Kanaat Bitmez Tükenmez Bir Hazinedir
Osmanlıca Büyük Lügat tamaa kelimesinin karşısında şunları yazıyor: “Hırsla istemek. Doymazlık. Aç gözlülük. Çok isteme.” (s.944)
“Dünya talebiyle kimisi emekte
Kimi oturup zevk ile dünyayı yemekte”
Bağdatlı Rûhî
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Başınız oynadığı (hayatta olduğunuz) müddetçe Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Zira biriniz, kızıl ve çıplak olduğunuz halde doğarsınız da sonra Allahü Teâlâ sizi giydirir ve rızıklandırır.”
Yine Allah Resûlü buyuruyor.“Kanaat, bitmez tükenmez bir hazinedir.” (Deylemi, Müslim, Müsnet 4699)
“Kuvvetli mü’min, zayıf mü’minden daha hayırlı ve Allahü Teâlâ’ya daha sevimlidir. Sana menfaati olan her işe hâris ol ve Allah”a sığın; acziyet gösterme. Eğer iş seni aşarsa “Allah’ın taktiri oldu ve Allah dilediğini işledi.”de. Fakat “keşke” deme. Zira keşke, şeytan amelini açar.” buyurdu.
Nasihat isteyen birisine Allah Resulü şöyle buyurdu.”Sana insanların elinde olandan ümidini kesmeni tavsiye ederim.. Tama’dan (aç gözlülükten) çok sakın. Zira o hazır bir fakirliktir.”
Bu konuda Hz Ömer (r.a) şöyle buyrrdu. “İyi biliniz ki tama, fakirliktir. Ye’s , yani; başkalarını elindekinden ümidini kesmek ise zenginliktir. Bir kimse birşeyden ümidini kestiğinde artık ona muhtaç olmaz..”
Yine Hz. Hasan (r.a) buyurdular ki: “Dünyalık elde etmekte hırslı olan kimse ile kanaat eden zâhidin; ikisinin de yediği birdir. Her ikisi de kendileri için taktir olunanda ne noksan ne de ziyadesini yer. Rızkı aramakda çok aceleci olmayınız. Zira, kimse kendisi için taktir olunan rızkın sonuna ulaşmadan ölmez. Siz onu güzelce talep ediniz; helalolanı alınız, haram olanı terk ediniz.”
Bu konuya örnek teşkil edecek enterasan bir yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum.
“Zamanın akıllı geçinenlerinden güngörmüş bir zatın yolu her nasılsa bir gün bir tımarhaneye düşmüş. Garip hareketler yaparak oradan oraya dolaşan delilerden birine sormuş:
– Kaç yıldır buradasın?
– Senesini bende unuttum. Aslında deli falan da değilim. Nedense bir kez paçayı kaptırdım ve bir daha kurtulamıyorum.
Adam meraklanmış:
– Peki seni ne diye burada tutuyorlar.
– Buradaki tabiblerden mazarratlı (zararlı) harfleri saymalarını istiyorum, bana cevap vermiyorlar. Bu sefer ben onlara sayıyorum, beni urganla bağlıyorlar.
Tecrübeli zat, karşısındakinin deliliğine hükmederek biraz gülümsemiş. İçinden,”Hiç mazarratlı harf olur muymuş?” diye geçirirken deli sormuş:
– Peki efendi! Siz biliyor musunuz mazarratlı harfleri?
– Yoook! Söylesen de öğrensek!
Deli gayet ciddi bir tavır takınarak saymış
– Mazarratlı harfler üçtür Tı (t) mim (m) ve ayın (a).
– Ben bir şey anlamadım!
– Ben şimdi sana anlatayım da deli olup olmadığıma karar ver, “tı”,”mim” ve “ayın” harfleri “tama” (doymazlık, açgözlülük, hırs) kelimesinin harfleridir. Kim ömründe tamahkar ve haris olursa bunun cezasını çeker. Onun için bu üç harf mazarratlıdır. Benden size nasihat; sakın ola ki tamahkar olmayasınız.
Tecrübeli zat, deliye teşekkür etmiş ve yanından ayrılmış. Bir müddet sonra işlerini bitirip tımarhanenin kapısından çıkmak üzereyken aynı deli oturduğu yerden ona yine seslenmiş:
– Efendiii! Efendiii!… Birazcık gelir misin?
Adam dönüp delinin yanına varmış:
– Buyur, bir şey mi söyleyeceksin?
– Efendi! Sen iyi bir adama benziyorsun. Beni buraya getirdikleri zaman cebimde bir kese dolusu sarı liralar var idi. Elimden alırlar diye kimseye söyleyemedim. İçeri girdiğim sırada kimseye çaktırmadan şu kapının yanındaki direğin tepesine koymuştum. Zaten burada da para neme lazım? Bu para sana anamın ak sütü gibi helal olsun, al götür.
Bunu duyan tecrübeli zat birden tamaha kapılmış. Altın hırsı, sağlıklı düşünmesini ve delinin bu sözündeki mantıksızlığı anlamasını engellemiş.
Direğe bakmış bir hayli yüksek.
Deliye dönmüş yavaşça:
– Peki güzel de ben direğin tepesine nasıl yetişeceğim?
Deli, bunun üzerine adamın elinden tutmuş. Direğin yanına yaklaşmış ve omzunu direğe yaslayıp,
– Haydi, omzuma bas ve oraya uzan.
Adam delinin omzuna basıp direğin tepesine uzanmaya çalışırken deli birden altından çekilivermesin mi? Adam paldır küldür yuvarlandığı yerde debelenirken deli, şu akıllı sözleri söylemekteymiş.
– Be hey sersem! Sana tamahtan kendini koru demedim mi? Ne çabuk unuttun. Delide para ne gezer. Haydi var diyelim, direğin tepesine para saklanır mı? Var şimdi çek hırsının cezasını!…”
İbret alana ne mutlu……..
Erdoğan AKDEMİR