Bugün müslümanın en büyük şerefi, ırz ve namusunu korumaktır

Tesettürü emreden ayet:
“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını (örtülerini) alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. Allah, Gafûrdur, Rahîmdir.” (Ahzab,Süresi: 33/59).

Hz. Âişe’den rivâyete göre, bir gün Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Resulunun huzuruna girmişti. Resulullah (s.a.s) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: “Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çagına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.” Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti.” (Ebu Davûd, Libâs, 31

Resulüllah (s.a.v) bir gün Hz. Aişe (r.anha)’nın evine girdi. Kızkardeşi Esma yanında idi. Üzerinde vücudunun hertarafını örten ve yenleri geniş çok ince bir elbise vardı. Resulüllah (s.a.v) onu görünce kalkıp dışarı çıktı. Hz. Aişe (r.anha) kızkardeşine “buradan uzaklaş Resulüllah (s.a.v) sende hoşlanmadığı bir şey gördü” dedi. Hz. Esma uzaklaştı arkasından Resulüllah (s.a.v) içeriye girdi. Hz. Aişe (r.anha) niçin kalkıp gittiğini sordu. Resulüllah (s.a.v) de elbisesinin yenini sadece parmakları görünecek şekilde ellerinin üzerine çekerek şöyle cevap verdi: “Kızkardeşini görmedin mi? Müslüman bir kadın şurasından başkasını gösteremez.” (Mecmeu’zzevâid nr:4168)

Bir başka Hadisi Şerifte, ince elbise giyenlere “Çıplak oldukları halde, giyinmiş görünürler” buyuruyor Aleyhissalatu vesselam.

Bakalım hanım kızlarımız bu emirleri nasıl karşılıyor. Muhterem Kardeşlerim! Bir evde tesettürsüzlüğün başlangıç sebebi aile reisi müslüman baba anne kız evlalarına daha küçük yaştan ciddi sahip çıkmamaktan başlar. Onlar kız evlatlarına daha küçük yaştayken kızlarını tesettüre alıştırırsalar, o hanım kız tesettürlü hayata devam eder.

Halbuki; bugün müslüman görünen babalar hiç gayret göstermeden ailesini cehennem ateşinde yanmaktan kurtarmaya çalışmıyorlar zavallılar. Dinimizin hükmüne göre hanımların, el, yüz ve ayaklar dışında bütün vücutlarını yabancıların görmesi haram olduğu halde bugün hanımların ve kızların soylarının gittikleri islam terbiyesini terk edip; o güzel ahlakı bir tarafa iterek, tam ecnebiler gibi giyinip, hem başları açık hem de, yabancıların görmesi haram olan çok yerlerini açıp, dışarıda bu vaziyette geziyorlar. Buna aile reisi baba nasıl müsaade ediyor!

İslami emirlere göre hanım dar değil, geniş elbise giymeli ki vücudunun azalarının kalınlıkları belli olmasın. Halbuki hanımın bacaklarının ve kollarının kalınlığı, göğüslerinin büyüklük derecesini hiç çekinmeden yabancıların görmesi için, ona göre davranıyorlar zavallılar. Onlara göre başkasına görünmeleri haram olduğu mühim değil. Onlara hükmü geçen beyefendi, hiç çekinmeden, açık saçık yarım çıplak hanımı ve kızları gezerken en ufak bir ikazda bulunmuyor. Hanım beyine karşı pejmürde elbiseyle çıkar. Yeni elbiseyi yabancılara karşı giyer ve oje sürer. Bu vaziyet müslümanlığın neresinde! Ben Balkanlardayken, rahmetli annem vücudunu açmak şöyle dursun yüzünü peçe ile örtmeden dışarıya çıkmazdı.

Bakalım nasıl idik şimdi ne olduk. Altı yüz küsur sene, yetmişe yakın devleti idaresinde tutan ecdad idare kanunlarını, kendi fikrine göre yapmamış. Belki insanı yaratıp bu insan makinesine kullanma kılavuzu Kur’anı Kerimi gönderen Allah o kitabın hükümleri olan şeriat ile hükmetmiş ecdad. Osmanlının dışında gösterin bir devleti ki bu kadar uzun bir müddet, devletini idare edebilmiş? Gösteremezsiniz. Başımızdaki idare dinsizliğe razı değil. Allaha şükür memureler ve okullarda isteyenler başörtülü gezebiliyor. Ayasofyayı açtı. Reisimiz bu vaziyete razı değil. Ama tek partili devirde kuran, kıyafet, ezan, ve dine karşı yapılan baskılar Türkiye’den yeteri kadar kalkamadı. Bundan anlıyoruz ki baştakilerin tavır ve idareleri halkın hayat tarzına çok tesir ediyor. Faydası da, zararı hem dünya hayatına hem de âhiret hayatına tesir eder. Bu sebepten Üstad Bediüzzaman Hazretleri “Bin Mü’mini idare etmek, on tane imansızdan daha kolaydır.” buyuruyor.

Bugün vatandaşların çoğu, 70-80 senelik bir devir o tek partili devrin dini kaldırmak gayretleri laik sistemi ve sosyete hayatı halka sevdirip, o tarzı hayata halk meyledip, ayak uydurmaya gayretinde olmuşlar. Gece gündüz günahlı hayatla cehennem azabıyla yanmaya koşuyorlar. Yukarıda dediğim gibi o sistem Türkiyemizde tek partili devletin idare sistemi olduğundan, bugünkü devlet bile demokrasi ile idareye çalışırken günah peşinde koşanları engelleyemiyor. Unutmayalım ki her insanın önünde cennet ile cehennem hayatı bekliyor. Allah ruhumuzu teslim etmeden günahlarımıza pişman olmayı bizlere nasip etsin.

Zavallı vatandaşlar lazım olan dini kültürü âilede ve okuldan alamadıkları için vatandaşların yarısından çoğu, âhiret hayatını hiç nazara almadan yaşıyor. Bazen kendilerince ya dedikleri gibi önümüzde cennet varsa o fırsat elimden gider demeden hayata devam ediyorlar. Ya dedikleri gibi öldükten sonra insan dirilip, o cehenneme hayatına bende gidersem, halim ne olur, demeden uydum kalabalığa deyip, herkesin yaşadığı bir hayatı yaşamak kötü olmaz zannı ile ölüm gününe ilerliyorlar. Yani; mevcut azınlık müstesna insanların çoğu benim bu vaziyetim cennette mutlu hayat dedikleri hayatı kaybetmeyeyim, demeden. Ya var ise cehennemi hak edersem halim ne olur düşüncesinden uzak hayata devam ediyorlar.

Fakat onu görmek için çok büyütmek lazım olan Korona virüsü insanları uyarmak için, Allah göndermiş. Ondan korunma tedbirleri devletin emri ile oluyor aman dikkatli olun, kendinizi ve çevrenizi korumak için maskeyi takmaya unutmayın, yan yana gezmeyin, temizliğe dikkat edin, eğer 65 ten çok yaşınız varsa toplu yelere, düğünlere gitmeyin diyorlar. Bu tedbirlere candan katılıyoruz. Ama cehennemde yanmaya koşanları engellemeyi, gönlümüz arzu ediyor ama heyhat!..

Anlatayım Korona virüs mikrobunun insanlara zararı ne olur? Vaktinden biraz önce, insanı bu dünyadan sonsuz bir hayata gitmesini mecbur eder. Hatta insanımızı bu mikrobun öldürmesi ile, günahlı hayat yaşamaya alışanları bu yalan dünyadan daha az günah ile gitmesine sebep olur. Fakat Allahın varlığına inanmayıp, farzları yapmamakla hayatını geçiren ve haramları hiç çekinmeden yapanların ölümü sonsuz bir müddet içerisinde cehennem ateşinde yanmaya o mikrop insanı buradan alıp götürüyor.

Peki bu tarzı hayatı yaşayanları kurtarmaya niye hiç kimsede yardım etme gayreti yok? Eğer memur ise laik sistemin kanunları, böyle bir şeyle uğraşmakla meşgul olmaya ona kanun müsaade etmiyor. Yok memur değil ise o kimse, sevap ve günahlı şeylere inanmayan biri ise ondan da manevi dertlere yardım beklenmez. Fakat imanı bütün kimseler birini günah yaparken görseler veya Allahın emirlerini yapmayıp, Allahın kanunlarına ters hareket ederken görseler elinden gelen yardımı muhakkak yapmaya koşarlar ama ne kadar muvaffak olabilirler, o başka mesele.

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: