Avrupalı Olmamak Şerefi
Yazılarıma karşı alaka duymak lütfunda olanlar bilir ki kafamın merkezi bir tarafı Asyacılıktır. Asyacı olmak da ne demek mi?
Bu, kitaplık mikyasta bir koca dava! Fakat ben bu davayı bir iki basit cümle çerçevesi içinde özleştirmekten korkmıyacağım.
Benim kafamda Asyacılık, eski Yunandan beri seyrini, istihalelerini bildiğimiz Avrupa medeniyeti dışında ve ona rakip ayrı bir medeniyet tasavvurudur. Bütün peygamberlere ve ruhî fenomenlere yataklık eden büyük Asya, şenliği tükenmiş mazisiyle olduğu kadar, onu zenginliklere boğacak şahsiyetli ibdaların davet edeceği istikbaliyle de ayrı ve tam bir varlıktır. Benim gözümde Avrupa medeniyetinin Asyayı esir eden zaferi, müsbet bilgiler manzumesinden başka hiçbir fevkaladeliğe malik değil… Ayni Avrupa, büyük filozoflarının pekala bildiği ve acı acı şikayet ettiği gibi, ruha ve ruhun namütenahi derin tekevvün alemine yüzde yüz yabancı… Avrupanın bugün içinde yaşadığı hercümerci de, madde dünyasiyle ruh alemi arasında artık tamamiyle kaybedilmiş bir muvazene sebebinde arıyalım!
Bir taraftan Asya, müsbet bilgiler manzumesine ve madde ahengine, öbür taraftan da Avrupa girift ruh iklimlerine ve büyük imana hasret çekedursun, bugünkü vaziyet Avrupanın, sargıları çözülmüş kangrenli bir yara halinde inhilalini ilana kalkmasıdır.
Şimdi Avrupaya dışından baktığımız zaman orada, ezelî ve ebedî iman, irade, ahlak, nizam, gençlik, huzur ve şevk kıymetleri yerine, şüphe, uyuşukluk, hile, karışıklık, ihtiyarlık, rahatsızlık ve kasvet afetlerinden başka bir şey göremiyoruz.
Tarihleri, doğuşları ve ruh mayaları bakımından Avrupa camiasının dışında olup da kendilerine yeni, köklü, şahsiyetli bir tekevvün ariyan milletlerce bugün, Avrupalı olmamak şerefini haykıran bir gün …
Kendi hesabıma diyorum ki, Avrupalı olmamanın şerefi bana yeter!
28 Eylül 1939
Necip Fazıl Kısakürek | Çerçeve 1