Geçen Yılın Muhasebesi

İnsanoğlunun en büyük sermayesi kendi hayatıdır, yaşadığı ömürdür. Bu ömür sermayesini kimimiz bâd-ı heva harcarken, kimimiz değerini kıymetini bilip “Ne yapayım da bu vaktimi israf etmeyeyim” der ve vaktini dolu dolu yaşayarak ömrüne renkler katarak harcar. Evet, dolu dolu yaşamak güzel ama nasıl, nerede, niçin harcadığımız çok daha önemli. Vaktimizi gençlik his ve hevesiyle harama günaha girerek mi harcadık, yoksa bulunduğumuz dünyada kendimizi misafir telakki edip bu misafirhane sahibinin emir ve yasaklarına riayet ederek mi yaşadık? Birisi geçici zevklerden ibaret bir zaman israfı diğeri de Allah için harcanan ve ahirette bâkileşen kıymetli zaman. Biz mü’minler hangisini tercih etmeliyiz? Gençlik gafletine dalıp zaman israfı mı yapmalıyız, yoksa eşref-i mahlûkat sıfatını layıkıyla hak etmek için Allah yolunda mı ömür sermayemizi harcamalıyız. Tabi ki aklı başında her mü’min ilk şıktan şeytandan kaçar gibi kaçacak, ikinci şıkka yapışacaktır.

   İkinci şık demek “Hiç mi hayattan lezzet ve zevk almayacağız?!” demek değildir. Bakın asrın insanı Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ne buyuruyor:” Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.” Evet, biz mü’minler için hayatın zevki de lezzeti de yine imanda yine Allah’a kul olmaktadır. Bizim için çok olmasa gerek Bediüzzaman Hazretlerinin bu açık ve net tavsiyesine uymak.. Belki his ve heveslerimize hâkim olamayabiliriz bazen fakat unutmayalım ki tövbe kapısı kıyamete kadar açık. Ölüm bize gelmeden bu kapıya sıkça müracaat edelim.

   Her yılbaşında insanoğlu yeni bir yıla girdiği için kutlamalar yaparak sabahlara kadar eğlenir, ölümü hatırına getirmemeye gayret eder. Hâlbuki farkında değiliz ki bir yılı daha geride bıraktık, biraz daha yaşlandık, mezara ölüme emîn adımlarla ilerlemeye devam ettik. Hiç bu yönle bakamıyoruz maalesef yılbaşına. Neden mi? Çünkü ülfet peyda etmiş, tûl-i emel ve hubb-u câh etrafımızı sarmış. Hiç ölmeyecek gibi yaşamaya devam ediyoruz ne yazık ki. Her yılbaşını geçen senenin muhasebesini yaparak “Geçen yılı, nerede ne yaşayarak nasıl harcadım?” diye sorgulayacağımıza, nefsimize uyup eğlencelerle geçiriyoruz.

   “Ah! Keşke gençliğimi bâd-ı heva harcamasaydım” diye dert yanmaya, dizlerimizi vurmaya başlamak istemiyorsak vaktimizin kıymetini iyi bilip Allah yolunda harcamalı, ahiret âleminde ebedî bir ömür kazanma yolunda sarf etmeliyiz.

   Evet, biz bir yolcuyuz. Sabavetten gençliğe, gençlikten ihtiyarlığa, ihtiyarlıktan ölüme, berzaha, berzahtan haşre, haşirden ebedî hayat yoluna gidecek bir yolcuyuz. Yolcu olduğumuzu unutmamalıyız ki gaflete dalmayalım. Nasıl ki her yolcu dinlenme tesislerinde yapmış olduğu yolculuğu düşünüp muhasebesini yapar, gideceği yerin telâşını yaşayarak da yoluna devam eder. Aynen öyle de biz de bu uzun yolculuğumuzun her yılbaşında geçen yılımızı muhasebe edip düşünmeliyiz sorgusunu yapmalıyız. Aynı zamanda gideceğimiz yer olan ahiret âlemini telaş ederek o âlemde iyi bir şekilde karşılanmak için gideceğimiz yolda sermayemiz olan vakti nasıl harcayacağımızı hesap etmeli, Allah’ın rızâsını kazanmaya çalışmalıyız.

   Rabbim bizlere harcayacağımız bu ömür sermayesini israf etmemeyi, Allah yolunda harcamayı, bu uzun hayat yolculuğunu kazasız belasız atlatıp Rabbimizin rızasını kazanmayı ve Dârüsselâma ulaşmayı nasip etsin .(Âmin)

 

Said YÜKSEKDAĞ

said_yuksekdag@hotmail.com

Twitter: @SaidYuksekdag

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: