Risale-i Nur’un Programı

Risâle-i Nur’unn hedefi, doğrudan doğruya “îman ve âhirettir; Rahîm-i Zülcemâl’in rızâsıdır. Said Nursî, “hedefe, kasdını hasredip sağa sola bakmayanlar gibi” maksadını hedef ederek yoluna koşup gitmektedir. Ona göre: İnsanın kıymetini tayin eden, mahiyetidir. Mahiyetin değeri ise, himmeti nispetindedir. Himmet ise, hedef alınan maksadın ehemmiyet derecesine bakar. Maksadın büyümesiyle himmet de büyür ve hamiyet-i İslâmiyenin [İslâmî gayretin] coşmasıyla ahlâk da yükselir ve kemâle erer. Said Nursî, Risâle-i Nur’un hedef ve programını şöyle açıklar:

“Hedefimiz ve programımız: Evvelâ kendimizi, sonra milletimizi ebedî idamdan ve dâimî berzahî haps-i münferitten kurtarmak ve vatandaşlarımızı anarşilikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhâya vesile olan zındıkaya karşı, Risâle-i Nur’un çelik gibi hakîkatleriyle kendimizi muhafazadır. Risâle-i Nur’un binler hüccetleriyle kat’î îmanım var ki ölüm, bizim için bir terhis tezkeresidir.”. “Bu şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm hakîkatinin, elbette hayattan ziyade bir istediği var. Ve onun idamından kurtulmak çaresi, insanların her meselesinin fevkinde, en büyük ve en ehemmiyetli ve en lüzumlu, zarurî ve kat’î ihtiyacıdır”.

‘RİSÂLE-İ NUR’UN ÇALIŞTIĞI’
Risâle-i Nur’un dünya ile alış verişi yoktur, diyen Said Nursî, mesleğinin merkezindeki maksadına hayatı boyunca vaz geçmeden yürümüş, bu yürüyüşüne karşı çıkmalarla baştan îtibâren karşılaşmış; ömrü, sürgün, hapis ve idamla muhakeme edildiği mahkemelerle geçmiş; fakat dâvâsından vaz geçmemiş,. kendisine yapılan işkencelere, katmerli zulümlere asayiş lehinde sabır ve tahammül etmiş, yüz ruhu olsa bile asayişe feda edeceğini söylemiştir.

Risâle-i Nur’un çalıştığı: vatan ve milleti ve gelen nesli anarşilikten kurtarmaktır. “Hıristiyan dinini mağlup eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyânı bu vatanı mânevî istilâsına karşı Risâle-i Nur, Sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî vazifesini görebilir.” “Komünist perdesi altında anarşistliğin, umumun emniyetini bozmağa dehşetli çalışmasına karşı, Risâle-i Nur ve talebeleri îman-ı tahkikî kuvvetiyle bu vatanın her tarafında o müthiş bozgunculuğu durdurmakta ve kırmaktadır.”
Risâle-i Nur, ‘bu memleketin ve istikbâlinin en büyük iki tehlikesini def etmeye’ çalışır:

“Birinci tehlike: Bu memlekette, hariçten kuvvetli bir surette girmeğe çalışan anarşiliğe karşı sed çekmek.

İkincisi: Üç yüz elli milyon Müslümanların nefretlerini kardeşliğe çevirmekle, bu memleketin en büyük nokta-i istinadını temin etmektir.”

“Benim maksadım, bu mübarek milleti ve vatanı mânevî ve maddî anarşilikten muhafaza etmek ve âsâyiş ve emniyete mânevî yardım etmek ve anarşiliği uyandıran dışarıdan gelecek bir cereyânın istilâsına mânevî set çekmek ve İslâm âleminin bize karşı itiraz ve ithamını ortadan kaldırmaya ve eski muhabbet ve kardeşliğini kazanmaya çalışmaktır.” “Risâle-i Nur’lar uyanış içinde olan ve birlik için çalışan İslâm âleminin arayacağı ve bu büyük dairelerin nazarlarına hitâp eden büyük mecmualardır”. “Gelecek yakın bir zamanda, bu vatan, bu millet ve bu memleketteki hükümet, âlem-i İslâm’a ve dünyaya karşı gayet şiddetle Risâle-i Nur gibi eserlere muhtaç olacak; mevcudiyetini, haysiyetini, şerefini, mefâhir-i tarihiyesini onun ibrâzıyla gösterecektir.”

‘İSLÂM CEMİYETİNİN ANA DİREĞİ’
Said Nursî. toplumun mânevî varlığını, vicdan ve îmanını seslendirdiğini, kendisini tehdit ile davasından vaz geçiremeyeceklerini ve milletin saadetine ve îmanına hayatını vakfettiğini söyler:
“Ben, cemiyetin mânevî varlığını, vicdan ve îmanını terennüm ediyorum. Yalnız Kur’ân’ın tesis ettiği tevhid ve îman esası üzerinde işliyorum ki İslâm cemiyetinin ana direği budur. Bu sarsıldığı gün, cemiyet yoktur.” “Programımız budur ki: dünya bir misafirhânedir; insan ise onda az duracaktır ve vazifesi çok bir misafirdir ve kısa bir ömürde hayat-ı ebediyeye lâzım olan levâzımatı tedârik etmekle mükelleftir”.

İsmail Aksaraylı

Sende yorum yazabilirsin