Eleştirmen Mehmet Akif
Akif’in eleştirileri teorik mülahazalar yığını değildir, o gözlemlere dayanarak yorumlar ve eleştiriler yapar.
Bütün Kurum Ve Kişileri Gözlemden Geçirme
Çöküş ve yıkılış döneminin toplumsal yapısını, ferdi ve onu oluşturan yıkılmış değerleri, aileyi, sokağı, mahalleyi, şehri, camiyi, hanı, devleti, hükümeti, yöneticileri, valileri, muhtarları, kır ağalarını, imamları, şeyhleri, özetle toplumu oluşturan bütün kurumları ve kişileri keskin gözlemlerinden geçirir ve değerlendirir.
Dönemi Akif kadar canlı ve çirkin yapısı ile gözlemleyen bir romancıdan daha canlı tasvirlerle resmeden bir başka şairimiz yoktur. Biz bu metinde bütün Safahat’taki ferdi ve toplumsal, şahsi ve kurumsal eleştirileri gördüğümüz oranda tespit ettik.
Akif demek eleştiri demektir, eleştirel tutumlarını bir kenara koyun Akif diye bir şahsın kalmadığını göreceksiniz. Bütün Safahat boyunca eleştirilmeyen tutum, tavır, kurum, yok gibidir.
Genel bir yorum yapılacak olursa Akif’in bütün eleştirileri metafizik ve kozmik telakkileri, ulûhiyet ve mabudiyet ile irtibatlarını kaybetmiş, cemiyet içinde fonksiyonlarını yitirmiş, iyi yönetilemeyen ve derbeder bir hükümet veya devlet çarkı içinde şaşkın, idealsiz insanın eleştirisidir. Bu onun eleştirilerinin yörüngesidir, ne söylemiş ise bu çarka bağlanabilir.
Hatta denebilir ki Akif, Moliere, Volter, Ansiklopedistler, Zola, Monteskiyo, gibi bir büyük eleştirmendir.
Akif’in eleştirileri tek tek gözden geçirilince sistematik olarak gelişen bir harita ve tablo ortaya çıkar.
O Molyer gibi çiğ ve iğrenç toplumsal yaraları sahnelerle verir.
Bütün manzum hikâyelerinde tiyatro kadar görsel sahneler çizer.
Semavi ve beşeri desteklerini kaybetmiş bir insanın oluşturduğu cemiyetin bünyesi elbette iflasa gidecektir.
İstiklal savaşı ve kazanılan yeni düzen
İstiklal savaşı bu insanın sırtındaki ve ruhundaki kirleri atıp yeni bir hamleyle yeni bir devleti kurma çabasıdır. Kirlenen çamaşırlar yıkanır yeni bir düzen kazanırlar, cemiyetler de kirlenince temizlenmek için olayların makinesi ile hırpalanırlar, ortaya çıkanlar canlı unsurlardır.
Cumhuriyet öncesi romanlarımızın çoğu bu kirli toplumu şerh ederler. Namık Kemal’den Akif’e kadar yirmiyi aşkın yazar ve şair hep eleştirirler bunlarda çirkinlik ve hamlık, olumsuzluk çoktur. Tanzimat’tan günümüze edebiyatımız güzel şeylere ilgi çekmez, kötü şeylere ilgi çekerek bizi düzeltmeye davet eder, ama bozulmuş bir cemiyeti ve onun hücre taşı insanı değiştirmek ne insanın ne de eleştirmenin görevidir veya onlara çok gelen bir iştir.
Akif psikanalitik olarak hep kızgındır. Şiirinin tümünde bazı yerlerde çaresiz, bazı yerlerde kızgın ve bağırgan, çok az yerde de ümit doludur. Olayları öyle anlatır, hatta gösterir ki bütün Safahat’ı bir iki günde okursanız, tutunacak bir tahtası olmayan okyanus ortasındaki bir insan gibi ümit diye bir şey içinizde yeşermez. Ondan sonra tutar;
Yeis öyle bir bataktır ki düşersin boğulursun
Ümide sarıl sımsıkı seyret ne olursun
der. O kadar olaydan sonra hiçbir yaptırım gücünüz yoksa ancak ağlarsınız, ümitlerinizi değil, kırgınlık ve hınçlarınızı içinize gömersiniz.
Edebiyat eleştiri ve kötü örnek kuralı
Eleştiriler bütünüyle insan etrafında dokunur. Akif’in kafasında olan ideal insan, ideal Müslüman örneği her metnin içinde olsun olmasın, en azından metnin arka planında vardır. Akif eleştirilerini metnin içinde veya arkasındaki ideal insana göre yapar. İnsan ile ilgili eleştiriler aile etrafında da birleştirilebilir.
Akif’in romanı olan Safahat’da ideal aile örneği yok gibidir. Akif’in beğendiği, etkilendiği Zola Paris’in hep olumsuz yanlarını gördüğü için çok eleştirilmiştir, Akif de hayatımızın olumlu yönlerini değil, hep hastalıklı ve elemli kısımlarını görür. Acaba onun eleştirdiği toplumda makul örnekler yok mu idi, muhakkak vardı, ama edebiyat eleştiri daima kötü örnekle söylemek istediklerini söyler. Akif de bu kuramdan dışarı çıkmaz.
Güzeli anlatma ve ayıklanmış dil
Estetik olarak güzeli anlatmak zordur, ama çirkini anlatmak kolaydır. Güzeli anlatmak için daha seçilmiş, ayıklanmış bir dil lazımdır. Ama çirkini anlatmasanız da o kendini gösterir. Akif satırların tersten perspektifi ile güzeli gösterir denebilir, onda görünenin arkasında bir iyi örneğin vurgulanmak istediği görülür.
Sefalet gariplik, merhametsizlik
Ulûhiyet konusundaki ihatasızlık
Belediye hizmetlerindeki yetersizlik
Ailelerin durumu
Kader eleştirisi
Kimsesizlik
Tanrısal eleştiri
Meyhane, içki ve aile
Azimsizlik ve gayretsizlik
İnsanın yüce mahiyeti
Para ve hamiyet
Dilencilik
İstibdad, hükümdar eleştirisi
Savaşlar ve yetimler
Sorumlu devlet adamı
Tembel ve gayretsiz toplum
Meyhane ve mahalle kahvesi
Tembellik
Dini yanlış anlama ve çok evlilik
İhtiyarlar, karılar, çocuklar
Yüzeysel sanat anlayışı
Eski nesil
Erteleyici insan
Hakikati araştırma
Kendini eleştirme
Yöneticilerin seçimi ve duyarsızlığı
İslam dünyasının perişanlığı ve her konudaki sefaheti
Yanlış hürriyet anlayışı
Aydınlarla halkın arası
Yaş yerine gayret
Gözyaşı yerine gayret
Üdeba ve divanlarımız
Dil
Zaman
Çalışma, dayanışma ve çalışma , gezeğenler
Kavmiyetçilik
Celal, cemal tecellisi
Birlik ve dayanışma
Büyük insanlar saygı ve hürmet
Ümit
Allah ile diyalog
Utanma hissi
Yanlış tevekkül
Nifak,
Aydınların keyfiliği
Yanlış din anlayışı
İdeal tip ve Asım
İdeal din anlayışı
Millet anlayışı
İmansızlık
Yanlış batılılaşma
İdeal din adamları, ideal insanlar
Aydınlar ve din
Bu eleştiri konuları bütün Safahat’ın ayrıntısıdır.
Prof. Dr. Himmet Uç