Bediüzzaman’ın Tecdit Köprüsünden Yükselen Hakikatler!

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurur: “Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek bir müceddid gönderecektir.” (1)

İşte, Said Nursi Hazretleri de, on dört asırdan beri islâm’ı temsil eden müceddidler silsilesinin asrımızdaki temsilcisidir. Asrımızın meb’usu, tecditlerin mimarı ve müceddid-i ahir-i zaman Bedîüzzamân diyor ki: “hakikat dersimi Gavs-ı Âzam (ks) ve Zeynelâbidin (ra) ve Hasan- Hüseyin (ra) vasıtasıyla “ İmam-i Ali (ra)’den almışım. Onun için, hizmet ettiğim daire onların dairesidir.”(2)

Bu münevver zatların rahle-i tedrisatlarından aldığı hakikat dersi, adeta Nil-ı Mübarek’in Mısır Sahra-i Kebirine verdiği âb-ı hayat gibi; Kur’an’ın bir manevi mucizesi olan Risale-i Nur eserleri de islâm diyarına böylece yayılarak, iman sahasında emsali görülmemiş bir tecdit yapmıştır.

Bedîüzzamân, dünyevi meşgalelerden uzak durmuş; saadet-i ebediyenin esası olan iman dâvâsına bir ömür tüketmiştir. Yüksek ilmi kabiliyetinden dolayı karşısında; hiçbir batıl ideoloji duramamıştır. Sadece içinde bulunduğu coğrafyada değil, tüm insanlık âleminin saadeti için tecdit sahasında bir nadire-ı cihân ve Bediüzzaman olmuştur.

Bediüzzaman, içimizde üç büyük düşman “cehalet, zaruret ve ihtilaf” tespit etmiş; bu düşmanlara karşı “maarif, sanat ve İttifak” silahı önererek, İslâm âlemi Cemahir-i Müteffika-i İslamiyeye dâvet ederek, bu hususta da önemli tecdit yapmıştır.

İlim ve irfan mekânları olan medreselerin yıkıp tahrip edildiği, kültür, ahlak ve hayânın kaldırılmağa çalışıldığı bir zamanda; Âli beytin bir efradı ve Hazreti Ali (ra)’nin manevi bir evlâdı olan Said Nursi hazretleri, millettin iman selameti için cihat sahalarında mücadele etmiş, “Kur’an’ın sönmez ve söndürülemez mânevi bir güneş olduğunu ben dünyaya göstereceğim ve ispat edeceğim. (3), demiş ve ispat etmiştir. İman ve Kur’an sahasında yaptığı tecdit ile geveze akılları hayret ve sükûta mahkûm etmiştir.

Keza, “dinsiz bir dünyada hayır yoktur” (4) diyerek, dünyada imansız bir huzur olamayacağına dikkat çekmiş, bu tecdit rolü ile insanlık âlemine taze bir kan olmuştur.

Bediüzzaman, bir asır önce Şarkî Anadolu ile Garbî Anadolu arasında manevi kardeşlik köprüsü inşa etmiş, bir ayağı Van/ Erek dağı, diğer ayağı Isparta/ Barla, Çam dağı! Bu manevi köprünün çatısı altında, ayni Allah’a, ayni Kitaba, ayni kıbleye ve ayni peygambere inanmış nesl-i atinin ecdatları olan Türklere, Kürtlere, Araplara ve diğer unsurlara hamiyet elini uzatmış, muhabbet, uhuvvet, ittifak ve ittihat dersi vererek, kardeşlikte tecdit muallimi olmuştur.

İşte Bediüzzamanın, kardeşlik ve samimiyetini tey’it eden önemli bir hadise! “Ben Van’da iken, hamiyetli Kürt bir talebeme dedim ki: “Türkler İslâmiyete çok hizmet etmişler. Sen onlara ne niyetle bakıyorsun?” dedim.

Dedi: “Ben Müslüman bir Türkü, fâsık bir kardeşime tercih ediyorum. Belki babamdan ziyade ona alâkadarım. Çünkü tam imana hizmet ediyorlar.”

Bir zaman geçti, (Allah rahmet etsin) o talebem, ben esarette iken, İstanbul’da mektebe girmiş. Esaretten geldikten sonra gördüm. Bazı ırkçı muallimlerden aldığı aksülâmel ile o da Kürtçülük damarıyla başka bir mesleğe girmiş. Bana dedi: “Ben şimdi gayet fâsık, hattâ dinsiz de olsa bir Kürdü salih bir Türk’e tercih ediyorum.”

