Devamlı Deva
YİRMİ DÖRT devayı geride bırakan, onu özetleyen ve özümseyen bir ifade ile başlar Yirmi Beşinci Deva: “ Gayet nafi ve her derde deva ve hakiki lezzetli kudsi bir tiryak isterseniz “imanınızı inkişaf ettiriniz”.
İmanı inkişaf ettirmek, kemalat mertebelerinde ilerlemek, marifetullahta yükselmek, lezzet-i ruhaniyi kazanmak bütün meseleleri önünde ve üstündedir çünkü keder kementlerine maruz, musibete giriftar, acz ve fakrla sarılı insan için hakiki teselli, gerçek deva, kuşatıcı şifa ondadır ve onunladır.
İhlâs safi imanın neticesidir ve yine imanı safiyete götürür. Onu kazanmanın ve muhafaza etmenin en müessir sebebi “rabıta-i mevt ve tefekkür-ü imani” olduğundan bahseder Bediüzzaman ikinci ihlâs risalesinde.
Hayatın ölümsüz hakikati ölümü hatırlamak deni dünyanın sufli zevklerinden uzaklaştırdığı gibi ulvi hislere karşı heyecan oluşturur, gayb kapılarını aralar.
Kâinat kitabını esma talimiyle okumak, hayatı o esma şifreleriyle çözümlemek ve özümsemek; yaşamı renklendirdiği gibi, her şeyde ve her bir şeyde güzellikleri görmeye sevk eder. Huzur-u daimiyi kazandırır, o huzurdan da uzaklaştırmak istemez.
Musibete maruz kalanlar derecelerine göre bu iki iksirden bolca istifade ederler, dertten devaya, hastalıktan şifaya giden yolu bulurlar.
Yirmi beşinci devaya dönersek, “imanınızı inkişaf ettiriniz” derken bunun pratiğini, hayata dönük uygulamasını da sunar asrın şefkatli Tabibi; “ Tevbe ve istiğfar ile namaz ve ubudiyetle, o tiryak-ı kudsi olan imanı ve imandan gelen ilacı istimal ediniz.”
Tevbe ve istiğfar ile O’na sığınmak, namaz ve ubudiyetle sığınmayı daha canlı kılmak, dışa dönük ifadelendirmek; bedeni canlandırdığı gibi ruhu hafifletir, kalbi hüşyar kılar, latifeleri adiyattan elini çektirir, aklın yönünü uhraya döndürür. Küçük dünyanın küçük işleri, gelip geçici olayları onu kederlendirmez, üzmez. Üzülecek bir şey varsa Kudreti nihayetsiz, Rahmeti sonsuz dünya ve ahiretin Malik-i Hakiki’sinin rızasına uygun davranışlarda yeterince bulunamamak, hayatının bütününde olduğu gibi her karesinde de O’nu hatırda ve sadırda sürekli taşıyamamak, yeteri şekilde şükürde bulunamamak, ibadetin ve zikrin azlığı…
“İman ilacı ise; feraizi mümkün oldukça yerine getirmekle tesirini gösteriyor” dedikten sonra gaflet ve sefahatin o ilacın tesirini izale ettiğini söylüyor Said Nursi ve devam ediyor; “Hastalık, madem gafleti kaldırıyor; iştihayı kesiyor; gayrı meşru keyflere gitmeye mani oluyor; ondan istifade ediniz. Hakiki imanın kudsi ilaçlarından ve nurlarından Tevbe ve istiğfar ile dua ve niyaz ile istimal ediniz.”
Böylesi müjde ile son buluyor Yirmi Beşinci Deva. Üslup tatlılığı, ifade rahatlığı, anlam kolaylığı ile hikmeti arının petekleri şifalı balla doldurması gibi kalb peteklerini iman balı ile dolduruyor. Öyle bir bal ki her derde deva olduğu gibi kabrin arkasında, uzun ahiret yolculuğunda, mahşerin şiddetinde, dehşetli dönüşümlerde, sıratın üstünde tesirini devam ettiriyor bu ilaç, sahibini de cennete kadar götürüyor. Yeryüzü bahçesine bu imanı devşirmek için gelmişiz; musibetler ise en fazla ürün alma zamanı.
Öyle bir imana sahip olun ki devanız devamlı, şifanız daimi, şükrünüz sürekli olsun.
Hüseyin Eren
Karakalem.net