Gençlikte Hizmet Disiplini ve Adabı Almak

Gençlikte Hizmet Disiplini ve Adabı Almak

“insan, âdeta kâinatın bir misal-i musaggarı, şecere-i hilkatin bir semeresi ve şu âlemin bir çekirdeği gibi ki, enva’-ı âlemin ekser nümunelerini câmi’dir.” [1] bizler beşer olarak dünyaya geldik. Ve asıl vaziefemiz de imanımızı elden geldiği kadar muhkem tutmak ve salabetini sarsacak şeylerden uzak durmaktır. Bunun sebepleri Külliyat-ı Nuriyede uzun uzun zikredilmiştir müteferrik yerlerinde.

Hülaseten birkaç mebhası zikretmekte fayda olduğu kanaatindeyim. “Çünkü iman, insanı Sâni’-i Zülcelal’ine nisbet ediyor; iman, bir intisabdır.”[2] “İman nasıl ki bir nurdur, insanı ışıklandırıyor, üstünde yazılan bütün mektubat-ı Samedaniyeyi okutturuyor.”[3]  

“Eğer insan maddî ve manevî herbir uzvunu Allah’ın emrettiği yere sarfetmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriata imtisal ederse, insanın cevherinde vedîa bırakılan o örneklerin herbirisi, kendi âlemine bir pencere olur. İnsan o pencereden, o âleme bakar. Ve oâleme tecelli eden sıfatla, o âlemden tezahür eden isme bir mir’at ve bir âyine olur. O vakit insan ruhuyla, cismiyle âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur. Ve he

 

r iki âleme tecelli eden, insana da tecelli eder. İşte bu cihetle insan, sıfât-ı kemaliye-i İlahiyeye hem mazhar olur, hem müzhir olur.”[4]

“Hem dünyada gençliğe muhabbet, yani ibadette gençlik kuvvetini sarfetmenin neticesi: Dâr-ı saadette ebedî bir gençliktir.”[5]

 “İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder. Öyle ise, insanın vazife-i asliyesi, iman ve duadır. Küfür, insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder.”[6]

“Ehl-i imandan bütün gelenler, maziye gidenlere mağfiret dualarıyla ve hasenatlarını onların ruhlarına bağışlamalarıyla..”[7] bu kutlu yolda manevi yardım ve irtibat kıyamete dek bu surette devam edecek biiznillah. Ve bu sistem ile umumun sevap defteri açık tutulmakta. Burada ehemmiyetini arz etmek istediğim bir şey daha var. O da şudur ki, bu hizmette yenilere göre daha evvel bağdaş kurup eline kitap alıp istifade etmiş ve etmekte olan kimselerin vazifesidir. “Kim olursa olsun, mes’uliyet dairesi olanlar, muhitini tenvir ile mükelleftir.”[8]

Dikkat edilirse burada nazara verilen şey muhitini tenvir etmek vazifesidir. Yani önceden nurun şarabını içen kimseler yeni gelenlerin de bu şarab-ı nuriyeden içmeleri için ve onların da istifede etmeleri için elden geleni yapmaktır. Çünkü “lezzet-i hizmet-i imaniye”[9]yi zevk etmenin bir vesilesi budur. Hizmetin esasatı ile meşgul olmak ve hakaik-i imaniyeyi neşretmek adeta bir projektörlüktür, bir mumdarlıktır.

Hem kendisini aydınlatıyor hem de çevresini.. Ciddi manada hizmet adabını alan kimseler yenilerle beraber olarak onların daha kısa sürede terakki etmelerine vesile olabilirler. Yeniler istifade ederken, eskiler de hizmet-i imaniyede aktif oldukları için lezzet-i hizmet-i imaniyenin yeni yeni meyvelerini yiyebilirler. Hizmetin lezzeti ve mükafatı hizmet içinde derc edilmiştir. Bir odun düşünelim şimdi. Odun nedir? “Duman, ısı, ışık, kül” ün bütünleşmiş halidir adeta. Odun alev aldığında bu dört şey zahir olmaktadır. Odun alev almazsa bin sene de geçse, odun odun olarak kalacaktır. Ama alev almasıyla içindekiler ortaya çıkacaktır. Bu misal gibi eskiler ellerindeki sermaye-i Nuriye ve ömrüyeyi yenilerin inşası için kullanırsa hem kendileri faaliyetin lezzetini almış olacaklar hem de yeniler daha çabuk terakki etmesiyle ders müzakeresinde yeni, genç muhataplar daha  kısa sürede yerlerini alacaktır. Yeniler, eskilerden bu muaveneti görmezde tek kalırlarsa ya terakki etmeleri daha uzun süreyi kapsayacaktır.

Bu süreçte çok tökezleyecekler, hata yapacaklar veya zamanın çarkları arasında öğütülüp derakap kaybolacaklardır. Bu uzun süreci kendi gayretleriyle tamamlasalar bile gayr-ı ciddi, lakayd bir hizmet anlayışıyla hizmet edecekler. Şu anda hizmette ki lakaydlık, zannederim ki hizmet adabı ve iç disiplinini kuramamaktan kaynaklanmaktadır. Yani ahengini ritmini yakalayamamış kimselerin yönlendirmeleri veya ekseriyeti teşkil etmeleridir. Zatım itibariyle bunun eksikliği sebebiyle hayıflanıyorum.

Ciddi, disiplinli bir hizmet adabı ve eğitimi almış olsa idim daha latif ve arzu ettiğim gibi hizmet edebilirdim. Kur’an-ı Kerim bahrinden bir katre olan ve ahir zamanda Kur’an nurunun maşrapası olan Risale-i Nurdan ne kadar istifade edebilirsem o kadar kardır.

Yalnız istifade etmenin bir ayağı da başkalarına da istifade ettirmek gayretidir. Çünkü başkaları için de çaba sarf ederken bir yeri müzakere ederken “Allah Allah burası böylemi?” diye çok defa kendim hayret etmişimdir. Dikkat, tefekkür ve devamlı olarak okumak da insanın ihya ve inşasının temel şartlarındandır.

Şu gelecek olan cümle de bu meselenin hülasası niteliğindedir. “Şimdi en esaslı vazifemiz; bataklıktan kurtulmak isteyen ehl-i dinin, karanlıktan usanmış, gıdasız kalmış kalblerin yardımına koşmak, kendimizden başlayarak Nur’un dellâllığını yapmaktır.” [10] Kur’an Şakirdleri olan Nur Talebelerinin bu manevi hizmetleri ise manen çok müessirdir. Buna dair Hanımlar Rehberine atıfla bir mektupta diyor ki,“Madem Cenab-ı Hakk’ın güzel bir nimeti cihetinde sevmişsin; elbette onu ibadette sarfedersin, sefahette boğdurup öldürmezsin. Öyle ise o gençlikte kazandığın ibadetler, o fâni gençliğin bâki meyveleridir. Sen ihtiyarlandıkça, gençliğin iyilikleri olan bâki meyvelerini elde ettiğin halde, gençliğin zararlarından, taşkınlıklarından kurtulursun. Hem ihtiyarlıkta daha ziyade ibadete muvaffakıyet ve merhamet-i İlahiyeye daha ziyade liyakat kazandığını düşünürsün. Ehl-i gaflet gibi beş-on senelik bir gençlik lezzetine mukabil, elli senede “Eyvah gençliğim gitti” diye teessüf edip, gençliğe ağlamayacaksın.”[11]

“Evlerimizin birer Medrese-i Nuriye olduğunu şu mektubumuzla bildirmek vesilesi ile siz Hazret-i Üstadımıza diyoruz ki: Siz, müşriklerin ellerinden bizleri kurtardınız. Ellerimize birer nişane-i necat olarak iman vesikalarını verdiniz. Sizin hizmetinizle bizler, şu gençlik hevesatımızdan feragat edip Nurlara sarıldık. Değil topraklarımızda, bütün dünyada Nurlarımızla beraber zaferlerden zaferlere gideceğimize inanıyoruz. Bu zafer, Allah’a giden nurların zaferidir. Bu zafer, Asr-ı Saadet’te Peygamberimizin açtığı nurlu yolu takib edenlerin zaferidir. Bu zafer, imanlıların zaferidir. Galebe İslâmındır. Mağlubiyet ise, dünkü ve bugünkü dinsiz güruhlarındır. İmanlı gönülleri hiçbir kuvvet mağlub edemiyeceğine, bütün dünya şahid olmaktadır. Risale-i Nur’un iman hizmetindeki zaferi bunu bir kerre daha gösteriyor.”[12]

Gençlikte hizmet disiplini ve adabı almanın ehemmiyetine dair şurası çok ehemmiyetlidir. “Bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkil bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir.Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhâssa peder ve vâlidesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir.”[13]  Burayı meselemize tatbik edecek olursak karşımıza şöyle bir mülahaza çıkacaktır. Bir insan hizmet ile tanıştığı zaman kuvvetli bir ders-i iman ve adab almazsa, sonra pek zor ve müşkil bir tarzda hizmet-i nuriyeyi kalb ve ruhuna alıp bu davanın şuurlu ve basiretli bir neferi olabilir. Adeta bu davaya yabani düşer nemelazım diyebilir. Bilhassa kendisinden evvelkiler de lakayd ve disiplinsiz ise bütün bütün zarar eder ve bu hizmete de bilmeden zarar verecek hareketlere girer. Rabbim hizmet adabı ve disiplini kazanmayı hepimize nasip etsin ve bu yolu meşakkatli değil kolay eylesin.

Ramazan bayramınızı tebrikle beraber dua eder dua beklerim.

Muhammed Numan ÖZEL

Mehazler:

[1] Sözler ( 295 ) [2] Sözler ( 311 ) [3] Sözler ( 312 ) [4] İşarat-ül İ’caz ( 17 ) [5] Hanımlar Rehberi ( 104 ) / Sözler (648) [6] Sözler ( 315 ) [7] Şualar ( 376 ) [8] Tarihçe-i Hayat ( 29 ) [9] Barla Lahikası ( 261 ) [10] Tarihçe-i Hayat ( 623 ) [11] Hanımlar Rehberi ( 98 ) [12] Hanımlar Rehberi ( 148 – 149 ) [13] Emirdağ Lahikası-1 ( 41 )

Kaynak Linki: NurdanHaber

 

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: