Tanımak Ve İbadetle Sevmek

Bediüzzaman tanıttırmak fiiline

Onuncu Sözde başka bir keyfiyet kazandırır. İnsana verilen kabiliyet Allah’ı tanımaya yeterli bir kabiliyettir, o kabiliyet kainat ve yeryüzündeki masnuat, sanatlı canlıları ve evrende her şeyin yerli yerine yerleştirilmesinden tanıttırmak isteyeni tanıyacak bir ağırlıktadır. Bunu anlatır Bediüzzaman.

Evet hiç mümkün müdür ki insan umum mevcudat içinde ehemmiyetli bir vazifesi, ehemmiyetli bir istidadı olsun da, insanın Rabbi de insana bu kadar muntazam masnuatıyla kendini t a n ı t t ı r s a , mukabilinde insan onu i m a n ile tanımazsa.” (sözler 71)

Demek tanımak iman demek.

Daha sonra tanıtmanın arkasından sevdirme geliyor. “ Hem bu kadar rahmetin süslü meyveleriyle kendini sevdirse , mukabilinde insan ibadetle kendini ona sevdirmese…”(sözler 72)

Rahmetin süslü meyveleri sevdirmeyi, ana karşılık da sevmenin şekli i b a d e t l e sevmek.

Tanıtmak—iman Sevdirmek –ibadet

Bediüzzaman görsel bir din ortaya koyuyor.

Her şey âlemden yapılan gözlemlerle ortaya konuyor. İbadetle sevmenin arkasından, muhabbet ve rahmet karşılığında, şükür ve hamd ve hürmet geliyor.

Hem bu kadar bu türlü nimetleriyle muhabbet ve rahmetini ona gösterse, mukabilinde insan şükür ve hamdle ona hürmet etmese, cezasız kalsın, başıboş bırakılsın. O izzet ve gayret sahibi Zat-ı Zülcelâl bir dar-ı mücazat hazırlamasın”(Sözler 72)

Tanıttırmak, sevdirmek, muhabbet ve rahmet, bu üç şey mukabillerini bulursa insan ebedi bir saadeti hak eder.

Tanıttırmaya karşı — iman

Sevdirmeye karşı– ibadet

Muhabbet ve rahmete karşı – şükür ve hamd

“Hem hiç mümkün müdür ki O Rahman-ı Rahimin kendini tanıttırmasına mukabil, i m a n ile t a n ı m a k l a ve sevdirmesine mukabil i b a d e t l e s e v m e k, ve sevdirmekle ve r a h m e t i n e mukabil şükür ve hürmet etmekle mukabele eden müminlere bir dar-ı mükafatı , bir saadet-i ebediyeyi vermesin . “(Sözler 72)

Tanıttırmak- iman, sevdirmek – ibadetle sevmek- muhabbet ve rahmet- şükür ve hamd

İnsan ne kadar ibadet ederse Allah’ı o kadar sever, ibadeti ile sevgisi doğru orantılı, ibadet ne kadar zayıf ise sevgi de o kadar zayıf. Demek Hz Muhammet ibadetten ayakları yara oluyorsa bu bir sevgi tezahürüdür, herkesin sevgisi ibadeti kadardır.

Allah kendi sanat eserlerine insana açıp ona kendisini tanımasını hissettiriyorsa o da iman ile tanımalı, imanı çok olan çok tanır, az olan az tanır. Ne kadar iman o kadar tanıma.

Allah seviyor sevdiğini nimetleri ile gösteriyor, kul da seviyorsa ibadetle göstermeli

On Birinci sözde tamamen görselliğe ve eylemlere dayanan bir okumalar ve sorumluluklar zinciri vardır.

Bediüzzaman kâinat kitabı ile Allah’ın kitabı arasında müşterek okumalar gerçekleştirir, natüralistlerin boğulduğu tabiatı Allah’ı anlatan kutsal bir metne dönüştürür.

“Ey ahali şu kasrın meliki olan Seyidiniz bu şeylerin izharıyla ve bu sarayı yapmasıyla kendini size tanıttırmak istiyor. Siz dahi onu tanıyınız ve güzelce tanımağa çalışınız.

(Demek gösterme , izhar , ve yapma tanıtmak için , insan da onu g ü z e l c e tanımalı. Çünkü yapılanlar güzeldir, karşılık da güzel olmalıdır. )

Hem şu tezyinatla kendini size sevdirmek istiyor. Siz dahi onun sanatını takdir ve işlerini istihsan ile kendinizi ona sevdiriniz.

(Süslemek sevdirmek içindir, süsü seyreden ve süsten anlayan estetik donanımlı insan bu güzellikleri takdir etmeli ve beğenmeli. Takdir ve istihsan sanat terimleridir., bir sanatçıyı takdir ve beğenmek , asıl sanatçı olan Allah’ın sanatlarını beğenmek, tanımak ve takdir etmek ve sevmek insanın ince bir zihinsel faaliyetidir.

Aynı sözün devamında görsel olarak yapılması gerekeni anlatır. Allah’ın sanatlarını kâinat galerisinde seyrederek ona karşı tavırlarını ortaya koyarlar. Sanatsal bir faaliyettir onu tanımak ve takdir etmek, bütün terimler sanatın terimleridir.

O Sani-i Zülcelâl’ın kendi sanatının latiflerini, harikalarını, antikalarını, sergilerde teşhirgah-ı enamda neşrine karşı “ Maşallah” diyerek takdir ederek, “ Ne güzel yapılmış” deyip istihsan ederek, “Barekallah “ deyip müşahede etmek, “Amenna “ deyip şehadet etmek geliniz bakınız hayran olarak “Hayyalelfelah “ deyip herkesi şahit tutmakla mukabele ettiler. “ (Sözler 138)

Prof. Dr. Himmet Uç

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: