Kudret sahibi Allah, (cc) kâinatta her şeyi çift yaratmış

Cenab-ı Allah (cc) kâinatta her şeyi çift yaratmıştır. “Düşünüp ibret alırsınız diye her şeyden çiftler yarattık.” 1, müfessirler, her şeyden çift yaratma, “Gece-gündüz, erkek-dişi, yer- gök, insan- cin, iman- küfür, ay- güneş” gibi örnekleri vermişler. Cenab-ı Allah, zerreden- güneşe kadar ne varsa canlı cansız varlıkları ayrı ayrı maksat ve hikmetlere binaen yaratmıştır.

Mesleğim tarım olma hesabıyla meyve ağaçları üzerinden bir örnek vermek istedim, şöyle ki: Kış mevsiminden ilkbahar mevsimine geçiş yaptığımız bugünlerde ağaçlar kışın adeta ölü iken; baharın gelişiyle küçük bir haşirin numunesini tezâhür ederek yemyeşil yapraklar arasında rengârenk çiçek açmışlar. Bunlardan dişi çiçekler döllenmeye hazır, adeta birer prenses gibi maşukun yolunu bekler gibi erkek tohumu (polen) gözetlerler. Dişi- erkek tohumları birleştikten sonra döllenme hadisesi gerçekleşir. Canlılar arasında bu fizyolojik olayı neslin devamı İlâhi bir kuvvetle sağlanmış oluyor.

Nasıl, hayvan, bitki ve nebatat âleminde neslin devamı döllenme ile sağlanıyorsa, kâinatın asıl sebep-i hilkati olan insan neslinin devamı da, kadın ve erkek hayatının birleşmesi ile devam eder.

Bediüzzaman hazretleri: “İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatı…”2,olarak vurgulamıştır. Bundan da anlıyoruz ki, kadın-erkek arasında evlilik müessesi güzel geçinmekle, karşılıklı muhabbetle ve iki tarafın birbirlerini, kötülüklerden muhafaza ederek iki ayrı ruh, bir beden olarak aile çatısını sağlam bir zemin üzerinde tesis etmektir. Nitekim Cenab-ı Allah (cc) Kur’ân’ı Kerim’de : “…Onlar sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü hükmündesiniz..”3, kadın ve erkeğin nazarına dikkat çekmiştir.

 

Evlilikte ki, bir diğer maksat ise neslin devamıdır. Peygamber efendimiz (asm)  “Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.” 4, buyurmuş.

 

Burada beyan edilen “kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim”  çokluğun Allah ve Resûlü’nü hoşnut edecek bir nesil yetiştirmektir. Buna en güzel örnek, Bediüzzaman Said Nursî hazretlerinin ebeveynlerinin göstermiş oldukları hassasiyet, numune-i imtisaldir.

 

Şöyle ki, anne Nuriye hanım, abdestsiz çocuğuna süt emzirmemesi, Sofi Mirza efendi de haramdan korunmak için bahar ayında başkasının ekinlerine zarar vermemek için öküzlerin ağızlarını bağlaması dikkat çekici bir davranış olarak karşımıza çıkıyor. Bu hassasiyet üzerinde yetişen bir nesil, elbette ”Said” bir nesil olur.

 

Demek ki, çocuk terbiyesi daha anne karnından itibaren başlar, çocuk dünyaya geldikten sonra her türlü bakımı, şer’an anneye ait olmasa da şefkat cihetiyle bir nev’i anne de çocuğun iyi yetişmesinde baba ile birlikte rol alması lazımdır. Kaderin cilvesi anne çocuğun beslemesi, yedirip içirmesi, giydirmesi, okutması hatta hayatı boyunca çocuk üzerinde ki hassasiyeti babadan daha ileri safhadadır.

 

Hülâsa-i kelâm: İlim ve irfan dairesinde yetiştiren neslin çoğalmasıyla Efendimiz, (asm) iftihar etmiştir. Aksi takdirde “Said” olmayan bir neslin çoğalması da, izdivacın da sevindirici hiçbir tarafı yoktur.

Cenab-ı Allah’ın “her şeyden çiftler yarattık” burada asıl maksat yaratılanların yaratanı tanıyıp O’na kulluk görevini yerine getirmektir. “Emr’-i bi’l ma’ruf  nehy-i ani’l münker” yani iyiliği emretme, kötülükten alıkoyma emrine tabi olmak, insanlar birbirleriyle diyalog kurma, yardımlaşma, dayanışma prensipleri içinde sevgiyi ve uhuvveti tesis etmektir. Konuyu şu veciz Hadis-i Şerifle kapatalım: ”İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız”5, vesselâm

 

 29.04.2025

Rüstem Garzanlı

Dipnotlar:

  • Zariyat, 51/49
  • Lem’alar 24.Lem’a s. 201
  • Bakara ,2,187
  • Beyhaki vıı/ 81
  • Müslim, İmân 93

 

Sende yorum yazabilirsin