İmanda Derinleşmeli

Kur’an, insanların imanlarının dereceleri olduğu bildirir: kalplerine iman tam yerleşmiş ve yerleşmemiş olanlar, zorluk durumlarında imanları sarsılanlar veya yalnızca sıkıntı içindeyken Allah’a yönelenler gibi…

Allah’ı derin bir aşkla seven, O’ndan saygıyla korkan ve yaşamının amacı yalnızca Rabbinin rızası olan samimi müminin hedefi ise derin imanı yaşamaktır. Bu, hiçbir durum ve koşulda sarsılmayan yüksek, güçlü ve derin bir imandır.

Ahirete yönelmiş mümin, imanın yüzeysel olanıyla yetinmez, kendisini eğitir, imanın en üst derecelerine, en derin haline sahip olmak için gayret eder. Sonlu olan bu dünya hayatında yalnızca Allah’ın hoşnut olduğu ahlâkı yaşayarak, rahmetini ve rızasını kazanma çabası içinde olur. Bu çabasını hayatı boyunca aynı şevk ve kararlılıkla devam ettirir.

İnsan, Rabbine gönülden bağlandığında, önüne çıkan seçeneklerde Onun hoşnutluğuna uygun olanı tercih ettiğinde, Kur’an ahlâkını her durum ve koşulda yaşamaya çalıştığında, Allah’ın yarattığı kaderi hayırlı görüp tevekkül ettiğinde, dünyanın çekici süslerine ve şeytanın telkinlerine kanmadığında, nefsinin tutkularını gözetmediğinde ve bunların tümünde kararlı davrandığında derin imanı kazanabilir.

Derin bir imana kavuşmak için gösterilecek çaba, insanın tüm yaşamını kapsar. Kişi, Allah ile olan bağlantısını kesintiye uğratmaz, sunduğu nimetlere şükreder, Allah’ın beğendiği güzel ahlâkın yeryüzünde hâkim olması için kararlılıkla yılmadan ve yorulmadan çalışır, her an Allah’a sadakatini korur, Onun nimetlerini anlatır ve Ona dua eder. Rabbi de kulunun duasının ve fiili çabasının karşılığında onu derin iman sahiplerinden kılar, ona hikmet ve anlayış verir, gücünü artırır.

Samimi müminin yaşaması gereken yüzeysel bir iman değildir. Yıkılmayan gerçek ve derin bir iman en büyük nimettir. Bu imana sahip insan, büyük bir güce sahiptir. “Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.” (Ali İmran Suresi, 139) ayeti ile bildirildiği gibi gerçek anlamda iman eden insanı kimse yenilgiye uğratamaz; Allah daima galip olandır.

Derin iman için Allah aşkını samimiyetle yaşamak gerekir. Kişi, eski bütün alışkanlıklarını; korkaklık, şüphecilik, duygusallık, dünya hırsı, çıkarcılık gibi nefsanî duygularının tümünü bırakmalı, Allah’a saf ve temiz olarak, tam bir teslimiyetle teslim olmalıdır. Asıl kilit konu ise Allah’ın dünya hayatında yarattığı imtihan sırrının tam olarak anlaşılmasıdır. Yaşanan zorlukların, çilenin ve acının arkasındaki hikmeti görebilmek çok önemlidir. Bunu görebilenlerle göremeyenlerin mücadelesidir yaşanan.

Okumayan, araştırmayan, düşünmeyen bir mümin modeli olmaz. Allah’ın benzersiz sanatının, yarattığı varlıklardaki mucizevi sistemlerin görülebilmesi için Allah bilimi gerekli kılmıştır. Bilimde derinleşen müminler Rabbimizin eşsiz ilmine tanık olduklarından, imanda da derinleşirler.

İman edenlerin sayısı az da olsa imanın derinliği, gücü ve kalitesi önemlidir. Nicelik değil niteliktir önemli olan. Atom bombası bir tane dahi olsa koca kenti yok edebilir. Net ve kesin delillerle, hakkalyakin derecesinde ve inkârcıların delillerini çürüterek iman etmek önemlidir.

İmanın gücü oranında, insanın samimiyetle dini yaşaması da kolaylaşır. İmanı zayıf kişinin aklı da zayıf olur. Olaylara hatalı bir bakış açısına sahiptir; çok çabuk öfkelenebilir, çabuk üzülebilir, korkuya, ümitsizliğe kapılabilir, gelecekle ilgili ümitsiz konuşmalar yapabilir.

Derin iman için zorlanmaya gerek yoktur. İnsan çok samimi olup Allah’tan—çalışarak ve dua ederek—talep etse yeter. Allah’ın sanatını gereği gibi takdir etmek, Allah’a halisane teslimiyet, tekellüfe (yapmacıklığa, zorlamaya) girmeden samimi olmak, vicdanı kasmamak, şeytanî her şeye karşı direnmek derin imanı kazanma yoludur.

Derin iman olmadığında mücadele şuuru da olmaz. İnsanları etkileyen çok kültürlü olmak, çok dil bilmek değildir. İnsanlar hikmetli konuşan insanların anlatımını dinler, etkilenirler.

Tevekkül ve derin iman; en büyük nimet odur.  Allah’a her durumda hüsn-ü zan etmeli ki imtihan sırasında eğilip bükülmeyelim. Zorluklar, sıkıntılar olmazsa ilerleyemez, derinlik alamayız; onlarla eğitiliriz. İmanın gelişmesi insanın yaşadığı zorluklarla orantılıdır.

Mümin, kaderinde belirlenmiş birçok olayla denendiğinin, şer gibi görünse de yaşadığı her şeyin bâtınında kendisi için en hayırlısı olduğunu, hikmetle yaratıldığını bilir; Rabbine teslim olur. İmanı derin olan insanın bütün yaşamında mükemmellik vardır; düşünceleri, davranışları, kararları mâkuldür. Derin bir Allah korkusu ve Allah sevgisi yaşandığında dünya adeta cennete benzer.

Denizin derinliklerine dalmak iyi bir eğitim ve donanım gerektirir. İniş zordur ancak inildikçe daha fazla güzelliklerle karşılaşılır. İmanî yönden derinleşmek için de Kur’an’la kendimizi eğitmeli, takva elbisesiyle donanmalıyız. İşte o zaman—Allah’ın dilemesiyle—derin denizlerdekilere benzer muhteşem güzellikler gözlerimizin önüne serilebilir.

Derin imanı çoğu insan önemsemiyor, ‘ortalama’ bir imanla hayata devam etmeyi yeterli görüyor. Hatta bir ‘din adamı’nın, “kocakarı imanı yeter, derine dalma kafan karışır” dediğini hatırlıyorum. Oysa imanda derinleşmek müminin duası olmalı. “Evet, Allah var” demek farklı, kalbinin ve beyninin gücünü derinlemesine kullanıp, sağlam bir bağlantıyla Allah’a yakın olmak farklı. Aksi halde ise derine dalmadan bile ‘vurgun’u yer insan.

Elif Nisa – Zafer Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: