Hoş Geldin Ya Hatemü’l Enbiya!

İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen en son ve en büyük peygamber, Hatemü’l Enbiya Hz. Muhammed (sam) 571 yılında kameri aylardan rebiul-evvel ayının 12. gecesinde doğmuştur. Bu mübarek geceye “Mevlit Kandili” denir. 12 Ocak 2014 Pazar’ı Pazartesi’ne bağlayan gece “Mevlit Kandili”dir.

Mevlid Peygamberimizin vefatından sonra güzel bir İslâmî âdet olarak, her sene mevlit kandili olarak kutlanmaktadır. Hadis ve fıkıh âlimi İbni Hacer, mevlid kandilinin meşruiyeti hakkında şu hadisi buyururlar:

İbni Abbas”ın rivayetine göre, Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) Medine”ye hicret ettiklerinde Aşure gününde Yahudilerin oruç tuttuklarını öğrenir. Oruç tutmalarının sebebini sorduğunda Yahudilerden şu cevabı alır:

“Bu çok büyük bir gündür. Bugünde Allah, Musa ile kavmini kurtardı. Firavun ile kavmini suda boğdu. Musa da buna şükür için oruç tuttu. İşte biz de bugünün orucunu tutuyoruz.”

Bunun üzerine Peygamberimiz, “Öyleyse biz Musa”ya sizden daha yakın ve evlâyız” buyurdu. O günden sonra hem kendisi oruç tuttu, hem de tutulması için tavsiyede bulundu.”1

Yani güzel ahlak ve gelenekler ne olursa olsun neticesi itibariyle güzeldir. Onu yapmak ve yaptırmak ahlak-ı hasenedir. İşte mevlit kandili de yüzyıllardan beri İslam âlemi içinde büyük coşku ve saygı ile okutulmakta, dolayısıyla Peygamberimiz salat ve selamlarla  anılmaktadır. Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı “Vesiletün”necat” olan mevlid-i nebevi  O”nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini dile getiren değerli bir eserdir.

O’ zat-i pakın ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek, tatbik etmekle, asıl  O”nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.

Kur’an’ı Kerim’de Cenab-i Allah (cc)  şöyle buyurur:

“De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınız bağışlasın.” 2

Keza, “Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen o’dur. Buna şahit olarak Allah yeter. Muhammed Allah’ın Resulüdür.” 3

Risale-i Nurun müellifi Bediü’l beyan ve Bediüzzaman Hazretleri, O’ Hatemül enbiya ve Reisül Enbiya ve evliya için şöyle buyurur:

“Cenab-i Allah (cc) bilerek ve hikmetle tasarruf ediyor.”madem yapan bilir, elbette bilen konuşur. Madem konuşacak; elbette zişuur ve zifikir ve konuşması bilenlerle konuşacak. Madem zifikirle konuşacak; elbette zişuur içinde en cemiyetli ve şuuru külli olan neviyle konuşacaktır. Madem insan neviyle konuşacak; elbette insanlar içinde kabil-i hitap ve mükemmel insan olanlarla konuşacak.

“Ben, şu kâinat Hâlıkının mebusuyum. Delilimde şudur ki:

 Müstemir âdetini, benim dua ve iltimasımla değiştirecek. İşte, parmaklarıma bakınız, beş musluklu bir çeşme gibi akıttırıyor. Kamere bakınız, bir parmağımın işaretiyle iki parça ediyor. Şu ağaca bakınız, beni tasdik için yanıma geliyor, şahadet ediyor. Şu bir parça taama bakınız, iki üç adama ancak kâfi geldiği halde, işte, iki yüz, üç yüz adamı tok ediyor.”4

İnsanlığın akıl ve kalbinde yer alan “Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?” sorularının cevaplarını çözecek ve kâinatın sahibini ilan ve ispat edecek bir zat lazımdır. İşte o zat ancak Muhammed (asm) gibi bir zat olacak ki sadece insanlar üzerinde değil; belki cansız varlıklar üzerinde de yansıması tezahür edecektir.

Kâinatın vekili Hz.Muhammed, (asm) parmağı ile ay’ı ikiye bölmesi, hayvan ve ağaçların O’nu tasdik etmesi, belki Cenab-i Allah’ın müstemir (değişmez)  âdetini O’ habibi için değiştirmiş, O’nu önceki nebiler gibi bir kavme, bir bölgeye veya bir kıta’ya nebi olarak göndermemiş, O’nu bütün kavim ve kıtalara hatta bütün insanlara rahmet için göndermiştir. O’ Resul’dür, O’ Hatemü’l Enbiya’dır. O’ Seyidü’l Enbiya ve Evliya’dır. O’ bütün varlıkların mebusudur. Çünkü sahibü’l miraçtır. Bütün âlemi geride bırakıp Kab-i Kavseyne yükselen, Cenab-i Zülcelâlın cemalini gören, bütün âlemin tahiyelerini mebusluk sıfatıyla, hikmetlerle dolu adeta dört zarfı, selam yerine Allah’a takdim edendir.

İşte, Mebusluk şanına yakışır o beyan-ı mübarek: “Ettahiyatu, Elmubarekatu, Essalâvatu, Ettayyibatu” dur.

Bütün tahiyyeler, bütün mübarekler, bütün salâvatlar ve dualar ve bütün kelimat-i Tayyibe Allah’a mahsustur.

Ettahiyyatu: Bütün zihayatların insan, cin, melek ve hayvanların yaptıkları ibadetleri sana takdim ediyorum.

Elmübarekatu: Bütün tohumların, çekirdeklerin kudretinle toprak altından çıkıp lisan-i halleri ile yaptıkları duaları sana takdim ediyorum.

Essalavatu: Bütün zişuurların insan, cin ve meleklerin yaptıkları makul dualarını sana takdim ediyorum.

Ettayyibatu: Bütün temiz ruhların enbiya, evliya, şüheda, Salihlerin, meleklerin yaptıkları ibadetleri sana takdim ediyorum, buyurmuşlardır.

Cenab-i Hak, lisan-ı hikmetle: O Hatemü’l Enbiyaya amirane “selam” etmiş,  melekler de bu müşahedeye “ Allah’tan başka ilah yok, Muhammed O’nun Resulüdür” şahadet etmişler,

İşte Peygamberimizin üstün mebusluk payesi böylece ispat ve ilan edilmiş, beşere de İlahi emir ve talimi ulaştırmaya memur kılınmış, yedi gök ve sema âleminde ki sekineler ve ruhanilerle müşerref olmuştur.

Ayet-i Kerimede Cenab-i Allah şöyle buyurur: “Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” 5

Ya Rabbi bize dünyada ve ahrette güzellik ver ve cehennem azabından koru, Sevgili Peygamberimizin insanlık için getirdiği güzellikleri hayatımızda tatbik etmeyi nasip et. Amin….

Kandiliniz mübarek olsun.

Rüstem Garzanlı /Diyarbekir

11 Ocak  2014

www.NurNet.org

KAYNAK

1- Müslim, Sıyam 127

2-Fetih süresi, 28,29,

3-Ali-İmran,31

4-Mektubat, 19’cu mektup,

5- Enbiya, 10

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: