Temizliğe Beyninizden Başlayın

beyinYüce Rabbimiz Tevbe Sûresi 108. âyet-i kerimede; “Allah, arınmak isteyenleri sever.” buyurmaktadır.

Beden temizliği, ruh temizliği, elbise temizliği, zihin temizliği… Her açıdan temizlik… Boy abdesti, namaz abdesti, namaz ibadeti, oruç, hac, zekât; her biri ayrı bir arınma ve paklanma ameliyesi…

Kur’ân okumaya, hayatı yaşamaya başlarken dikkat ve özenle anlamaya, fikretmeye yönelmek ve ruhu yönlendirmek…

Mü’minin çok önemli özelliklerinden birisi temizlik…

Vicdanın dört ana parçasından biri olan zihnin asıl gâyesi ve hedefi, Allah’ı bilmek ve tanımaktır.

Bunun içindir ki, insanı daima Allah’a ulaştıran vesileler, yollar ve o yollardaki tehlikeleri aşmak adına gereken bilgileri elde etme, o bilgileri hayata geçirme iradesini kullanabilecek malumatla beslenmesi ve zenginleşmesi gerekir.

Ne var ki, bir arşiv görüntüsü sergileyen zihnimiz, çoğu zaman sakat düşüncelerin, yanlış kabullerin ve saplantıların kıskacında sakat bir görüntü sergilemekte ve bâtıl inançların saldırısına maruz kalmaktadır.

Gerçek anlamıyla Allah’ı bilme ve tanıma kabiliyyetinden yoksun bir zihin; çirkin görüntü, kötü söz, kaba davranış, yanlış algı ve ön yargılı bakışla onun kirlenmesine sebebiyet verir.

Şeytan, Oklarını bazı kesimlere daha fazla yöneltmekte ve tahribata oradan başlamaktadır.

Bu gün okullarımızdaki eğitim-öğretimin çıtası düşerken, buna paralel olarak ahlâkî yozlaşma ve manevî kayıplar da o nispette artmaktadır.

Ey omuzlarında ağır sorumluluklar taşıyan meslektaşlarım, edipler, eğitimciler, gönlünüz nasıl elverir birilerini memnun edeceğim diye Allah’ı küstürmeye? Ne hakkınız var körpe dimağları zehirlemeye, zihinlerini bulandırmaya, kendi öz kültürlerinden uzaklaştırmaya? Ne Avrupalı, ne Asyalı, ikisinin arasında şaşkın bir vaziyette zaman kaybetmekteki çıkarınız nedir?

Her fikre ve giyinme tarzına saygılı olması gereken bir eğitimci düşünün. Başı örtülü olduğu için belirli gün ve haftalar çerçevesinde düzenlemek istediği bir programda kabiliyetli  bir öğrenciye, başı örtülü olduğu için sunuculuk görevi vermeyerek ayrımcılık yapmaya, ırkçılık gibi iflah olmayan bir hastalığa yol vermeye ne hakkı var?

Hele de bu gibi ayrımcı ve ırkçı davranışlara pirim veren, göz yuman yöneticiler yok mu, bunun hesabını Allah’a nasıl verecekler acaba?  Böyle bir okulun sorumluluk makamını paylaşmış olanlara yüce Rabbimiz tarafından, “Benim koyduğum kutsal değerlere ve emirlerime saygısızlık yapanlara neden göz yumdunuz?” gibi sorulara ne cevap verecekler?

Ellerinde imkân ve fırsat olup da, bir kısım kesimlere şirin gözükmek için, kendisine teslim edilen müslüman evlatlarını heder edenler, yakalarını  mahşer gününde bu masum yavruların ellerinden nasıl kurtaracaklar?

Süfyanizmi ayakta tutmak için zahiren dindar gözüken insanların, yüce olan Hakkın hâtırını kırıp halkın hatırına inançlarını rüşvet verenlerin iflâhı hiç mümkün olur mu?

İnandığı halde, bir kandili, bir On Muharremi kutlamaktan korkan bir kurum müdürünün, bizim değerlerimizle hiç de alakası olmayan kadınlar gününde, sırf yaranma ve kimliğini gizleme çabası bağlamında çiçek ve pastalarla gönül alma gayretkeşliği nasıl izah edilebilir?

İdeolojik saplantı içerisinde zihnî takıntılardan kendini kurtaramamış bir eğitimcinin topluma kazandıracağı bir şey olmasa gerek.

Hâla eski kalıntıların esaretinden kendisini kurtaramamış o iflah olmaz kafalardan ne bu millete ve ne de gelecek nesle bir hayır dokunmaz. Yaptıkları tahribat şer ve küfür hesabına geçtiğinden, boyunlarına dolanacak, yaptıklarından dolayı yüzleri kızaracaktır.

Önce zihin temizliği… Zihinler temiz olmadan, davranışlar, fiiller, sözler, icraatlar temiz olamaz.

Zihin, öncelikle günahlar, hatalar, yanlış algılar, yanlış yönlendirmeler ve kötülüklerle kirlenir. İşlenen her bir günah, her yanlış yönlendirme ve her kötülük o kişide  mutlaka bir iz bırakır. Ve alt kademelere de yansır.  İnsan ilk merhalede böyle bir zihin kirlenmesinin farkına varmamış olsa da, zamanla onun görüntüleri; okulunda, iş yerinde, kurumunda ve en önemlisi de gönlünde ve duygularında yer etmeye başlar. Böyle bir kirlenme, hayırlı ve faydalı işlere devam etme arzusunu kırar, sadece ve sadece rantı ve makamını düşünür. Böylece sâlih amellere karşı süreklilik isteğini azaltır ve beş-on kuruş uğruna gençliğin geleceğini heba etmekten çekinmeden maneviyatta kör olan gözlere iyi görünmek ister.

Evet, günümüzün insanları böylesine zihin kirliliği gibi bir ârızaya mâruzlar ve bu yönüyle de bahtsız sayılırlar.

Maddî göz, maneviyat âleminde kördür. Biz; ancak kalbimizle varlığı anlamlandırabilecek şekilde açık seçik görebiliriz. Hiç bir anlam göz ile görülmez.

Bugün, günlük hayatta zihin kirlenmesine maruz kaldığımız bir gerçektir. İşte bu zihin kirlenmeleri dinî hayatımızı etkiliyor, hayal kirlenmesine neden oluyor.

Kalbimizle ve Kur’ânî bakışla hayatımızı rotasına sokabiliriz.

Basiret Gözü”, kalbin, aklın ve gözün ulaşamayacağı uzaklıklara, gerçeklere ulaşır.

Ey yöneticiler, öğretmenler, kalbinizi fuzûlî ve boş işlerle yormayın. Okulunuzu, size emanet edilen öğrencilerinizi, salonlarınızı, programlarınızı, enerjinizi, etkinliklerinizi, tiyatrolarınızı, hasılı tüm faaliyetlerinizi Allah ve Resulüne, onların nurlu hakikatlerine teslim ediniz.

Yoksa vebaliniz büyük, hesabınız azimdir!

İsmail Aksoy

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: