“Regaib Gecesi” mi, “Kandil Gecesi” mi?

Eskilerimiz Regaib gecesine “Regaib Gecesi” yahut “Mübarek Gece” derlerdi…

Bu kelime “reğa-be” kökünden olduğu için “rağbet etmek, istemek, arzulamak, bir şeye meyletmek ve onu elde etmek için çaba göstermek” anlamına gelirdi… 

Regaib Gecesi “istek gecesi”, kulluk arzı, dua ve ibadet ışığında arınma gecesiydi…

Kelime mânası olarak da manevi iklim kokan bir geceye, siz “kandil” dediğinizde tüm mânevi iklimi gider, yerine titrek ışığıyla anlamsız bir “kandil” gelir.  

Kelime ve cümleler ifade ettikleriyle değerlenir.

Meselâ, “Esselamüaleyküm verahmetullah” dediğiniz anda, yalnız bir cümle söylemiş olmuyorsunuz, bir cümle ile bir iman âbidesi de inşa etmiş oluyorsunuz.

Çünkü selâmın içinde rahmet, bereket, inayet gibi ulvi kavramlar ve barış, dostluk, kardeşlik, hoşgörü gibi mesajlar var.

Peki, “günaydın-tünaydın”da ne var? “Malûmu ilân”dan, yani bilineni tekrarlamadan başka bir şey yok. Farkında mısınız bilmiyorum, ama kelimelerle birlikte kavramlarımız altüst oldu:

“Allah’a ısmarladık” yerine, “esen kal”, hattâ “baybay”…

“Allah selamet versin” yerine, “güle güle”…

“Allah rahmet eylesin” yerine, “başın sağ olsun”…

“Nur içinde yatsın” yerine “ışıklar içinde yatsın”…

“Ramazan bayramı” yerine “şeker bayramı”…

 “Mübarek olsun” yerine, “kutlu olsun”…

“Fatiha” yerine “saygı duruşu”…

“Mübarek aylar” yerine “3 aylar”!.. 

“3” yalnızca bir sayıdır. “Mübarek” ise “verimli, bereketli, kutlu, uğurlu, hürmetli, beğenilen, sevilen” anlamında mânevi bir dünya! Ayrıca bir Ramazan müjdesi ve Kur’an güzellemesi…

Gele gele, nihayet, şaşkınlığımızı ifade etmek için kullandığımız “Allah Allah”, “Lailahe illallah”, “fesübhanallah” yerine, İngiliz ağzıyla “vaaavvv”, “vuuuv” şaşkınlığına kadar geldik! Maksat toplumun maneviyatla bağlarını koparmak olduktan sonra, uydur uydur söyle! 

Uydurdular, söylediler, yazdılar, çizdiler; biz de tartışmasız kabullendik. “Alt tarafı birkaç kelime” dedik, kendini “kelime”lerle inşa eden kavramları ıskaladık! 

Kavramlarla birliktetefekkürümüz gitti, firasetimiz gitti, nezaketimiz gitti, nezahetimiz gitti, nefasetimiz gitti; kuruduk! Bu gidişlerden “mübarek geceler” de nasibini aldı: Durup dururken “kandil” oluverdiler.

Bu “galat-ı meşhur”un (yaygın yanlışın) revaç bulmasının (yayılmasının) sebebi, elektrikten önce cami minarelerinin kandillerle aydınlatılmasıdır…

Eskiden mübarek gecelerde minareler kandillerle ışıklandırılırdı. Bu yüzden mübarek gecelere “kandil gecesi” denmeye başlandı. Ama yaygın değildi. Şurlu Müslümanlar “Mübarek Gece” demekte ısrarlı olmuşlardı.

Cumhuriyet döneminde bu yanlış, pek çok “bilinçli yanlış”la birlikte ısrarla vurgulandı. Sonunda yapıştı kaldı. Şuur âbidesi saydığımız “dindar Müslümanlar” bile artık “kandil” diyor. 

Vaizlerimiz kürsülerden “kandil” üzerinden vaaz veriyor…

Kandil kadar imanımız kaldığı için mi, yoksa koskoca İslâm dünyası git gide kandil ışığına benzemeye başladığı için mi?

Titrek ve etkisiz: Hafif bir rüzgâra karşı bile dayanıksız!

Yavuz Bahadıroğlu – yeniakit.com

Sende yorum yazabilirsin