Sonra ben onu birkaç sohbette kurtardım. Tam kanaati geldi ki, Türkler bu millet-i İslâmiyenin kahraman bir ordusudur. (5), bu halkın arasında sevgi ve muhabbet köprüsü kurmuş, “ Türkler, aklımız, Kürtler de onların kuvveti” diyerek bu iki halkı hamiyet, sadakat, muhabbet ve birleşmeye davet etmiştir. İşte bugünkü çözüm projesinin reçetesi, bu olsa gerek.

“Camiü’l-Ezher Afrika’da bir medrese-i umumiye olduğu gibi, Asya Afrika’dan ne kadar büyük ise, daha büyük bir darü’l-fünûn, bir İslâm üniversitesi Asya’da lâzımdır. Ta ki, İslâm kavimlerini, meselâ; Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas, Türkistan, Kürdistan’daki milletleri menfi ırkçılık ifsat etmesin. Hakikî, müspet ve kudsî ve umumî milliyet-i hakikiye olan İslâmiyet milliyeti ile ‘İnneme’l-mü’minûne iğvetün’ (Ancak bütün Mü’minler kardeştirler) Kur’ân’ın bir kanun-i esasisinin tam inkişafına mazhar olsun.” (6), diyerek, bu meâlde medrese, mektep ve tekke mensuplarının arasındaki fikir ve meşrep farklılıkların kalkacağını tespit etmiş, kardeşlik sahasında önemli bir tecdit yapmıştır.

Sosyal ve içtima hayatın devâmı için, Ermenilerin kaymakam ve vali olmasını uygun gören Bediüzzaman,“Zira, meşrutiyet, hâkimiyet-i millettir; hükümet hizmetkârdır. Meşrutiyet doğru olursa, kaymakam ve vali reis olamaz. Fakat hizmetkâr olur” (7), memurlar kanunun gücüne dayanarak vatandaşlara tahakküm değil; hizmetkâr olarak çalışmalarını ön gören Bediüzzaman, bu sahada da önemli bir tecdit yapmıştır.

İstanbul’da, hamalların arasına girip meşrutiyetin önemine değinmiş. Divân-i harb-i örfîde ölüm sehpasında idamla yargılanmasına rağmen, ölüm cellatlarına önem vermeden; bir aslan gibi haykırarak savunmasını yapmış, mahkeme heyetinin beraat kararına teşekkür etmeden, dışarıda onu bekleyen büyük bir toplulukla “zalimler için yaşasın cehennem” demiştir. Meşrutiyet ve hürriyet sahasında da tecdit yapmıştır.

“Milletin selameti için canım cehennemde olsa; gönlüm gül gülistan olur” demiş. İşte, Hazreti Ebubekir-i Sıddık’tan muhabbet ve sadakat dersini alan Bediüzzaman, bu sahada da emsali görülmemiş bir tecdit yapmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri, hayatında rastladığı bütün engellere ve zulümlere rağmen, davasında muvaffak olmasının sırrı bu olsa gerek: Ne söylemiş ise önce onu hayatında tatbik etmiş, daha sonra da başkasına da kolaylıkla kabul ettirmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri, islâm’ı temsil eden müceddidler silsilesinin asrımızdaki temsilcisidir. Kaynağı Kur’an ve sünnette dayanır. İman ve Kur’an’a hizmet etmek yoluyla tecdit yaptığı gibi; sosyal ve içtimai sahada da birçok tecditler yapmıştır. Onun tecdit köprüsünden yükselen tüm hakikatler günümüzde de bir bir müşahede edilerek, asrın Bediüzzamanı olmuştur. “Ümit var olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sada İslâmın sadası olacaktır!” (8), müjdesini vermiştir.

Rüstem Garzanlı

www.NurNet.org

17.05.2015

Dipnotlar:

1-Ebu Davud, Melahim,

2-Emirdağ Lâhikası,

3-Şahiner, Necmeddin, Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursi, s. 73

4-Bkz, Nursi, Said, Hutbe-i Şamiye, 83

5-Tarihçe-i hayat

6-Emirdağ Lahikası

7-Münazarat

8-Münazarat,

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: