Filipinler’den Haberler (1)

Bismihi Subhanehu;

Muazzez Ağabeylerimiz,

Evvela, geçen Sempozyumdan sonra Türkiye’mizi ziyaret ederek, gerek Diyanet riyasetinde gerekse Ankara, Adana, Gebze, Antep, Urfa ve İstanbul Medrese-i Nuriyelerinde Nur Kardeşlerin sıcak alakası ile Filipinlere avdet eden misafirlerimizin selamlarını, dualarını ve Risale-i Nur’a ve hizmetimize ahdü peyman ile hizmet edeceklerine dair ahdlerini arz ediyorum.

Dr. Norma Serif ve ailesi ve tüm Yüksek Öğretim Kurumu çalışanları ve Türkiye’yi ziyaret eden damatları Sultan Nasruddin, Risale-i Nurlar’a ciddi çalışacağını, kitapları kendi maddi imkanlarıyla tercüme ettireceğini ifade ediyor.

Mart ayı sonunda da inşallah Arapçadan Maranao lisanına tercüme edilen beş kitabın tanıtım toplantılarını yapacaklarını müjdeliyorlar.

Basilan Vali Yardımcısı adasına döner dönmez bütün ulemayı toplamış ve Onlara Risale-i Nurları ve cemaati uzun uzun anlatmış. Simdi bizi bekliyor. Kendisi buradaki toplantıları, dershaneleri vesaire maddi manevi mesuliyetini üstlenmek istediğini soyluyor. Bizlerde cumartesi günü inşallah hem Mustafa Samur Kardeşi yerine götürmek, hem Basilan’ı ziyaret için oraya gideceğiz.

Şimdi çok uzatmadan bu gelen leyale-i aşerenizi tebrik ile beraber, sempozyuma iştirak eden iki akademisyenin buradaki ulusal gazetelerde neşredilen makalelerini arz ediyoruz;   

Muhammed Riza  DALKILIÇ
Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü

 

Antropoloji alanında Prof. olan Quives Origines “Hala Küçük bir Ses” başlıklı yazısında şunları dile getiriyordu, 

Türkiye seyahatime dair teatiler,

Pilot bir kaç dakika içerisinde İstanbul Havalimanına ineceğimizi anons ettiği zaman; kalbim adeta yerinden çıkacak gibiydi. Aşağıya doğru baktığımda nefes kesen İstanbul’un Manila’dan oldukça farklı olan silueti gözlerimi kamaştırmaya yetmişti bile. Dağ gibi tepecikler üzerine bina edilmiş farklı farklı yapılar beni şaşırtmıştı. Hava ne kadar soğuksa Nur Talebeleri de o kadar sıcaktı. 

Kalacağımız yere gidene kadar bir antropolog olarak bütün yorgunluk ve bitkinliğime rağmen etrafı seyredip şehir kültürünü kavramaya çalışıyordum. Temiz yollarda ilk dikkatimi çeken elektrik kablolarının olmaması idi. Yollar çok geniş ve aşırı kalabalıktı. Tarihi silüeti anlatmaya lüzum yok herhalde. İstanbul bir medeniyet kitabı,İstanbul bir tarih serüveni, İstanbul bir dünya cenneti ve İstanbul yaşlı, vakur, dünya imparatorluğunun dul kraliçesi. 

Benim için en baştan söyleyeyim üç günlük sempozyum ufuk açıcı bir fikir okyanusuydu, bir hristiyan olarak Said Nursi’nin fikirlerinin Avrupa ve Amerika Akademik camiasında bu denli kabulü beni yine hayrette bırakmıştı.  Said Nursi’nin fikirlerinin zaman kaybedilmeden gerekli lobi ve akademik çalışmalar ile Filipinlerde hem eğitim camiasında, hem müslümanlar arasında muhakkak istimal edilmesi gerekiyor. 

Yüksek Öğretimde yapılan Risale-i Nur eksenli entegre projelerinin alanının genişletilmesi,medreseleri de içine alması, özelde Mindanao, genel olarak Filipinlerin barış dolu mutlu geleceği için hayati önem arzetmekte. 

Bediüzzaman okumalarımda keşfettiğim husus,gayet basit bir lisan ile gayet yüksek hakikatleri meczetmesi ve mubin bir sembolizm izleri taşıyor olmasıydı.  Bir çok zaman kendi düşünce ve fikir dünyamın çok ötelerine gitmekle ve kendi sınırlarımı aştığım nebze Onu anladığımı da keşfetmiştim. Bazen okuduğum bir kitabının bir yerini yeniden okuduğumda yeni manaların doğduğuna şahit oluyor ve sanki ilk defa okuyormuşum gibi hissediyordum. 

Nurları sadece okumak için okumak bir zaman kaybı benim kanımca, gerek ki insan bir ruhani hal ile müellifinden manevi istimdat ile yardım talep etsin. İşte böyle kuvvetli ruhani bir okuma, Rabbin hikmetini, adaletini, rahmet ve keremini anlamak üzere göz önüne ilmel yakin müşahadeler çıkartıyor.   

Nurları okudukça anladım ki, ben sadece bir kitabı okuyor, beni Yaradan hakkında derinleşiyor ve yeni fikirler ile entellektüel kapasitemi arttırıyor değilim, Nurlar bir kitap değil, sizin önünüze marifet deryasına açılmanızı sağlayacak bir kütüphane. Kütüphanede, ben nereden geldim, bu dünyada işim ne, ve bu hayat seyrim bittikten sonra nereye, hangi aleme gideceğim gibi bütün insanlığın cevabını aradığı sorulara gayet makul cevaplar veren bir hazine. 

Türkiyeye gitmeden önce Risale-i Nur ile alakalı bir sunum hazırlamıştım.  Sunumumun başlığı Bediüzzamanın Öğretileriyle İslam ile yolculuğum idi. Beş ayrı şehirde bu sunumu yüzlerce dinleyiciye sunmak imkanım oldu. Bursa’da, Ankara’da, Adana’da, Gaziantep’te, Şanlıurfa’da ve Gebze’de Said Nursi’ nin genç takipçileriyle biraraya gelme imkanım oldu.  Gaziantepte nur yüzlü yüzlerce gençle karşılaştığım bir ikindi sonrası artık gözyaşlarıma hakim olamıyordum. İki erkek evladımı düşündüm ve Onların bu gençler gibi olması için dua ettim. Çok temiz,çok nurani bu gençler cennet gençleri gibiydiler. Ruhaniler gibi… Eğer dinledikleri konuyu sever ve fikrinizi paylaşırlarsa alkışlamak yerine bir dua olan maşaallah diyorlardı. Türkiye’de yaşanan bir islam gördüm, sözde değil, sarıkta, cübbede ve sakalda değil, insanların günlük hayatlarına yansıyan şekliyle islamı gördüm. Bu sefer ben Türklere maşaallah dedim ve diyorum. Türkiyede ki seyehatımın sonunda sunumumun başlığını “islamiyet ile olan seyehatım” dan “islamiyete doğru olan seyahatım” diye değiştirdim. İslamiyetin semavi bir din olduğuna ikna olarak memleketime döndüm.

5 Kasım 2010 Filipinler.Doc

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: