Bir büyük karakter: Bekir Berk

Bediüzzaman’ın etrafında davasının oluşum döneminde büyük karakterler yer almış.

Karakter diyorum, çünkü karakterler kimsenin yapmadığını, hatta anlayamadığı şeyi yapan, beklenmedik özellikleri olan, sabırlı inadına inatçı, dirençli, sıradan insanların iptilalarına sahip olmayan kişilerdir.

Mesela Allah Resulünün etrafında yer alanlar hep karakterlerdir. Bedirdeki üç yüz kişi karakterdir, hiçbir dünyevi beklentisi olmadan, küfrün azameti karşısında canlarını hiçe sayarak Allah Resulünün etrafında yer almışlar.

ALLAH TARAFINDAN HİMAYE EDİLENLER

Eğer bir beklentinin arkasından gidiyorsanız, hareketleriniz bir beklentinin çirkin bir beklentinin ipuçlarını veriyorsa sizden karakter olmaz, siz ancak sıradan bir tip olabilirsiniz. Etrafınızda hep tipler, menfaat beklentileri için bekleyenler varsa siz onların arasında enayi diye itilir kakılırsınız, çünkü tipler karakterleri kaldıramaz ve ezerler, tarih bunu böyle göstermiş.

Menderes bir karakterdi, ama saf bir karakter, bu yüzden darağacına gitti.

Bediüzzaman hiç örneği olmayan bir karakterdi eğer Allah’ın özel korumasında olmasaydı , bu kurtlar sofrası olan hayatın içinde gidemezdi, ama hayatındaki bütün tıkanma noktalarını ilahi bir ferasetle açan , büyük tıkanmalarda ise Allah tarafından sigortalı muamelesi gören insandı.

Küfür ile iman davasında

Allah kendi davası için davanın kopma noktalarında yukardan müdahale etmese dünyada imanın başarısı imkânsızdır.

Peygamberimize sabotaj düzenleyeceklerini Cebrail söyler ve Allah resulü anında müdahale eder ve onları yakalatır. Böyle onlarca olay var.

Allah resulünün dayanacağı olaylarda ise müdahale etmez, bir nevi “Resulüm sen onlara dayanabilirsin” der. Sırtına ölü hayvan cesedini koyarlarken müdahale etmez, ama secdede iken bir büyük taşı başına vurmaya kalkınca Allah o haine peygamberi göstermez. Nasıl dengeli bir koruma.

Bekir Berk de Üstadı gibi büyük bir korumadaydı, çünkü onun avukatlığı sayesinde hukuk denen guguk kuşlarının şarkısı velveleye döner onu bastırırdı. Kutlular, onun için “biz böyle bir adamı yetiştiremezdik Allah yetiştirdi ve gönderdi” der. Bediüzzaman ona çok özel bir ilgi gösterir. Bütün servetinin Bediüzzaman’ın kendisine verdiği vekâlet belgeleri olduğunu söyleyen, her zaman hassas ama kimsenin varamadığı derecede bir büyük adamdı. Vahdet Ağabey onunla çok seyahatlerde bulunmuş, onun de kendini sevdiği bir büyük insandı. Onunla bir iki davanın arifesinde görüşmüştük, Vahdet ağabeyinin sürdüğü arabanın arkasında oturur ve sürekli omuzuna “ulen vahdet” diye sataşır şaka ederdi. Vahdet abi ise “hep buyur ağabey “ diye mukabele ederdi. Hayatı boyuna korumada olduğunu gösteren büyük olaylar dinlemiştim, bir keresinde bir yol yapımında dinamit patlatılan yerdedirler, eğer patlamayı bekleseler mahkeme kalacak, o kıl payı patlamadan kurtulur ve öteye geçer.

ADAM GİBİ BİR ADAM

Diyarbakır’da Ali Köprücü unun o bölgelerdeki gezilerini mahkemelerini finanse eden adamdır. İstanbul’dan bir dostu ile selam gönderir Bekir Bey ona ve der ki “ orada adam gibi bir adam var köprücü ona selam” söyle. Adam sorar abi ne demek “ adam gibi adam, o da sen ona sor söyler sana” Köprücü bilinmez bir büyük adamdı, her şeye Bediüzzaman’ın gözüyle bakan saf ve fedakâr bir insandı. Kimse onun kadar Bediüzzaman’a saygı ile bağlı olabilir mi idi?

Adam ona sorar o da sadece başını sallar cevap vermez. Çok büyük zengin bütün servetini Bediüzzaman’ın davasına harcamış ömrünü de harcamış kalelerin yanında küçük tepeler olduğu bir insandı.

Benim izahlarımı dinlerken mutlu olur dersin sonunda illa söz ister heyecanını gösterirdi.

Bekir Berk bini aşkın davanın savunucusu bir büyük avukat.

Bayburt’ta öğrencilik yıllarımda küçük kutu gibi bir dershanede risale okuyoruz, iki ayda iki defa külliyatı okuduk. Kimin kolunu tuttuksa Bediüzzaman’ın mıknatısiyeti onu bu tarafa çekti.

O sırada Gümüşhane’de öğretmen okulunda bir öğrenci risale yakalatmış, onun mahkemesine geldi Bekir Abi. Dershaneye geldi, onun âdeti gittiği yerde muhakkak o üniversal yere, mekâna uğrar.

Birlikte bir arabada Gümüşhane’ye mahkemeye gittik. Birlikte Çoruh’un kıyısında fotoğraf çektirdik. Daha sonra Bursa müftülüğü yapan Zeki Hoca orada imamdı. Daha kimler yoktu ki,Vahdet Abi de oradaydı.

Daha sonra Mehmet Akay Abi Erzurum ‘da Mareşal Hastanesinde sürgün doktorken Bekir Abi bazı vesilelerle civardaki vilayetlerdeki mahkemeler için Erzurum’a geldiğinde bizim ilk dershanelerimizden Taş mağazalardaki bir eve gelmişti.

Allah onu işine göre heybetli bir adam olarak yaratmıştı. O nasıl ses tonu, onunla mahkemelerde adeta muterizlerin fikirleri boğazında kalırdı. Çok insan, hâkimler onu dinlemek için büyük saygı gösterirdi. Fırtına, velvele gibi bir adam! Ne gariptir ki büyüklüğün yanında çukur olan bu büyük adam da İlahi bir tecelli ile ömrünün son demlerini Resul-i Kibriya’ya mücavir olarak geçirdi.

Bekir Berk ve Mahkemeleri Bedir, Uhut gibi büyük savaşlara benziyordu, çünkü “ ahir zamanda harpler harflerle olacak “ demiş Allah Resulü.

Bugün yeni Bekir Berk’ler gerekir mi, evet gerekir, kalplerde akıllarda sıkışmış genişlemeyen iman çekirdeklerini savunan büyük akıllar lazım değil mi, evet lazım. Ama büyük adamlar büyük olaylar ve büyük fırtınalarla oluyor.

Bekir Berk tek başına bir davayı savunarak onu toprak altından yeryüzüne çıkardı, onun savunmaları sayesinde jurnalciler ve onların kiralık savunucuları bezdiler, o görevini yaptı ve gitti. Yaptığı iş bir büyük karakterin gayreti idi, başka türlü olamaz.

Onun filmi çekilse ne kadar harika olur, gayret ey ehli himmet ve ehli sanat.

Prof. Dr. Himmet Uç

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: