Ders çalış!’ deniliyor ama nasıl çalışılacağı söylenmiyor!
Anne-babalarda ‘ödevimi yaptım‘ diyen çocuklarının yeterli ders çalıştığı kanaati hakimdir. Ödevini hızlıca yapan öğrencinin bu durumu bir yanılgıya yol açar. Sınav sonuçları bunu gösterir.
Çalışma temposunu ayarlayamamış çocuk, sınav zamanlarında büyük sıkıntılar yaşar. Bunun için her gün ödevin yanı sıra günlük derslerin tekrarı ve bir sonraki güne hazırlık yapılmalıdır.
Tüm anne-babalar ve eğitimciler çocuklarına ve öğrencilere “git, odanda ders çalış” veya “ders çalışırsan daha başarılı olursun” şeklinde yönlendirmeler yapıyor. Aslında gözümüzden kaçan bir nokta var. O da ‘Nasıl ders çalışmalı?‘ sorusunun sorulmaması ya da cevaplanmamasıdır. Öğrenciler birinci dönem istedikleri başarıyı elde edememişlerse o zaman daha iyi olmak için verdikleri sözü yerine getirmeleri için taktik kazanmalılar veya taktik değiştirmeliler.
Eğitim öğretimde en önemli yaklaşım, herkese uygun bir tavsiye veya genel geçer bir tavsiye yoktur. Anne-babalar çocukları ile alakalı olarak ders çalış diyorlar ama çocuklarının nasıl çalışacağını söyleyemiyorlar. Öğrencilerin öğrenme tarzları, karakteristik özellikleri veya zekâ türleri birbirinden farklı olabilir. O zaman çocuklarımız için tavsiyede bulunurken, onun tanınması, zekâ türünün, karakteristik özelliklerinin ve bunun paralelinde olan öğrenme tarzının iyi analiz edilmesi gerekmektedir.
Ders çalışmaya başlamak için; öncelikle çalışılacak mekâna dikkat etmek gerekir. Aşırı uyarıcılardan uzak, görsel malzemenin bol olduğu yerler yerine daha sade mekânlar tercih edilmeli.
Havalandırması iyi yapılmış ve sıcaklık değerlerine dikkat edilmiş mekânlar olmalı. Ne çok sıcak ne de soğuk olmamalı. Çalışma masası öğrencinin biyolojik özelliklerine uygun olmalı. Sandalyesi veya koltuğu çok da rahat olmamalı. Oturmaya uygun olmalı, uyumaya değil. Uzanarak değil mutlaka masa başında çalışılmalı. Gürültüden uzak, TV, telefon gibi uyarıcıların tesirinden arındırılmış olmalı. Öğrencilerin çalışma odaları, salonlar veya televizyon başları değildir. Yani televizyon, radyo, müzikçalar açıkken ders çalışılmaz, ‘Ben çalışıyorum‘ diyenler kesinlikle kendilerini kandırıyorlar.
Hedefsiz olarak başlanmış çalışmalar sonuçsuz kalacaktır. Ödevler ders tekrarlarıdır. Çalışmayı pekiştirir ama çalışma biraz da gelecek konulara bakmak ve anlamadan konu geçmemeye çalışmak için yapılır. Öğrencilerin en çok kaçırdıkları budur. Ödevler hızlıca yapılır. Ders çalıştım, ödevimi bitirdim şeklinde ifadelerle aile bireyleri ve kendisini kandırdığını zanneder. Bu tempo biraz da tembelliğe alıştırır. Sonra sınav dönemlerinde tempo artırılması gerektiğinde bu şekilde çalışan öğrenciler zorlanır. Hangi konuyu çalışacağım, nereden başlayacağım ve nerede bitireceğim soruları cevaplanmalı ve öğle çalışmaya başlanmalıdır. Bireysel farklılık göstermekle birlikte 45-50’şer dakikalık periyotlar halinde çalışmalar disipline edilmelidir.
Haftaya hazırlıklı girilmeli
Hafta içinde okul dönüşü zihin ve beden biraz dinlendirilerek her akşam çalışılmalıdır. Hafta sonu cuma akşamına ailecek bir etkinlik konulmalı ve ailecek dinlenilmelidir. Cumartesi ihmal edilmemeli ve çalışılmalı, pazar günü de haftaya hazırlık olarak değerlendirilmelidir. Hazırlıklı girilmiş bir haftanın daha başarılı ve verimli geçtiği gözlenmiştir.
Ders çalışma alışkanlığı ile kitap okuma arasındaki ilişki göz önünde bulundurularak mutlaka akşamları, okul dersleri haricinde kitap okunabilmelidir. Gelişmiş ülkelerde kişi başına günde 24 dakika kitap okumaya ayrıldığını düşünürsek bu konuya özen gösterilmeli, aile bireylerinin de katılımıyla kitap okunmalıdır. Ebeveynler unutmamalıdır ki, birlikte yapılan faaliyetler ailelerin kimlik ve kişiliklerini oluşturup bunun yeni kuşaklara aktarılmasını sağlarlar. Çocuklar daha çok görerek modeli gözlemleme yoluyla öğrenirler.
Abdulrezzak ÇİL – Eğitimci-Sosyolog