Bu insan nereden geldi, ne için geldi, onu buraya kim gönderdi?

İnsanı hiç yoktan var eden Allah’u teâladan başkası kim olabilir? Bu itibarla, bir şeker, bir sigara ikram edene teşekkürünü ihmal etmeyen insan, onu yoktan var edene karşı ibadetini nasıl ihmal ediyor? Buna hayret etmemek için ihtimal var mı? Hiç kimse ben böyle bir insan olayım diye hiç bir yere dilekçe vermedi. Ama Rahman ve Rahim olan Allah onu mahlukatın en şereflisi olan insan yarattı ve sonsuz cihazlar ile onu donattı. Hatta çok enteresandır insanın yüzü 20×20 cm iken Hz. Adem dem bugüne kadar gelen insanlar biri diğerine %100 benzemezler. Halbuki bir marangoza desen bana biri diğerine benzememek şartı ile bin kapı yapasın. Kapılar 1×2 metre oldukları halde yapamaz.

İnsan kendine niye demiyor, ben ne kadar şükretsem azdır ki Allah beni de bir taş, veya bir inek, veya bir yılan yaratabilir idi yaratmamış. Hatta Rusya’da bir Rus gavurun oğlu veya kızı da yaratabilir idi yaratmamış. Bir Yahudi de yaratabilir idi yaratmamış. Müslüman memleketinde müslüman anne babada müslüman biri olarak yaratmış. Benim ecnebilerden bazıları gibi, hak dini bulmak için araştırmaya ihtiyacım yok.

Bu kadar iyilikleri Allah bana vermişken nasıl olur da ben nefis ve şeytanın desiselerine uyup beni yoktan var eden Allahım bana yirmi dört saatten yarısını değil, beş vakit namazı kılmak için, yirmi dört saatten tek bir saati alan namaz gibi ufak tefek ibadetleri çok görüyorum? Ben yapıp ne yapıp bir an önce yaptığım günahlardan pişman olup yolumu bulmalıyım insan kendine demeli.

İnsan için bundan daha akılsızlık olmaz ve olamaz. Bakın maske takın yoksa takmayanı cezalandırırım diyen devlet adamının emrine uyuyorlar. Cezadan kurtulmak için çok azı hariç devletin cezasının ötesinde o hastalıktan ölmek de var.

Bu sebeplerden insanlardan en az % 95’i devletin bu emrine uyuyor da Allah Kur’anı Kerimde, insanlara emrettiği namaz gibi o ufak tefek ibadetleri yerine getirmeyenleri cehennem ateşinde yakarım dediği halde Allahın emrini hiç aldırmayıp, karşı gelenlere benim azabım şedittir diyen Allahın kelamını hiçe sayanların çoğunun imanları olmadığını gösteriyor. Bunlar peşincilik yaparak, korona virüsün cezasını göz ile gördükleri için, ondan korunma kanununa uyuyorlar. Ama Allahın cehennem azabı göz ile değil, akıl ile görünüyor. Onlar akıllarını kullanmıyorlar. Kullansalar muhakkak Allahın kanununa inanacaklar ve ibadetlerini yapacaklar.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bir ifadesinde Allaha inanmayan profesörler, onlar profesör değil, insan bile olamazlar demesi çok isabetli bir ifade. İmansızlar madem Allah vardır diyorsunuz, hadi bakalım bana gösterin diyecek kadar alçalıyorlar. Ben görmediğim şeye inanmam diyecek derecesine düşebiliyorlar. Belki yoktur demekle, kendini kurtardı zannediyor. Akılsızlık eden bu insan niye görmüyorlarki aklı çalışanlara, her varlık Allahı gösteren deliller olduğunu gösteriyor.

Küçücük bir incir tohumu içinde koskoca incir ağacı nasıl olur demeden, olduktan sonra; bu normaldir deyip inciri yerken lezzet alıyor. Kendince bu kendi kendine oldu diyebilecek kadar gaflet ile hayatını geçirenler az değil çok.

Bir alime sormuşlar? Allahın varlığı hakkında delilin nedir? O da demiş dut yaprağıdır. Çünkü aynı yaprağı, koyun yiyor süt yapıyor. Arı yiyor bal yapıyor. Geyik yiyor, misk yapıyor. Tırtıl yiyor, ipek yapıyor. Tadı rengi aynı yapraktan bu kadar farklı güzel şeyler yapılabilmesi onların tümüne farklı hasseler veren yalınız ve yalnız Allah’tır c.c…

İmansızlar yapılan bütün mantıki şeyleri, insana yapıyor ve o yapılan şeyin kıymetinin derecesine göre yapanı yükseltirler, alçaltırlar. Fakat bu zavallılar niye düşünmüyorlar ki o işleri yapan o maharetli adamlar kendilerini yapmamışlar. Onları başka kuvvet yapmış. O yapan da Allah’u Azimüşşan dan başkası olamaz.

İnsan olacak spermdeki hücreyi, ne olduğunu anlatmadan her hangi kimseye göstersen bu damla sudan insan olur mu desen. Ne diyecek? Bundan insan mı olur diyecek? Ama o pis damla spermden nasıl insan olur kimse demiyor. Çünkü ünsiyet-alışkanlık çok olmazları insana olur gösterir.

Halbuki onda hiç bir şey görünmediği halde onun içine koyulan insanın bütün duyguları ihtiva ediyor. O kadar ki tek bir hücre içinde olan DNA moleküller hakkında, ilim adamları diyorlar ki eğer o DNA içinde olan molekülleri kağıda yazabilsek, bir milyon kitap yazmamız lazım idi. Görün ateistlerin inkâr ettikleri varlıkların sayısını ve acıyın hiç çekinmeden ateşte yanmak için inkâr yolunda koşanların haline.

Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: