İhlâs Bir Kalp Amelidir!..

İhlâs: Yapılan bir amelde sadece Allah’ın rızasını gözetme niyeti ve bir kalp amelîdir. Allah, (c.c.) niyet ve amele göre insana değer verir.

Hadis-i Şerifte buyurmuş: “O, sizin suret, şekil ve dış görünüşlerinize değil, kalplerinize ve kalbi temayüllerinize bakar ”

Bediüzzaman hazretleri de ihlâs ile ilgili şöyle diyor: “Amelinizde Rızâ-yı İlâhî olmalı. Eğer O râzı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer o kabul etse, bütün halk reddetse te’siri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabûl ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette doğrudan doğruya yalnız Cenab-ı Hakk’ın rızasını esas maksad yapmak gerektir.

Cenab-ı Allahın rızası üzerinde hareket etmek ancak O’na ittiba ile olur. Yani O’nun emirlerine riayet etmek, O’nun sevdiğini sevmek ve eşref-i mahlûkat olan Resûlullah (a.s.m.)’ın ahlâkına her şeyi benzetmekle olur. Yani O’nu sever ve O’nun sevdiği tarzı yapar, dürüst ve güzel ahlakı tamamen Efendimize (asm) dayandırmaktır. Bu teslimiyetle Allah’ın rızası alındıktan sonra, inşallah Allah’ın inayetine mazhar olur.

Bir rivayete göre: Hazreti Musa aleyhisselâm’a bir çoban gelir. “Ya Musa, Allah’a söyle bizden ayrı kalmasın yanımıza gelsin, yırtık çarığını diker, saçını tarar, O’nu sever ve O’na her türlü hizmeti yaparım” der.

Hz. Musa, (a.s.) çobanın bu teklifini hoş karşılamaz, çobanı azarlar.   O sırada Cenab-ı Allah, (c.c.) Hazreti Musa’ya şöyle ferman eder: “Yâ Musa! Kulum beni nasıl tanırsa öyle de sever.  Kulumu azarlama ve aramızdaki sevgiye karışma”

Bu rivayette anlaşılıyor ki, Cenab-ı Allah’ı herkes bildiği şekliyle sever ve sevmelidir. Yeter ki kul; Allah ile sevgi ve tevazu bağını koparmasın. Kemâlin alâmeti tevazu ve sevgidir. İhlas, sadakat ve sünnet-i seniye dâhilinde bilerek ve inanarak tevazu göstermektir. Kişinin kıymeti keyfiyetindedir. Zaten Allah (c.c.)’ da niyet ve amele göre insana değer veriyor.

Müslüman, Kur’ân-ı Kerim’in ihtiva ettiği bütün inanç esaslarına iman etmeli, gerek ahlâk, gerekse ibadete inanarak onları hayatında tatbik etmelidir. Bildiği doğruları evvelâ kendi yaşamalıdır. İnsanlar arası iletişimi hal ve beden dili ile ispat etmelidir.

Hulâsa, İhlâs bir kalp amelidir. Yapılan bir amelde sadece Allah’ın rızasını gözetme niyetidir. Allah, (c.c.) niyet ve amele göre insana değer verir. Amelde Rızâ-yı İlâhî olmalıdır.  Bu nedenle daima Cenab-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapmak lâzımdır.

Bugünlerde siyasî hareketliliğin içinde boğuşanlar, makam ve mevkiinin kazanması için tarafların birbirlerini çektiği, ahlakın rencide ettirildiği günlerdir. Surî ve geçici mülâhazalara kapılarak; mü’min kardeşine hakaret etmek büyük gadir ve zulümdür. Oysa mü’min olmanın şe’ni kerîm olmak, sadık ve samimî olmak; birbirlerine kardeşçe ve ihlâsla yaklaşmaktır…

Rüstem Garzanlı

www.NurNet.org

13.10.2015

Dipnotlar:

1-Müslim, Birr, 33

2- Lem’alar, 21.ci  Lem’a

Sende yorum yazabilirsin