Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve afiyet gaflet verir
Bu arada sağlık nedeniyle bir müddet Diyarbakır Dicle üniversitesi enfeksiyon bölümünde tedavi gördüm. Hastanede tedavi gören herkes kendini hasta bilir. “Musibet taammüm ettiğinde, elem hafif olur. Ben de emsalim gibiyim” diye yine yük altından kaçar.”1, kaidesince aynı bölümde yatan başka hastaların ağır ve sıkıntılı hallerini görünce kendi halime sabır içinde şükür ediyordum. İnsanlara karşı şefkat beslemek, merhamet etmek manen onların dertleriyle hemhal olmak demektir. Bu nedenle onların acı hallerini şefkatle izliyordum. Tabi hastane doktorları, hemşireler, sair elemanlar yirmi dört saat hastalarla ilgilenip tedavilerimize yardımcı oluyorlardı. En büyük şefkati sağlık elemanları hastalara gösteriyorlardı. İlgi ve alakaları hastalar üzerinde manen de etkili oluyordu.
Hastanede izlediğim kadarıyla zamanında sağlığın ve gençliğin kıymetini bilmeyen daha sonra yaşlanınca birçok hastalıklarla karşılaşılaşılan, çoğu benim gibi 60-70 yaşlarına gelmiş ihtiyarlardı.
Efendimiz, (asm) “Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin; ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin “2, kıymetine değinmiştir.
Bediüzzaman hazretleri “İşte ey insan! Aklını başına al. Eğer sen ölmezsen, ihtiyar olacaksın. 3, “Ben şimdi hazır değilim, daha erken, sonra namazımı kılarım, daha gencim, emekli olduktan sonra, evlenince örtünürüm” diye bahanelerle kendini avutanlar pek az değildir. Sanki uzun bir emel onları bekliyor gibi yaşayacaklarını sanıyorlar.” Küllü âtin karib” her gelecek yakındır kaidesince gelecek uzakta olsa bir gün muhakkak gelecektir. İhtiyarlık ve hastalık gibi, bunlar hepsi de ibadetler için birer engel teşkil ediyorlar.
Keza, “ Nasıl ki öylelerden birisi ağlayarak demiş: Yani: “Keşke gençliğim bir gün dönseydi, ihtiyarlık benim başıma ne kadar hazin haller getirdiğini ona şekva edip söyleyecektim” Evet bu zât gibi gençliğin mahiyetini bilmeyen ihtiyarlar, gençliklerini düşünüp teessüf ve tahassürle ağlıyorlar. Hâlbuki gençlik, eğer ehl-i kalb, ehl-i huzur ve aklı başında ve kalbi yerinde bulunan mü’minlerde olsa, ibadete ve hayrata ve ticaret-i uhreviyeye sarfedilse; en küvetli bir vesile-i ticaret ve güzel ve şirin bir vasıta-i hayattır.”4, İhtiyarlık gelmeden önce, gençliğini iman dairesinde yaşayan hem dünya hem de ahiret hayatını güzelleştirmiş olur.
Hastaları teselli eden hakiki manada imanlarıdır. İmanın verdiği teselli ile sabreder, sabır içinde şükür eder ve Allah’tan sıhhat talep eder. Şunu da ifade edeyim ki, hastalıklar veya musibetler Cenab-i Allah’ın bir kısım isim ve sıfatlarının tecelli ettiği hikmetlerdir. Hastalıklar arkasında güzel manalar çıktığını insan sonradan anlar.
Bediüzzaman hazretleri; “…eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve afiyet gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, ahireti unutturur, kabri ve ölümü hatırına getirmek istemiyor. Ömür sermayesini bâd-i hevâ boş yere sarfettiriyor.”5, Zaten hastalık görevli bir İlâhi memurdur, bazen insanı ikaz eder gafletten uyandırır, bazen mukadder olan ölüme bir vasıta olur. Her nedense insanın başına gelen musibet ve hastalıkları vereni düşünmek ve o’na karşı sabır içinde şükretmek lazımdır.
Efendimiz Hazreti Muhammed (asm)’ın bir duası ile bitirmek istiyorum. Allah’ın ismiyle. Ey Rabbim! Beni kendi devân ile tedavi et, bana kendi şifân ile şifâ ver ve beni kendi fazlınla senden başkalarından müstağni kıl ve beni ezalardan uzak tut.”6 Ya Rabbi! Duâ bekleyen tüm hastalara şifa ihsan buyursun. Amin…
Rüstem Garzanlı
20.4.2025
Dipnotlar:
- Mesnevi-i Nuriye, Habbe, Zeyl’ül Zeyl s. 148
- Buhari, R,ikak3, Tirmizi..
- Mektup s.261
- Lem’âlar s. 26.Lem’a 8. Rica
- Lem’a 3.Devâ
- Heysemî x180