Bedir Savaşı

Sözlükte ‘olgun, tamam, kâmil’ demek olan “Bedir” ay’ın en parlak ve dolgun hâline denir.

Türkçede bu durum ‘dolunay’ tâbiri ile ifâde edilir.

Edebiyyatta güzellik sembolüdür.

Bedir, Mekke ile Şam yolu üzerinde yaya yürüyüşüyle Medîne’ye 3 günlük (160 km), Mekke’ye 10 günlük, Kızıldeniz sahiline 30 km uzaklıkta bir yerleşim yerinin adıdır.

Burada 17 Ramazan Cum’a / 14 Mart 624 târihinde Mekke müşrikleri ile Müslümanlar arasında savaş olmuştur. İslâm ordusu 305, müşrik ordusu 950 kişi idi. Müşriklerin 100 atlısı 700 devesi vardı. Çoğu zırhlı idi. Müslümanların ise 3 atlısı 70 devesi vardı. Müşrik ordusunun başkumandanı Ebû Cehil idi. Savaş Müslümanların zaferiyle sonuçlandı. Ebû Cehil dâhil 70 ölü 70 esir bırakıp kaçtılar. Müsümanlar 14 şehîd verdiler. (Diyânet)

3/ ÂL-İ İMRÂN -13- Birbiriyle karşılaşan iki toplulukta size büyük bir ibret vardı: Bunlardan biri ALLÂH yolunda vuruşuyordu. Diğeri ise kâfir idi. O kâfirler müslümanları, bizzat gözleriyle kendilerinin iki misli görüyorlardı. ALLÂH, dilediği kimseleri nusratıyla destekler. Elbette bunda görecek gözleri olanlar için alınacak ibret vardır.

123- Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz hâlde ALLÂH size Bedir’de yardım etmişti. ALLÂH’dan sakının ki, O’na şükretmiş olasınız.

124- O zaman sen mü’minlere: “Rabbinizin size, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun.

125- Evet, sabreder ve (ALLÂH’dan) korkarsanız, onlar ansızın üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı nişanlı beş bin melekle yardım eder.

126- ALLÂH, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım, yalnız dâima gâlib ve hikmet sâhibi olan ALLÂH katındandır.

127- (ALLÂH bu yardımı) inkâr edenlerden bir kısmını kessin veyâ perîşân etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler (diye yaptı).

128- Bu işten sana hiçbir şey düşmez. (ALLÂH), ya onların tevbesini kabûl eder yâhûd onlara, zâlim olduklarından dolayı azâb eder.

 

8/ EL-ENFÂL -5- Nitekim Rabbin seni, hakk uğruna savaşmak için evinden çıkarmıştı. Oysa müslümanların bir kısmı o zaman bundan hoşlanmamışlardı.

6- Ve gerçek, gün gibi açığa çıktıktan sonra bile seninle münâkaşaya devâm etmişlerdi; sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlardı.

7- İşte o zaman ALLÂH size iki tâifeden (kervan veyâ kureyş ordusundan) birini vaad ediyordu ki, sizin olacaktı. Siz ise arzu ediyordunuz ki, şânı ve şerefi olmayan şey (kervan) sizin olsun. Hâlbûki ALLÂH, âyetleriyle hakk’kı yerine oturtmak ve kâfirlerin arkasını kesmek istiyordu.

8- Ki, hakk’kın hakk olduğunu tanıtsın ve bâtılı büsbütün yok etsin, varsın o günâhkârlar istemesin.

9- O vakit siz Rabbinizden yardım diliyordunuz. O da: “Ben işte ardarda bin melekle size yardım ediyorum” diye duânızı kabûl buyurmuştu.

41- Şunu da biliniz ki, ganîmet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka ALLÂH içindir. O da Peygambere ve ona yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara âittir. Eğer siz ALLÂH’a îmân etmiş, hakk ile bâtılın ayrıldığı o gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği o (Bedir) günü kulumuza inzâl ettiğimiz âyetlere îmân getirmiş iseniz bunu böyle biliniz. Ve biliniz ki, ALLÂH, herşeye Kadîr’dir.

42- O vakit siz vâdînin yakın bir yamacında idiniz, onlarsa uzak yamacında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Öyle ki, şâyet onlarla sözleşmiş olsaydınız, öyle bir buluşma yeri için mutlaka anlaşmazlık çıkarırdınız. Fakat olması gereken (zafer)in olması için ALLÂH böyle takdîr etti. Tâ ki, helâk olan apaçık bir delîl gördükten sonra helâk olsun, sağ kalanlar da yine apaçık bir delîlden sonra yaşasın. Kesindir ki ALLÂH, işitendir, bilendir.

43- Şol zaman ALLÂH sana uykunda (rüyânda) onları az gösteriyordu. Eğer ALLÂH sana onları kalabalık gösterseydi korkacaktınız ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat ALLÂH böyle bir şeyden sizi uzak tuttu. Çünkü O, gönüllerde yatanı da bilir.

44- Ve işte onlarla karşılaştığınız vakit onları sizin gözünüze az gösteriyordu, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Çünkü ALLÂH o mukadder olan işi yerine getirecekti. Bütün işler ALLÂH’a döndürülür.

45- Ey îmân edenler, bir düşmân topluluğu ile karşılaştığınız zaman sebât edin ve ALLÂH’ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz.

46- Ayrıca ALLÂH’a ve Resûlü’ne itâat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü ALLÂH sabredenlerle berâberdir.

47- Çalım atarak ve halka gösteriş yaparak yurtlarından çıkanlar ve ALLÂH yoluna engel koyanlar gibi olmayın. ALLÂH onların bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.

48- Şeytân, onlara amellerini güzel gösterdiği zaman, “Bu gün insanlardan size gâlib gelecek yoktur, ben de size yardımcıyım.” demişti. Fakat iki tarafın karşı karşıya geldiği görününce arkasını dönüp kaçtı ve şöyle dedi: “Ben sizden kesinlikle uzağım. Ben sizin göremeyeceğiniz şeyler görüyorum ve ben ALLÂH’dan korkarım. Ayrıca ALLÂH’ın azâbı çok çetindir.”

49- O sırada münâfıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar, (müslümanlar hakkında) “şu adamları dînleri aldattı” diyorlardı. Oysa her kim ALLÂH’a tevekkül ederse bilsin ki, ALLÂH gâlibtir, güçlüdür ve hikmet sâhibidir.

64- Ey Peygamber! Sana ALLÂH yetişir, arkandan gelen mü’minlerle berâber.

65- Ey Peygamber! Mü’minleri savaşa teşvîk et. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa ikiyüze gâlib gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye gâlib gelirler. Çünkü onlar hakk’kı ve âkıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler.

66- Şimdi ALLÂH sizden yükü hafîfletti ve sizde bir za’f olduğunu bildi. O hâlde sizden sabredecek yüz kişi olursa ikiyüz düşmâna gâlib gelirler, sizden bin kişi olursa ALLÂH’ın izniyle ikibin düşmâna gâlib gelirler. ALLÂH sabredenlerle berâberdir.

67- Hiçbir Peygamberin, yeryüzünde ağır basmadıkça (kesin zafere ulaşıp üstün gelmedikçe) esîrleri olması lâyık değildir. Siz dünyâ malını istersiniz, oysa ALLÂH âhireti kazanmanızı murâd eder. ALLÂH Azîz’dir, Hakîm’dir.

59/ EL-HAŞR -14- Onlar müstahkem kaleler içinde veyâ duvarlar arkasında olmadan sizinle toplu hâlde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbûki kalpleri darmadağınıktır. Bu, onların akılları ermez bir topluluk olmalarındandır.

15- (Bu yahûdîlerin durumu) kendilerinden az önce, işlerinin günâhını tatmış olan, âhirette de kendileri için acı bir azâb bulunan kimselerin (Bedir’de cezâlarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: