Kış şartlarında zengin de yoksul da imtihanda?

Öteden beri yapılan kış tarifine göre, zengin kış manzaralarıyla neşelenir, hatta hangi yüksek tepelerde nasıl bir kayak zevki yaşayabileceğini dahi düşünebilir.

Ama daha temel ihtiyaçlarını temin edememiş, giyim kuşamdan başka barınabileceği rahat bir meskene dahi kavuşamamış yoksullar ise kış manzaralarını endişe içinde izler, çoluk çocuk donma tehlikesi mi geçireceğiz acaba, telaşıyla karşılar beyaz kar manzaralarını. Demek ki, böyle zor devrelerde zengin de fakir de imtihanda. Zengin sadece kendi zevkini düşünüp yoksula ilgisiz kalırsa imtihanı kaybeder. Yoksul da tevekkül ve teslimiyetini yitirip halinden isyana yönelirse imtihanı kaybeder.. İki tarafın da kış imtihanı böyle oluşur bu türlü zor devrelerde.

İrşat eserlerinde verilen misalin sonucuna baktığımızda, ihtiyaç içinde inleyen yoksulu düşünmeyen zenginin imtihanı daha ağır gibi görünüyor. İsterseniz sözü daha fazla uzatmadan hepimizi düşündürmesi gereken bu misali birlikte okuyalım. Bakalım zor şartlarda hep kendi zevkinin peşine düşüp yoksulun halini hiç hayal etmeyenlerin sonları nasıl oluyor bir görelim.

***

Fırtınalı bir havada uçuşan kar taneleri, kara kargayı coşturmuştu. Çünkü sırtındaki sağlam tüyler onu tam koruyor, soğuklar kalın tüylerle kaplı bedenine işlemiyordu. Bu yüzden konduğu ağacın dalından çevreyi keyifle seyrederken ötmesini de sürdürüyordu:

– Yağ yağ, konduğum dala çıkıncaya kadar yağ!. Halbuki hemen yanı başındaki dalda zayıf tüylü serçe de titreyerek sızlanıyordu.

– Yağma yağma, zayıflar var, zavallılar var!.. Bu sızlanış kara kargayı hiç mi hiç etkilemiyor, yine devam ediyordu konduğu dalda:

– Yağ yağ, konduğum dala çıkıncaya kadar yağ!.. Manzara zevki kargayı coşturmuş, soğuktan titreyen küçük kuşları düşünemez duruma getirmişti..

Rabb’imiz, karganın sadece kendini düşünüp, zayıfları, zavallıları hesaba katmayışına razı olmadı. Zayıfların halini düşünecek duruma getirmek istedi. Bu sebeple de yaramaz bir çocuğu ona musallat etti. Çocuk karganın, bağıra çağıra öttüğü ağacın dibine gelerek yukarı doğru yavaşça tırmanmaya başladı. Yine yağ, yağ diye bağırmaya başladığı bir sırada kuyruğundan yakalayıp tutmaya çalıştı. Bu sırada çırpınmaya başlayan kargada ne tüy kaldı ne de telek. Hepsini de çocuğun elinde bıraktığından güç bela sıyrılıp karşı binanın çatısına zar zor konabildi. Artık yağan karlar esen soğuk rüzgârlar çıplak vücuduna temas ediyor, düşünmediği zayıfların halini olanca şiddetiyle titreyerek hissediyordu.. İşte bundan sonra ötüşünü değiştiren karganın cılız sesi duyuldu:

– Yağma, yağma! Açık var, çıplak var!.. Ne yazık ki karganın bu dileği hemen yerine gelmedi. Yağış devam etti. O da önceden hiç düşünmediği zayıfların hayatını, sıkıntısını yaşamayı sürdürdü. Ne kadar duygusuz, bencil davrandığını iyice hissetti, böylece dersini almış, bize de dersini vermiş oldu. Misali yorumlayan irşad alimleri derler ki:

-İnsanlar varlıklı halde iken yoksulların halini düşünmeli, kendi zevklerinde kaybolmamalıdırlar. Şayet böyle bir bencillikte kalırlar da yoksulun sıkıntısını, maruz kaldığı zorluğunu düşünmezlerse, bir gün olur onlar da halini düşünmedikleri yoksulun haline düşer, aynı zorluk ve sıkıntıyı bizzat yaşarlar. Bundan sonra ne kadar yanlış yaptıklarını anlayıp pişmanlık duyarlar. Ancak bu pişmanlık düştükleri durumdan hemen kurtarmaz onları.. İyisi mi, varlıklı günlerimizde yokluk çekenleri düşünmeli, ısındığımız zamanlarda da üşüyenleri hatırlayıp dertlerine deva olmaya gayret göstermeliyiz ki, aynı akıbete müstahak duruma düşmeyelim. Aynı sonucu biz de yaşamaya layık hale gelmeyelim!.

Bilmem siz ne dersiniz bu misale ve bu misalden çıkarılan bu mesaja?

Ahmed Şahin / Zaman

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: