Devlet Bütünlüğünü Korumanın önemi

(Bu yazı 08.07.2016’de yani 2.darbe girişiminden bir hafta önce yazıldı.)
Yüce Dinimiz İslam’ın; vatan, millet, ümmet bütünlüğü için mücadele verirken yaralananlara GAZİ, ölenlere ise ŞEHİD unvanı verdiği çok net bilinen bir gerçektir. Üstelik de bu göreve, yani vatan, millet ve ümmet bütünlüğünü korumaya öyle çok önem veriyor ki, bu uğurda Şehid olanlara, ‘70 kişiye şefaat hakkı verdiğini’ de insanların en doğru sözlüsü olan Allah Rasulü (S.A.V.) vasıtasıyla bildiriyor. (Teberani, Nesai, Müsned, Kütüb-ü Sitte.)

Şimdi de pür dikkat bu önemli konunun MEFHUM-U MUHALİFİNE bakalım. Yani, acaba bunun aksine davrananlar(!) için

Yüce dinimizin bakışı nasıldır?

Daha açık bir ifadeyle;vatan, millet bütünlüğü için değil de, Vatan, Millet ve ümmet bütünlüğünü zedelemek için çalışanlara, (sebep ne olursa olsun) vatan, millet ve ümmet düşmanları ile dayanışma halinde, kendi devletine karşı mücadele verenlere, elbette yukarıdaki hükmün TAM TERSİDİR. Yukarıdaki İslami hükümlere rağmen, böyle davrananlar elbette şehadet mükafatının tam aksi olan, ağır mücazat ile cezalandırılmaya müstahak olurlar. Tek kelimeyle HAİNDİRLER ve ihanetlerinin cezaları da açık seçik belirlenmiştir.
Bunu da örnekleriyle açıklayalım: Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerinde, mevcut meşru devlete karşı paralel devlet çıkarmaya teşebbüs edenler Şehzade (padişah oğlu) veya kardeşleri dahi olsa, Şeyh-ül İslam fetvasıyla en ağır ceza (hapis, sürgün, tekrarı halinde de ölüm) ile cezalandırılmışlardır. Sadece İslam ülkelerinde değil, tüm hukuk devletlerinde de bu durum aynen böyledir. Devlet bütünlüğünü muhafaza etmek işte bu kadar çok önemlidir.
Şimdi bütün bunları birlikte düşünerek, devletimiz üzerindeki hareket tarzımızı ve sorumluluklarımızı belirlemeye çalışalım: Belirli bir toprağı olan, sosyal ve siyasal kanunlara göre bir hükümet idaresinde teşkilatlanmış, bağımsız topluluklara da DEVLET denir. HÜKUMET ise bir ülkede devletin görevlerini yerine getirmesini sağlayan ve(ve genelde) halk tarafından seçilmiş yetkili organ, organize olmuş yürütme organı, bakanlar kuruluna denir.

Hükumetler seçildikten sonra, tüm vatandaşlar hükumetin bütünlüğünü korumaya mecburdurlar. İcraatlarını beğenmezlerse, bir sonraki seçimde alaşağı ederler. Böyle olduğu halde, maalesef muhalefet haklarını yanlış kullanmakta ve seçilmiş partiyi yıpratayım derken, devlet bütünlüğünü tahrip etmektedirler. Güzel ülkemize ağız şapırdatan tüm dış şer güçlere karşı devletimizi korumaları gerekirken, muhalefetimiz şahsi ve cüz’i menfaatleri için,devletimizimaalesef tökezletmeye çalışmaktadırlar.

Üstelik de devlet içinde olup, kendilerine verilen yetkileri, başka yerlerden talimat alarak, kendi devletlerini kalleşçe arkadan hançerlemeye kullanan dost (!) muhalifler de bambaşka bir ihanet türüdür.Hatta bu muhalefet olayı o kadar çığırından çıkarıldı ki, mevcut seçilmiş hükumete karşı olmak adına, din, mukaddesat, vatan ve millet düşmanı olan TERÖR ÖRGÜTLERİ ile birlikte hareket edecek kadar alçalanlar vardır.

Peki, muhalefet parti yöneticileri şahsi ihtiras, egoistlik, kıskançlık veya iktidara bazı kırgınlıklar nedeniyle olgun davranamıyor ve ihanete varan davranış sergiliyorlarsa, işte o zaman iş biz duyarlı ve akl-ı selim seçmene düşüyor. (15.07.2016’da olduğu gibi.) Şu FİTNE asrımızı en iyi bilen Yüce Rabbimiz tarafından, bize merhameten özel donanımlarla teçhiz edilip gönderilen Bediüzzaman Hz. bizlere bu konuda da ta o yıllarda ŞABLON mesabesinde şöyle bir kopya vermiştir.
“Din, vatan ve mukaddesat düşmanı olan CHP’nin iktidar olmaması için, muhafazakar, İslam’a müsamahakar, KİTLE (yani koalisyon musibetine düşürmeyecek, büyük bir) partiye oy verilmesi gereğini” fiilen ve basın mensupları önünde uygulayarak göstermiştir. Bu şablon da bizleri bu sorumluluktan kurtarıyor ve müsterih olmamız için yetiyor. Ancak burada şablon çok önemlidir, asla parti adı değil. O gün DP, bugün AKP, yarın ise başka bir isim olabilir. Yani şablondaki kriterler esas alınmalıdır…
Sevad-ı Azamın görüşleri de aynen bu doğrultudadır. Sevad-ı Azama uymak da Sünnettir ve ibadettir. Peki, Sevad-ı Azam nedir? Sevad-ı Azam; “Ümmetin alimlerinin fikir beraberliği ve ümmetin çoğunluğunun görüşleri” anlamındadır. Bu olay işte bu kadar NETTİR… Vesselam.
TAÇ: Osmanlı askerleri nöbet değişiminde: “Mülk’ü Millet, Din-i Devlet namına nöbetteyim komutanım” diye tekmil verirmiş. Mülk, vatan toprağını, Millet, vatan toprağında dini değerleri yaşayanları, Devlet, milletin organize olmuş şeklini ve milletin gücünü ifade eder…
“Siz, hep birden Allah’ın ipine (Dini İslam’a) sımsıkı sarılın ve (bölük-pörçük olmayın) ayrılığa düşmeyin. Allah’ın, üzerinizdeki nimetini de düşünün.” …(Al-i İmran-103.Ayet.)
Eşkıyalık yapan, milletin huzurunu bozanlaraHirabe Cezası gerektirmektedir. Hirabe, çok sert bir cezadır. Zira milletin huzuru, birliği ve bütünlüğü de çok çok önemlidir. (İlgili ayet Maide S.,33. A.)
“Allah’a ve Resulüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri, yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut o yerden sürülmeleridir. Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır.”
NOT: F.E.T.Örgütü mensuplarının askeri Darbe girişiminden bir hafta önce yazılmış bu yazı, hem konu uzmanlarının tashihleri için, hem de yayına yollama günü olan hafta sonunu bekliyordu. Yukarıda açıklanan görevlerini halk, takdir ve tebrike şayan bir kararlılıkla yerine getirilmiştir. Şimdi sıra T.B.M.M. ve Yargıdadır…
A. Raif Öztürk – risaleajans

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: