Chat’ırdayan Yuvalar

İnternet müthiş bir bilgi okyanusudur. Hem de her gün büyüyen bir okyanus. İçinde hem paha biçilmez cevherler, hem de baş edilemez canavarlar barındırıyor. Buna “internet canavarı” diyebiliriz. Masallarda olduğu gibi bin başlı bir canavar. Hatta çok daha tehlikeli,

Çünkü, insan kanıyla değil, canıyla beslenen bir canavar. Her gün milyonlarca insan bu okyanustan cevher çıkarırken, milyonlarcası da söz konusu canavarın tuzağına düşüyor

İnternet canavarı kadar tehlikeli ikinci bir canavar bugüne değin yeryüzünde görülmemiştir. “Televizyon canavarı” ve “atari canavarı” gibi modern canavarların pabucunu dama atıyor. Daha doğrusu onları da içinde barındıran çok başlı bir canavar bu. Herkesi her kesimi tehdit eden bir canavar. İnsanı fıtratındaki nefsani zaafları ve benlik duygusunu kullanarak kendine esir ediyor. Nefsinin istediklerini birkaç parmak hareketiyle bin bir sitede kendisine anında sunuyor. Şan, şöhret, takdir ve iltifat peşinde koşan insanın benliğine (enesine) yem atarak site site dolaştırıyor. Serap misali sanal medih ve senaların peşinde koşturuyor. Nefis ve benlik kapılarını sıkı kapatanlara merak kapısından yaklaşıyor. Merakını celp edecek bin bir haberle onu kendine çekiyor. Kendine esir ediyor.     Tabii ki, bunların hiçbirini bedava yapmıyor. Kiminden elmas kıymetindeki ömür dakikalarını, kiminden saatlerini, kiminden tüm gününü alıyor. Doymak bilmez canavar bununla da yetinmiyor. Kiminden ahlakını, kiminden imanını, kiminden eşini, kiminden işini ve kiminden evladını alıyor.

Son yıllarda, artık iyiden iyiye yaygınlaşıp evlerimizin vazgeçilmezlerinden olan internetin nimetleri saymakla bitmezken, oluşturduğu tehlikelerin de farkında olmamız gerekiyor.
Her faydalı şeyde olduğu gibi kötüye kullanılma ihtimali, belki en yüksek aletlerin başında internet geliyor. İnternet sayesinde, dev kütüphaneler, yazılı basın, görüntülü sohbetler, faydalı filimler gözümüzün önüne gelirken; en kötü ve iğrenç sahneler, insan fıtratına ve inancımıza zarar veren her türlü fikir ve bilgi de karşımıza çıkmaktadır.

İnternetin ayrı bir nimeti de ‘sanal sohbet’tir (Chat). Bu sayede, dünyanın öbür tarafındaki bir kişiyle tanışılabilmekte, dosya transferleri yapılabilmekte ve (isteğe bağlı olarak görüntülü) sohbet edilebilmektedir. Üstelik hiçbir ücret ödemeden. Farklı insanlarla tanışmak, onlarla fikir ve bilgi alışverişinde bulunmak, çok yönlü faydalar taşımaktadır. Ancak, uygunsuz kişilerle girişilen ‘farklı muhabbet’ler, insana hiç ummadığı kapılar açabilmekte, tehlikeli maceralara sürükleyebilmektedir.
Bu yaşanmış hikaye, göz yaşları içerisinde yazılıp Arapça bir siteye gönderilmiş. Dindar bir Müslüman kadının başından geçenleri okuduğunuzda, internet denen nesnenin hiç de göründüğü kadar masum bir alet olmadığını düşünmeye başlayacaksınız.
Evet, interneti kimlerin, hangi şartlarda ve nasıl kullanmaları gerektiğini sizlerin takdirine bırakarak, ibret dolu hikayemize geçelim.

İçler Acısı Bir Mektup
“Kardeşlerim, Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuh.
İşte sizlere gerçek, acı veren, üzücü, hayatımı yok eden, geleceğimi parçalayan, aile hayatımı öldüren, eşimle yollarımızı ayıran hikaye…
Ben, muhafazakar ve saygın bir ailenin, ahlak ve İslam terbiyesi üzerine yetiştirilmiş kızıyım. Hiçbir zaman düşüncesiz yada eğlence arayan bir kız olmadım. Allah’ı kızdıracak bir iş yaptığımı hiç bilmem. Beni seven, benim de onu sevdiğim, bana fazlasıyla güvenen iyi bir insanla evlendim. Onun şımarık eşiydim. Hatta ailem ve akrabalarımdan bir çoğu bana, eşimin beni daha önce hiçbir kızın görmediği kadar şımarttığını söylüyorlardı.

Benim eşimden bir şey isteyip de onun reddedip ”hayır” dediğini hatırlamam. Ondan ne istesem getirirdi. Bir gün ona internet kullanmak istediğimi söyledim. İlk önce bunun iyi olmadığını, benim için uygun olmadığını söyledi. Kurnazlıklarla ona interneti aldırdım ve kötü yönde kullanmayacağıma dair söz verdim. O da kabul etti. (Keşke kabul etmeseydi.)
Beni internette eğlendiren ne varsa, mutluluk ve sevinçle oraya girer oldum. Durum öyle hale geldi ki eşim her gün işe gidiyor, ben de internete giriyordum. Hatta onun olduğu vakitlerde… ama bana ne yaptığımı sormuyordu, çünkü bana güveniyordu.
Günler geçti, internet kullanan bir arkadaşım, bana Chat’tan bahsetti: “Chat çok eğlenceli, insanlar bu programda birbirleriyle konuşuyor, saatlerin nasıl geçtiğini anlamıyorsun.” dedi. Chat’a girdim (keşke girmeseydim.) Başlangıçta sadece geçici konuşmalar olarak düşünüyordum. Sonra bir kişi ile tanıştım her gün onunla görüşüyor ve konuşuyorduk. Yüksek ahlakıyla diğerlerinden ayırt edilen bir kişiydi. Daha önce konuştuğum kimselerden onun gibi olanını görmemiştim.

Eşimi, daha önce hiç kimseyi sevmediğim bir sevgiyle sevmeme rağmen, saatlerce Chat önünde oturuyor ve onunla konuşuyordum. Eşim geliyor, beni izliyor ve bilgisayarın önünde geçirdiğim saatlere kızıyordu. Bir kişiyi beğenmiştim ve onunla sadece ‘beğeni’ olarak konuşuyordum. Günlerin geçmesiyle, durum tersine döndü ve beğeni sevgiye dönüştü. Ona eşimden daha çok bağlandım. Eşimin sinirinden kaçıp internette onunla konuşmaya başladım.

Bir keresinde kendimi kaybettim ve eşimle kavga ettim. Eşim internet aboneliğini iptal etti ve bilgisayarı evden çıkardı. Eşime kızdım, çünkü ilk defa bana bu şekilde kızdı, onu cezalandırmak için Chat’ta sohbet ettiğim kişiyle konuşmaya karar verdim. (Önceleri) Bana onunla konuşmam için yalvarmasına rağmen reddediyordum. Bir gece onu aradım ve telefonda onunla konuştum, o andan itibaren eşime olan ihanetim başladı. Eşim her evden çıktığında onu arayıp konuşuyordum. Eğer eşimden boşanırsam, benimle evleneceğini vaat ediyordu ve sürekli onunla buluşmam için yalvarıyordu. Onun isteklerinin arkasından sürüklendim ve onunla buluştum.
Buluşmalarımız, bir kadının eşine ihanet ettiğinde yapabileceği en büyük günaha düşene kadar devam etti. Aramızda ilişki oldu. Chat’ta tanıştığım adamı sevdim ve eşimin beni boşamasına karar verdim. Eşimden beni boşamasını istedim. “Neden?” diye sordu. Aramızda sorunlar çoğalmıştı ve dayanamıyordum. Eşimden hoşlanmamaya başlamıştım. Eşim durumdan şüphelendi ve olayın iç yüzünü araştırdı. Bir keresinde telefonda bir adamla konuştuğumu fark etti. Ona gerçeği söyledim.

Bütün olanların üzerine, eşimin bana karşı iyi olmasına karşın onu istemediğimi, artık onunla yaşamaktan hoşlanmadığımı söyledim. Eşim durumu açığa çıkarıp aileme bildirmedi. Ben seni seviyorum ama seninle devam edemem, Allah senin ve bizim günahlarımızı örtsün. “Ailene, benimle yaşamak istemediğini, birbirimize uygun olmadığımızı fark ettiğini söylersin” dedi. Bununla beraber, eşimin hoşlanmadığı tek şey, internetten kaynaklanan basit problemlerdi. Bana kötü muamelede bulunmadı, hiçbir kusuru yoktu. Sadece “İnterneti evde istemiyorum” dedi.
Kördüm, bütün bunları ancak iş işten geçtikten sonra görebildim. İnternet’te tanıştığım gencin sözleri, eşimle ayrılığıma sebep olmuştu. (Tanıştığım yabancı) Bana: ”Senden başkasından hoşlanmadım. Hayatımda senden daha tatlı biriyle karşılaşmadım. Sen hayatımda gördüğüm en iyi insansın.” diyordu ama işin sonunda, bu hainin gerçek sözleri, beni bir yıldırım gibi çarptı. Dedi ki: “Eğer evlenirsem, tanımadığım yada Chat gibi yanlış olan bir yolla tanıştığım biriyle evlenmem. Özellikle de senin gibi yaşı büyük ve akıllıysa… Eğer ben birini istersem, Chat’ta tanıştığım ve evlenmeyi düşündüğüm biri olsa bile, küçük bir kızla tanışırım onu istediğim gibi yönlendiririm, senin gibi evli ve kocasına ihanet etmiş biriyle değil!!!…”

Size yemin ederim ki bu söylediğim kelimeler tamamen onun söylediği gibi, yalan söylemiyorum. Ne bir kelime arttırdım, ne de bir kelime eksilttim. Şimdi şaşkınım!…
İntihar etme düşüncesindeyim, bu yazı sizlere ulaştığında, intihar etmiş yada Allah beni hidayete erdirip karanlığın yolundan uzaklaştırmış olacak. Bana zulmeden ve bu olayla hayatımı sarsan kişi ve onun gibilere diyorum ki: “Bir gün gelecek siz de kendi nefislerinizde, kışkırtıcı şeylerin insanı nasıl aldattığını göreceksiniz. Bütün duam, Allah’ın bana zulmeden kişinin aynı durumdan (kendisi veya ailesinde) şikayet ettiğini göstermesidir. Allah’a emanet olun.” (www.twbh.com, tercüme; Seda Ş.)

Chat’ırdayan Yuvalarımız!
Evet, mektup burada bitti. Fakat, bu yazının yayınlandığı Türkçe sitede ise bize daha yakın bir olay yer almaktaydı. Bu mektuba yorum yazan bir (Müslüman) bayan okur şöyle diyordu: “… Şu an yazdıklarınızı ağlayarak okudum. Bu bendim sanki. İnanın durumumun o bayandan tek farkı, eşimle boşanma aşamasına gelmemem ama bu yazı tamamen benim hikayem gibi. Rabbim sizden razı olsun, benim uyanışıma, gerçekten sebep oldunuz…” (http://hakyolu.wordpress.com/2007/01/30/chat-evlilikleri-yikiyor/#more-113)
Küçük bir araştırmayla, bu tür olayların hiç de azımsanmayacak rakamlara ulaştığını, binlerce boşanma davasının bu ve benzer sebeplerle açıldığını görüyoruz.

Erkekler Cennet hurisi hükmünde olan eşlerini chatte buldukları şehvet delisi,iffet fukarası, namus yoksunu, iki ayaklı hayvanlarla bir nevi cehennem hurileri hükmünde olan fasık gafil kadınlarla aldatma divaneliğine giriyorlar. Kadınlarda ebedi hayat arkadaşları olan eşlerini fasık, hain, dinsiz, hayvani zevk tutsağı erkeklerle aldatma divaneliğine düşüyorlar.O cennet köşesi olan evlerini cehenneme, cennet çocukları olan yavrularını elim hüzünlere atıyorlar. Kocalarındaki veya karılarındaki güzelim onlarca huyları görmeyip birkaç tane zafiyetten gelen kötü huylarını dikkate alarak değerlendirip alternatif yalancı iltifatçılar, arıyorlar Chat yeri olan randevu evlerinde, dünyanın gayr-ı meşru lezzetlerine uzattıkları ellerine zehirli dikenlerin batırıyorlar, günahlara ve haramlar yaklaşarak…

Gayr-ı meşru eğlence alemlerinin icra edildiği her eylem, her yer, özellikle bir kısım televizyon kanalları, bazı internet siteleri, sigara, alkol, uyuşturucu, zina, şöhret birer modern dipsiz kuyudur, hatta kadınımızı, erkeğimizi, kızımızı, oğlumuzu yutan birer kara deliktir. Ne hazindir ki, kimse de onların bir kuyu veya kara delik olduğunu fark edememektedir. Çünkü onlar makyajlı ve maskelidir. Zehirken bal görünümündedirler. İnsanlar bal yediklerini zannediyorlar. Ama bu bal zehirli baldır. Cehennem hurileri, takdim edilmektedir. Bu modern ve maskeli kuyulara atılan ve onların cezbesine ve cilvesine kapılan insanlar, özellikle gençler manen öldürülmekte, birer canlı cenaze veya hareketli mezar haline getirilmektedirler.

Allah, haram ve meşru olmayan muhabbetlerin içine, azap ve adavet yerleştirmiş ki; insanlar ona yöneldikçe azaba ve adavete maruz kalıp, akılları başlarına gelsin.

“Ey bedbaht ehl-i dalâlet ve gaflet! “Gayr-ı meşru bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azab çekmektir.” kaidesi sırrınca, siz, fıtratınızdaki Cenâb-ı Hakk’ın zât ve sıfât ve Esmâsına sarfedilecek muhabbet ve mârifet istidadını ve şükür ve ibâdat cihazatını, nefsinize ve dünyaya gayr-ı meşru bir Sûrette sarfettiğinizden, bil-istihkak cezasını çekiyorsunuz. Çünki Cenâb-ı Hakk’a ait muhabbeti, nefsinize verdiniz. Mahbubunuz olan nefsinizin hadsiz belasını çekiyorsunuz. ”Sözler, 32. Söz

Gayr-i meşru aşklar, Necip Fazıl’in şiirinde “bomboş kuruntu”dur.

Var olan yoklukların ömrünü sürüyorum

Aşklar bomboş kuruntu, hürriyetler esaret

Yalnız, ‘Rakip’ ismiyle Allah’ı görüyorum

Bir yokluk ki, bu dünya, var olandan işaret…

Mehmet Abidin Kartal

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: