Sorumlu Annelikten Sorunlu Anneliğe

Amerika’da Bir kimya profesörü Nobel ödülü almıştı. Ödül töreninden sonraki ilk dersinde, öğrencilerinden biri kendisine şöyle bir soru sordu:

“Efendim! Amerika’da üç binin üzerinde kimya profesörü var. Ancak bu kadar bilim adamı arasında, ödülü size lâyık gördüler. Sizi diğerlerinden ayıran özellik neydi?”

Profesör, bu farklı soruya önce bir tebessümle cevap verdi. Ardından da, kendisinden merakla cevap bekleyen öğrencisine şunları söyledi:

Doğrusunu söylemek gerekirse, hepsini anneme borçluyum! Çünkü ben küçük bir öğrenciyken, diğer çocukların anneleri, onlar okuldan evlerine döndüklerinde kendilerine:

‘Söyle bakalım, öğretmeninin sorduğu sorulara iyi cevaplar verebildin mi?’ diye sorarlardı.

Benim annem ise bana:

‘Söyle bakalım’ derdi. ‘Bugün öğretmenine iyi bir soru sordun mu?’

İşte beni farklı yapan bu oldu. Her zaman diğerlerinin sormadığı soruları sordum ve hayatım boyunca da, sormaya devam ettim!”

Değerli anne babalar, çocuğunuz eve gelir gelmez, sınavı soruyorsanız, dersleri soruyorsanız çocuğunuza ciddi ciddi kötülük yapıyorsunuz demektir. Eğer böyle bir anne-babaysanız hemen başınızı iki elinizin arasına alıp düşünmeye başlayabilirsiniz. Çünkü çocuğunuz yetişkin olduğunda ruhsal bakımdan çok ciddi sıkıntılar yaşayacaktır.

Kötü ve bunalımlı insan yetiştirmenin yollarını iyi bildiğiniz için sizi tebrik edebilirim(!)

Bilmez misiniz; sevgisiz beyin çalışmaz, en azından verimli çalışmaz. Bilmez misiniz kalbine hitap etmediğin, ruhunu okşamadığın, gönlüne selam vermediğin, yüreğine seslenmediğin insanın beynine hitap edemezsin.

Elbette ki çocuklarımızı akademik başarıları, ders durumları çok önemlidir. Bunu uzun uzun anlatmama gerek yok. Sınav konusu hoşumuza gitmese de bu bir Türkiye gerçeğidir. Bu saatten sonra “sınav olmasa keşke” demenin kimseye yararı olmayacaktır.

Evet, burası Türkiye ve burada sınav var. Sınav okul hayatının da hayat okulunun da bir gerçeğidir. Bu gerçeğe göz kapayamayız.

Çocuklarımızın sınavlarda başarılı olmalarını elbette isteyeceğiz. Bu konuda yanlış anlaşılmak istemiyorum. Sınavın karşısındayım ancak bu şu anda bir realite olarak önümüzde duruyor ve uzun yıllar belki de çok uzun yıllar bu böyle devam edecektir. Sınava karşı olduğum, sınavları önemsemeyelim anlamına gelmiyor. Sınav kişiliğimizi, yeteneklerimizi ve daha birçok özelliğimizi test edemez. Ama ülke gerçeğinde bazı şeyleri elde etmemiz için gereklidir.

Fakat tüm ülke çocuklarının, tüm ülke gençliğinin sınavlara girmesi, sınavlar için ter dökmesi kesinlikle gerekmiyor. Buna hiç gerek yok. Amaç bir iş sahibi olmaksa bu illa da sınavla kazanılmaz ki. Bu illa da okullar bitirmekle elde edilmez ki… Hiçbir şey sadece okula bağlı değildir.

Okul hayatındaki başarının da hayat okulunda devam edeceği anlamına kesinlikle gelmez. Nice insan tanırsınız ki okul hayatı başarısızdır, akademik anlamda başarısızdır ama hayat okulunda çok ama çok başarılıdır. Başarılı olmak için okul değil çalışmak şarttır.

Okul hayatında değil de hayat okulunda başarılı olmuş yerli ve yabancı birkaç örnek verelim sizlere:

  • Bill Gates: Hukuk fakültesini terk etti.
  • Steve Jobs: Apple’nin kurucusu. Üniversite terk.
  • Michael Dell: Tıp fakültesini terk etti.
  • Sakıp Sabancı: Lise terk.
  • Vehbi Koç: Lise terk.      
  • Ahmet Nazif Zorlu: İlkokul mezunu.

 

Bunu daha yakından anlamak için şu hikâyeye bir bakalım isterseniz.        

              

Thomas Edison bir gün eve geldiğinde annesine bir kâğıt verdi ve “Bu kâğıdı öğretmenim verdi ve sadece sana vermemi tembihledi.” dedi. 

 

Annesi kâğıdı gözyaşları içinde oğluna sesli olarak okudu: “Oğlunuz bir dahi. Bu okul onun için çok küçük ve onu eğitecek yeterlilikte öğretmenimiz yok. Lütfen onu kendiniz eğitin.”

 

Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Edison’un annesi vefat ettiğinde, o artık yüzyılın en büyük bilim adamlarından biriydi ve bir gün eski aile eşyalarını karıştırırken birden bir çekmecenin köşesinde katlı halde bir kâğıt buldu ve alıp açtı.

 

Kâğıtta, “Oğlunuz ‘şaşkın’ (akıl hastası) bir çocuktur. Artık kendisinin okulumuza gelmesine izin vermiyoruz.” yazılıydı.

 

Edison saatlerce ağladıktan sonra günlüğüne şu satırları yazdı: “Thomas Alva Edison, kahraman bir anne tarafından yüzyılın dâhisi haline getirilmiş ‘şaşkın’ bir çocuktu.”

 

Ey her akşam ders çalışsın diye saatlerce çocuğunun başında bekleyen anneler! Çocuk ders çalışmayınca da sinir krizi geçiren anneler. “Aman Allah’ım bu çocuk kime çekmiş, hep mi böyle olacak!” diye kaygılanan anneler! Elbette ki çocuğunuz için böylesine kaygılanmanızı anlıyorum, duyarlı anneliğiniz için sizi tebrik ediyorum. Bununla birlikte üslubunuzu gözden geçirmeniz yararlı olacaktır sanırım. Üslubunuz sorunludur, sorumsuzca sonuç doğuruyor. Sorumluluk bilinciyle yaklaşırsanız, yukarıda iki örnek sizi kendinize getirecektir. Göreceksiniz ki annelik keyifli bir sürece girecek, yaşamdan daha çok keyif alacaksınız.

Selahattin YAYLAMAZ

Eğitim Uzmanı / Yazar

okumaokulu.com

cekmekoy2023.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: