Halep Harap Oldu
Mehmet Abidin Kartal
Halep, Suriye’nin en büyük ikinci şehri ve ticaret merkezidir. Halep iç savaştan önce 4 milyonu aşan nüfusu ile İslam dünyasının en güzel şehirlerinden biriydi. Havası latif, toprağı mümbit, insanı güler yüzlüdür. İç savaştan önce şehirde sanayi ve ticaret zirve yapmıştı. Ancak 2011’de başlayan barışçıl eylemlerin silahlı çatışmalara dönüşmesiyle her şey değişti.
Muhaliflerin 2012’de kentte bazı mahalleleri ele geçirmesinden sonra rejim o bölgeleri havadan bombalamaya başladı. Rejimin büyük tahribata yol açan varil bombalarına ağırlık vermesi yıkımın boyutunu artırdı.
Beş yıldır iç savaş halinde olan Suriye’nin kadim şehri Halep, bombaların ve kurşunların etkisiyle harabeye döndü. Halep gözlerimizin önünde harap oldu. O güzelim şehir tanınmaz hale geldi. Kentin simgelerinden Emevi Camii, kale ve sur tahribata maruz kalan çok sayıda tarihi yerlerinden sadece bazılarıdır. Kadim İslam beldelerinden biri olan Halep’in son hali yürek burkuyor. Görsel ve yazılı basında izliyoruz, Halep’te tek bir binanın ayakta kalmadığı anlaşılıyor.
- yüzyıldaki Moğol istilasından bu yana bölgede bu kadar vahşeti, gaddarlığı, felaketi bir arada görmemiştik. Emperyalist güçler, diktatörler, emperyalistlerin taşeronları, mezhepçi fanatikler, petrol ve doğalgaz gibi kaynaklara konmak isteyen güçler elbirliğiyle bu güzide şehrimiz, Halep’i yaşanmaz hale getirdiler.
Suriye’de büyük yıkıma maruz kalan sadece Halep değil. Suriye’de yaşanan iç savaş, tarihi, kültürel ve manevi pek çok mirası yok etti. Bir zamanlar insanların gezip alışveriş yaptığı tarihi çarşılar, tedavi oldukları hastaneler ve hatta ibadethaneler ağır silahlarla yerle bir oldu.
Halep, Nebilerin velilerin yurdudur. Zekeriyya Aleyhisselam gibi bir peygamberin kabri ile şereflenir. Selahaddin Eyyubi’lerin, Nureddin Zengilerin memleketidir. . Halep Gaziantep’in kardeş kentidir. Suni sınırlar çizilmeden önce Gaziantep, Halep vilayetine bağlı bir nahiye idi. Yüz yıl önce Gazianteplilerin kütükleri Halep’teydi. Gidip görenler bilir Halep, çarşısı-pazarı, şehir mimarisi, yeme içme kültürü ve hatta kalesi ile moda mod Gaziantep’in bir kopyasıdır. Ben 2011 de iç savaş çıkmadan önce gittim gördüm.
Halep, Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli kentleri arasında yer almıştır, Türkçe deyimlere ve Türk edebiyatına yerleşmiştir. “Halep oradaysa arşın burada” deyimi, Aşık Ömer’in “İşte geldim gidiyorum şen olasın Halep şehri” beyiti, Aşık Emrah’ın sevdiğini Halep’te araması, Kerem’in Aslı’nın ateşine Halep’te yanıp kül olması bu meyanda sayılabilir.
Halep üzerine söylenmiş onca türkülerimiz var… Yakılmış ağıtlar var… Verilmiş ve alınmış gelinler var Halep’ten… Ezo gelini biz Halep’e gelin göndermedik mi?
Halep halkının ekseri sünnidir. Sırf bu yüzden Esed güçlerince hedef seçilir. Camiler medreseler vurulur. Şehir adeta haritadan silinir. Halep harap olur. Beşar Esed kurmayı planladığı Nusayri devleti için Halep, Hama ve Humus’u insansızlaştırmak için elinden geleni yapmıştır. yaşananlar bunun ispatıdır.
Mahvolan, harap olan Halep’in doğu kesiminde 50 bin kadar masum sivil ve çocuk kışta kıyamette, aç ve perişan dünyadan imdat bekliyor, dünya duyarsız. İnsanlar katlediliyor. Bu katliamlar dünya için utanç vesilesidir. Halep’te insanlık ölmüştür. İnsanlığın ölmediğini göstermek için Türkiye tek başına mücadele veriyor.
Türkiye dünyayı harekete geçirmeye, Halep’te sıkışanlar için bir nefes aralığı oluşturmaya, sivillerin tahliyesi için koridor açmaya çalıştı. Hemen bütün ülkelerle görüştü, harekete geçirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya lideri Putin’le görüşmeleri sonucu tahliye için ateşkese varıldı. Mazlumların, mağdurların, kimsesizlerin son kalesi Türkiye asli görevini yine yapmıştır.
Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Cilvegözü Sınır Kapısı’nda Halep’ten sivillerin tahliyesi devam ederken, yetkililerden brifing aldıktan sonra gazetecilerin sorularını cevapladı;
‘Bakın hepimiz, biliriz filmlerini izleriz. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin yaptığı tatbikatlar bile belki bundan hafif kalır. Böyle bir vahşeti dünya yazmamıştır. Hastanedeki hastaların tepelerine, okullara, masum insanların üzerine bomba atıldığını dünya tarihi yazmamıştır. Orada bir soykırım gerçekleştirilmektedir, orada Halep gibi medeniyet timsali kültür, tarih şehri bir şehir yok edilmiştir. Biz olayın bu tarafına bakıyoruz. Orada çok çeşitli aktörler, çok çeşitli sebeplerle dünyanın çok uzak coğrafyalarından gelmişler, çok çeşitli politikalarını icra ettirmek için maalesef o insanların kurban olmasına vesile oluyorlar, sebep oluyorlar. Bu bir insanlık dramıdır, bizim açımızdan bu bir vicdan meselesidir. Biz, vicdanımızın gerektirdiği şekilde hareket ediyoruz. Bütün sivil toplum kuruluşlarımızla, kamu kurumlarımızla bu şekilde bakıyoruz hadiseye.’ Diyordu.
Mehmet Akif’in dinleyelim;
Unutma..!!
Her karanlık gecenin bir sabahı vardır.
Her kışın baharı vardır.
Karanlıktan aydınlığa çeviren, hüzünleri ferahlığa tahvil eden, bir yüce el, bir yüce kudret vardır.
Yusuf’u kuyudan alıp, Mısır’a Sultan eden bir güç vardır.
Musa’yı Firavun’un sarayında yetiştirerek, oraya hâkim kılan bir güç vardır.
Firavunları, zalimleri, hainleri zillete mahkûm eden, mazlumun ahına cevap veren, sabredeni mutlaka zafere ulaştıran bir irade vardır.
“Ümit var olunuz. Şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür seda, İslam’ın sedası olacaktır…”
Elbette bu gecenin bir sabahı olacak…