Maddiyat mı, muhabbet mi!

5 Aralık, 10 Muharrem Aşure günüydü. İnsanlık tarihinde, peygamberlerin hayatında önemli olayların gerçekleştiği kıymetli bir gündü. Peygamberimiz bu güne önem vermiş ve mutlaka oruçlu geçirmiş. Alimlerimizin bu günle ilgili tavsiyeleri var. Onlardan da yapabileceklerimizi yapmak güzel olur.

Rabbimizin değer verdiği bu güne değer vermek gerekir. Bugünlerle ilgili en sevaplı şeyler çocukları, fakirleri, tanıdıkları ve ev halkını sevindirmek olarak geçiyor kitaplarda. Bolca alışveriş yapıp ev halkını mutlu etmek, (aynı zamanda bütün yıl evde berekete sebep olacağı bildirilmiş) çokça selam vermek tavsiye edilmiş. Yani “muhabbeti artırın” tavsiyesi bunlar. Günler de sebep olarak bize sunulmuş.

Rabbimizin muhabbete verdiği değeri biz ne kadar veriyoruz? Birbirimize ne kadar muhabbetle davranıyoruz? Neyi ne kadar severek yapıyoruz? “Muhabbet” yaptığımız işin değerini, kalitesini artırır. Kalitenin, markanın çok önemli olduğu bir çağda yaşıyoruz. Aldığımız, kullandığımız ürünlerde, en iyisi olsun, istiyoruz da kendi kalitemizi artırmak için ne yapıyoruz? İşimizi, eş ya da anne-baba olmayı ne kadar muhabbetle yapıyoruz?

Maddi kalitelerin istilasından kurtulup manevi kalitemizi artırmak için ne yapmalıyız, bunun derdinde olmalıyız oysa. İş, para, güzellik, zeka, güç, mevki, manevi hayatımız için en büyük tehlikeler, eğer kendimizi onlara kaptırırsak. Çünkü bunlar şeytanı Allah(c.c) rahmetinden kovduran kibre sebep oluyor. “Kibir” sevdiklerimizin gönlünden düşmemizin de en önemli nedeni.

Maddi kaliteler kibrimizi coşturuyor. Oysa onlar için ne bedeller ödeniyor. Mesela erkek daha lüks bir araba almak için borca giriyor. Eşinin çocuklarının isteklerini çoğu zaman oflaya puflaya söylenerek alıyor. Aile saadetini bozacak araba ferari olsa neye yarar? Son bineğimiz tabut olduktan sonra. Diğer tarafa götüreceğimiz yükün değerini muhabbet belirledikten sonra. Hangi araba muhabbetten daha kıymetli olabilir?

Ya da daha iyi bir mahalle de daha iyi bir ev alalım, diye girilen borçlarla, o borçların stresiyle eşler birbirlerine hayatı zindan ediyorlar.

Kadınlar, perdeyi değiştirmek, yeni salon takımı almak gibi pek çok şey için evin huzurunu riske çok rahat atabiliyorlar.

Hele evlilik öncesi istekler daha yolun başında erkek tarafını evlenmek istediğine pişman edebiliyor. Kız tarafı her şey en kalitesinden (en pahalısı oluyor aynı zamanda) olsun istiyor. Bazen sırf eşya meselesi yüzünden düğün haftası ayrılan çok çift var. Ya da daha bir araya gelmeden birbirlerinden buz gibi soğuyorlar da “bu saatten sonra ayrılmak ayıp” olur diye yola devam edenler var. Takılan takılar, alınan eşyalar beğenilmeyince iki tarafın ailesi birbirinden nefret ediyor. Yeni evlilerin çoğu yola muhabbetle değil, bir ton dertle, sorunla çıkıyorlar. Sonra evliliği bir türlü toparlayıp muhabbetti yakalayamıyorlar.

Oysa iki tarafta “eşya kalitesi” ile uğraşana kadar “kendi kalitelerini artırmak” için uğraşsalar, o zaman yola doğru adımlarla çıkmış olurlar. Genç kız “Ben iyi bir eş olmak için neleri bilmeliyim, neleri yapmalıyım?

Erkek “İyi bir koca olmak için nasıl davranmalıyım, ne yapmalıyım?” diye kafa yorsa kendilerini geliştirseler, manevi kalitelerini artırsalar o zaman mutlu olurlar ancak. Muhabbetli evlilikler o zaman ortaya çıkar.

Çoğu zaman mutluluğumuzla kumar oynuyoruz. Kibirle, hırsla, inatla oynuyoruz. Keyfi zevklerin, hırsların karşısına muhabbet gibi çok kıymetli bir şey koyuyoruz. Kaybedince de “mutlu değilim” diye sızlanıp duruyoruz.

Pek çok değişimin başlangıcı olan Aşura günü bizler için de maddiyattan maneviyata, muhabbete bir dönüş olsun inşallah. Dualarımız muhabbet için olsun.

Sema Maraşlı / Haber 7

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: