Dini anlamanın ölçüleri

İMANIMIZIN GÜCÜNÜ ÖLÇEBİLİRİZ

Dindarlık düzeyi daha çok imanla, dolayısıyla kalple alakalı bir şeydir. Ameller bunu destekler ve güçlendirir. Müslümanlığımızın canlı, diri ve yükselme eğiliminde olup olmadığını anlamamızın önemli bir göstergesi Allah için üzülebilmemiz ya da sevinebilmemizdir.

Eğer Allah’ın sözünün üstün gelmesi ya da gelmemesi, yani dünyada İslam ve Müslümanlar için gördüğümüz, duyduğumuz güzellikler ya da kötülükler bizde sevinç ya da üzüntü oluşturmuyorsa bizim imanımız zayıflama eğilimine girmiş demektir. Böyle bir insan isterse gecenin yarısını teheccütle geçiriyor olsun, kimseye faydası olmaz. Bu sevinci ya da üzüntüyü İslam için duymamız aslında bütün insanlık için duymamız demektir. Biz bütün insanların hakikati bulamayıp kötü bir akıbete doğru gitmelerinden üzüntü duyarız. Ayrıca dünyanın neresinde ve hangi inançta olursa olsun, zulme uğrayan, ezilen, ekmekleri elinden alınan insanları duyduğumuzda üzülemiyorsak imanımız bizi uyaracak güçte değil demektir. Sadece insanlara değil bütün canlılara, hayvanlara yapılan zulümler bizi sarsmıyorsa imanımızda problem var demektir. Bu sarsılmayı ilk harekete geçiren duygu vicdandır ve vicdan imansız insanlarda da olabilir. Ama onu canlı tutan, sürekli ve sağlıklı kılan ise imandır. Bu sebeple nice hayvanlar için çırpınan kimseler görürsünüz, insanların haksız yere katledilmesine duyarsızdırlar. Bu da iman açısından marazi/patolojik bir durumdur.

İLMİN/BİLİMİN İSLAMİ OLMAYANI YOKTUR FİZİK İLMİ FIKIH İLMİNDEN DAHA SEVAP OLABİLİR

Düzenli bilgi üreten disiplin bilimdir. Bizim geleneğimizde bilgiye de bilime de ilim tabir edilir. İlim Allah’tandır ve eşyanın aslına uygun olan her bilgi hikmettir, hepsi Allah’ı gösterir, o halde hepsi İslamidir.Allah’ın iki türlü ayeti vardır: Münzel/indirilen ayetler. Bu, vahiy ile gelen bilgilerdir. Kevnî/tabiattaki ayetler. Allah bizden bunların her ikisini de okumamızı ve anlamamızı ister. Hatta Kuranıkerim’de ‘ayet’ kelimesinin tabiattaki deliller için kullanılması diğerinden daha fazladır. Bizce Müslümanların bu ölçüde mağlup olmalarının, geri kalmalarının sebebi, kevnî ayetleri okumayı, yani bugün bilim denen şeyi ihmal etmeleridir. Oysa bugün bilgi ve bilim en büyük güçtür. Allah ‘onlara’ karşı gücümüzün yettiği her kuvveti hazırlamamızı ister.Bir konuda kendi yapmamız gerekenleri yapmadan onu Allah’tan istememiz ayıptır. İstesek de alamayız. O halde Allah için, İslam için, insanlık için en öncelikli bilgiler ve bilimler diğerlerine göre daha öncelikli farzlardır. İlk Müslümanlar meseleyi fark edip astronomiyi geliştirirken bizim bugün Ramazanımızı ve bayramlarımızı tespit edebilmek için dağlarda ay’ı aramamız üzücü bir durumdur. Bu sebeple Müslüman gençlerin, ilmihal olarak yeterli dini bilgilerini aldıktan sonra öncelikli bir bilim dalında Allah için ihtisas yapmaları fıkıhçı, tefsirci ve hadisçi olmalarından daha sevaptır ve daha önceliklidir. Yeter ki bunu Allah için yapmış olsunlar

Faruk Beşer / Yeni Şafak

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: