Somali’de Çocuklara Dağıtılan Diş Macunu!

“Bir akşam üstü Dadaap Kampı’nın kumlarını güneş bırakıp gitse de herkes onun sabah doğacağını biliyor”

Peki siz battıktan sonra gelmeyenlerden misiniz? Diye sordu. Siyah küçük yüzüne sinekler konmuş onları kovmuyor onlarla yaşamanın güzelliklerinden bahsediyor ve her gün inatla onların nasıl geldiğini anlatıyordu… Battıktan sonra gelmeyen güneşmisiniz derken, bu pirinci bıraktıktan sonra gelmeyecek misiniz? Diye soruyordu…Bu küçük çocuk akranlarının aksine defter ve kalemle tanışmamış onların yerine uzun bir tahtaya siyah taşla yazdıklarından hayatı öğrenmişti. Küçücük bedeni dünyanın bütün yükünü onun sırtına yüklemişti. Onun en büyük hayali ne çarpışan arabalar, ne de oyun parklarıydı.O pirinci bulduktan sonra her gün bir sonrasını düşünmeden karnını doyurabileceği bir dünyanın hayalini kuruyordu, O Habeş diyarının çocuğuydu ve Somaliliydi…

Bu çocuğun Anavatanı Somali’ye vardığımızda bütün çadırları dolaşmıştık. Daha sonra Türkiye’den Somali’ye gelenler çadır kamplarda küçük çocukların ikram edilen kek ve limonataya dokunmadığını bir birine anlatıyordu.

Türkiye’nin tanınmış sanatçılarından biri yanıma yaklaşıp, “Siz burada kalıyorsunuz buraları biliyorsunuz bunlar neden elimizden bir şey yemiyor” diye sorunca, “ Yemezler, çünkü siz hem beyaz hem de Avrupalı gibisiniz asla yemezler” dediğimde kızıp gitmişti. Haklıydı, çünkü Avrupalı beyaz olmak onun için sürekli bir gururlanma ve yükselme vesilesi iken Somali’de bunun işe yaramadığını görmek onu üzmüştü ama gerçek buydu.

Oysa ona Somali’de yaşayanların beyaz pirinci elde etmek için once beyaz insandan kurtulmaları gerektiğine inandıklarını anlatamadım. Müslüman da olsak sonuçta beyazdık ve beyaz adam demek Afrikada sömürünün, aç kalmanın, tecavüzün adıydı

O dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Somali ziyareti öncesi Kenya Dadaap Kampı’ndan İHH yetkilileri ile birlikte Somali’ye gitmiştik. Havaalanı, şehir her taraf harabe halindeydi. Bindirildiğimiz siyah camlı ciplerin camlarını asla açmamamız konusunda sıkı sıkıya uyarıldık, çünkü biz de beyazdık…

Erdoğan’ın dünyaya seslenmesi için gerekli olan alt yapıyı hiç kimse bize söylemeden kendi başımıza hallettik. Çünkü, Ankara’dan gazetecilere Somali’den canlı yayın imkanının olmadığı söylenmişti. Türkiye’nin Başbakan’I Somali’ye geliyor ve dünyaya seslenmesi imkansızdı, deniyordu…Bunu olmayacağını düşünmek ve yapılan yardımları umudu Türkiye ve dünyaya canlı yayında anlatamamak bizi oldukça üzüyordu

Durumu İHH İnsani Yardım Vakfı yetkililerine aktardık. İHH’nin İstanbul merkezinde sağolsunlar çok büyük bir fedekarlık göstererek bir canlıyayın imkanı için ellerinden geleni yapacaklarını ifade ettiler ve Türkiye’den gerekli girişimleri başlattılar. Biz de bunun üzerine Somali’de ki canlı yayın aracını bulduk ve Somali Başkanlık Sarayı’na çektirdik.Başbakanlık heyeti geldiğinde yaptığımız bu jest karşısında çok çok mutlu oldular ve Başbakan Erdoğan o dönem İHH’nın parasını ödediği ve destek olduğu bizim bulduğumuz canlı yayın aracı ile dünyaya ve Türkiye’ye seslendi.Sonuçta ümmetin bir derdi dünyaya duyuruluyordu.
Somali ziyareti sırasında dolaştığımız çadır kampların birinde karşılaştığımız bir tablo aslında Somalili çocukların neden kek ve limonata yemediğini ortaya koyuyordu.

Suyun bile zor bulunduğu çadır kamplarda İtalya’dan gelen bir yardım kurumu Somalili çocuklara diş fırçası ve diş macunu dağıtmış. Çocuklarda hayatlarında diş fırçası ve diş macunu görmedikleri için dağıtılan diş macununu yiyecek bir şey sanmışlar ve o açlığın verdiği duyguyla bütün diş macunlarını sonuna kadar tüketmişler…Sonrası ise tam bir felaket çocukların anası ağlamış ve o olaydan sonra bizimkilerin dağıttığı kek ve limonatayı da yemedi o çocuklar…

Çocukların karşısına geçtik, yüzlerindeki sineklerle beraber onlara dağıtılan kek ve limonatayı once onların karşısında biz yedik ve onlar da yemeye başladılar. Yetim başı okşamak onlara kendi ellerinden bir şey yedirmek isteyenler de böylece amaçlarına ulaştılar.

Benim bu yazıma konu olan ve Anadolu Ajansı’na ödül kazandıran küçük Somalili çocuğa kek verirken çekilmiş fotoğraf. Fotoğrafın hikayesini okumak için tıklayınız 

Somali’de de anladığım gibi Beyaz olmak her yerde halktan kopmaktır. Beyaz Türkler, Kürtler ve Beyaz Müslümanların halktan kopması gibi..

Somali’de beni en çok etkileyen hala hatırladığımda göz yaşlarıma hakim olan bir olay var ki şairin deyişiyle adamı imana getirir. Ramazan ayı Dadaap Kampı’ki çölün ortasında 550 bin adamın getirildiği çağdaş Kerbela’dır. Bu kampta insanlar aslında sürekli oruç tutuyorlar. Yeterli yardım gelmeyince insanlar sabah ve akşam ancak pirinç yiyerek karınlarını doyurabiliyor. İHH Kampta kalanlar için bir iftar programı düzenledi. İftar mönüsünde hurma, lapa pirinç ve içecek vardı. Kur’an’ı Kerim okudu Somalinin sesi güzel hafızları ve sonra da iftar açıldı. Tahminim 60 yaşın üzerindeki bir amcaya gözüm ilişti önce elleriyle tabaktan biraz pirinç alarakiftarını açtı.Daha sonra cebinden çıkardığı bir bez parçasına kalan pirinci koydu ve cebine attı. İftar bitti dualar edildi ve ben o amcanın aç olmasına rağmen neden o pirinci yemediğini merak ettim. Millet dağılırken o amcanın yanına gittik tercümanla ve kendisini incitmeden, kırmadan yapılan pirinci tam yemediğini ve mendiline koyduğunu acaba beğenmediği sorunca bizi insanlığımızdan utandıracak bir cevap verdi

“Evde torunum var ben bu pirinci ona götürecem karnı tam doysun, o nedenle ben hepsini yemedim ve kalanı ona götürüyorum” dedi. Bunu anlatınca eminim ki abartılı bulanlarınız olacak, hadi canım oradan diyenleriniz olacak ama yaşayınca insanlığınızdan utanıyorsunuz...Somalinin gerçeğiydi bu, o kadim toprakların asaletiydi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son ziyareti bana Somali Kenya sınırında bulunan Dadaap Kampı’nda o çocuğun bana söylediklerini hatırlattı, “Battıktan sonra gelmeyen güneşmisiniz…Değiliz çocuk değiliz ve İnşallah olmayacağız”

Nevzat Çiçek / Timeturk

 somali_cocuk 2011

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: