Gençlikteki Acayiplikler (1) Genç Hatipler

Hatemül Esam (rh.a.)’in hocası Şakikül Belhi (rh.a.) vefat etmiş. Vefat edince cemaat Hatemül Esam (rh.a)’a  demiş ki:

“Sen hocanın iyi talebesisin! Hocanın yerine sen bize hizmet et, bize vaz-ü nasihat et!”

“Yapamam! Bir sene müsaade edin de, kendimi bir deneyeyim bakayım” demiş.

Bir sene geçmiş yine çağırmışlar. Kendisi bir sene daha izin istemiş. İki seneden sonra gelmiş vaz-ü nasihat etmiş. Herkes mest-ü hayran, bayılmışlar. Demişler ki:

“İki seneden beri bizi neden böyle mahrum ettin sen?”

“İki senedir ben kendimi yokluyordum. Hayvanların yanına gidiyordum benden kaçıyorlardı. Şimdi hayvanlar benden kaçmıyor, korkmuyor artık… Anladım ki artık kemale ermişiz. Onun için konuştum.” demiş.

Yazının konusuna bağlantılı olduğu için bu kıssa ile başlamak istedim. İlmi konuda derin, yaş konusunda kemale ermiş bir zatın bile şüphe ederek kendini geri çektiği bir vakitten bugün 20 li yaşlardaki gençlerin olgunluk hali ile vaz-ü nasihatler etmekten çekinmediği bir hale evirildik. Bir âlimin kitabını okurken orada gençlerin sohbet verme hevesiyle hareket ederek yaşını almış, kemale ermiş büyüklerin kürsülerini işgal ettiğini ve bunun büyük sıkıntılara sebebiyet verebileceğini söylüyordu.

Benimde çoğunlukla karşılaştığım manzaralar bu şekilde oluyor. Yaşını almış, derin bilgisi olan, hali ve tavrı güzel insanların etrafında 10-15 kişilik bir topluluk bulunmazken, yaşı 20’lerde, daha ilim yolculuğunun başlangıcında olan kişilerin etrafında salonlarca adam toplanıyor. Kuran meali neşretmiş 80 yaşlarında bir hocanın sohbeti 5 bin- 10 bin izlenirken, 20 yaşlarındaki bir gencin sohbetleri milyonlarca kişi tarafından izleniyor.

Bu gençler yanlış şeyler mi söylüyorlar? Ya da yanlış hareketlerde mi bulunuyorlar? Kimi yanlış hareketleri var ama doğruyu söylemeye çalışıyorlar.  Amaçları doğru söylemek fakat insan beşer ve şaşar. Niyetlerinin iyi olduğunu zannediyorum ama mesele İslam olduğunda dikkat etmek gerekiyor. 20’li yaşlarındaki gençlerin dini meselelerde, hayatını İslam’a vakfetmiş kişileri adeta gölgede bırakacak şekilde, önderlik hevesiyle öne atılmalarının sıkıntı oluşturacağına inanıyorum. Bu 30-40 yaşında kilometrelerce araba kullanmış kişiler yerine 13-14 yaşındaki çocukların direksiyona geçmesi gibi bir durum oluşturuyor.

Bilgileri ve deneyimleri az olduğu için yanlış yapmaya meyilli olan gençlerin peşlerine dini konuda bu kadar kişiyi takması, bu gençler yanlış yaptığı zaman peşindekilerin de yanlış yapmalarına, dini yanlış algılamalarına sebep verebilir. Ya da icraatları sırasında yanlışlar çıkmasına neden olabilir.

Şunun altını çizmek istiyorum. Mesele gençlerin birbirine hayrı telkin etmesi değil. Bunu ben de tavsiye ederim. Mesele gençlerin, bir ömrü hayırla geçirmeye çalışmış insanların yerini dolaylı veya doğrudan alması. Az deneyimle kendi başına yaptıkları sohbetlerden İslami anlamda sıkıntıların çıkması çok muhtemel.  Emri bil maruf, nehyi anilmünker her Müslümanın vazifesi. Süslü sohbetler, çok inişli çıkışlı, vurgu dolu hitaplar ise değil.

Bu durum aslında biraz da yanlış zihniyetimizin suçu. Toplumumuzda dini öğrenmek istiyorum ama zahmet çekmek veya okumak istemiyorum kolaycılığının karşısına peki ben sana süslü, zevkli sohbetlerle ve etkili hitaplarla dini öğreteyim hazırcılığı çıkıyor. Bunun en kötü sonucu sohbetlerinde ağlayan, cırlayan, milletin kafasına Kuran atan ve her faaliyetinde Peygamberi gördüğünü iddia eden bir hastanın çıkması. En az kötü sonucu ise acayip montajlı videolarda, farklı hitabet çeşitleri ile önündeki cemaate seslenen gençlerin dini konularda popüler olmaya başlaması.

Bu kadar yazdın, peki, senin önerin ne derseniz şunları söyleyebilirim: Benim önerim bu gençlerin emek ve çabalarını bireyleri yaşı ve ilmi anlamda olgun insanlara yönlendirmeye çalışarak harcamaları. Güzel ve çaba gerektiren faaliyetlerine devam etmeleri fakat sohbet etmek, vaz-ü nasihat etmek gibi işler konusunda acele bir hevesle büyüklerin önlerini tıkamamaları. Toplum nezdinde ise önerim şu ki hangi mesele olursa olsun incelemeleri ve araştırmaları. İyi insanları bulmaya gayret etmeleri. Nasıl hasta olduklarında iyi bir doktor arıyorlarsa, ilmi konularda da hassasiyet gösterip iyi kimseleri araştırmaları.

Charles Burkowski’nin sevdiğim bir sözü var. “Dünyanın problemi akıllı insanların derin bir şüphe içinde iken, cahil insanların tam bir güven içinde olmasıdır”. Bende şunu söyleyebilirim ki:  Eğer bizler göz boyayarak, bağırarak, dikkat çekerek öne çıkan cahilleri takip edip; onların arkasında bulunan ve akıllı olmanın doğası gereği şüphede olup kendini geri çeken insanları bulup çıkarmazsak ne yazık ki sadece reklamı yapılan şeylerin güzel olduğu bir medeniyet tasavvurunu yüceltip ilim, edep, tevazu,ihlas üzere kurulu olan medeniyetimizin birinci elden çöküşüne sebep oluruz.

Ziyaeddin Halid İpek – cocukaile.net

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: