Âlem-i ervah ve ruhaniyat nedir?
Âlem, duyu veya akıl yoluyla kavranabilen veya mevcudiyeti düşünülebilen, Allah’ın dışındaki varlık ve olayların tamamını ifade eder.
Âlem-i ervah terim olarak, ruhların bulunduğu yerdir.
Ruhaniyat ise, cismani olmayan; melekleri, cinleri ve vefat edenlerin ruhlarını içine alır, henüz yaratılmayan insan ve hayvanların ruhları da dâhildir. Çünkü ceset libasını giyerek dünyadaki nimetlerden istifade etmek üzere bu bayram yerine gönderilen ruhlar, sadece insanların ruhları değildir. Meselâ, “küçük büyük, ulvi süfli her bir ruh” ifadesiyle, sineklerin ve böceklerin ruhlarından; insanların ruhlarına kadar bütün ruhlar kastedilmiştir.
Bu dünya “küçük-büyük, ulvî-süflî” bütün ruhlar için bir bayram yeri olarak hazırlandığına göre, ilk hayat, canlıların yaratılmasıyla başlamış oluyor. İlk yaratılan canlılar meleklerdir, daha sonra hayvanlar, uzun bir zaman diliminden sonra da insanlar yaratılmıştır.
Mekân âlemin tamamıdır. Farklı kıt’alarda, değişik iklimlerde birbirlerinden çok farklı canlılar yaratılmıştır. Resmigeçit ve ceset libaslarını giyme ifadelerine baktığımızda Bediüzzaman, öncelikle hayvanları ve insanları nazara vermiştir.
Bütün ömrü birkaç saniye olan canlılar olduğu gibi, bir baharda yaratılıp güz mevsiminde hayatları son bulan sinekler, böcekler ve ömürleri bir asır kadar yahut daha fazla olan canlılar da vardır. Bu resmi geçide bitkiler âlemini de kattığımızda ömür süresi bazen bir kaç asır olabilir. Meselâ Çınar ve zeytin ağaçları, uzun önmürlerinden dolayı “ ulu ağaç” diye adlandırılırlar. Bunlar da, her canlı resmi geçitlerini tamamladıktan sonra bu dünyadaki bayram yerini terk eder, gider.
Bediüzzaman, “Şu kâinata baktığımız vakit görüyoruz ki: Zaman seylinde mütemadiyen çalkanan ve kafile kafile arkasından gelip geçen mahlûkatın bir kısmı, bir saniyede gelir, der-akab kaybolur. Bir taifesi, bir dakikada gelir, geçer. Bir nev’i, bir saat âlem-i şehadete uğrar, âlem-i gayba girer. Bir kısmı bir günde, bir kısmı bir senede, bir kısmı bir asırda, bir kısmı da asırlarda bu âlem-i şehadete gelip, konup; vazife görüp gidiyorlar.”1, demiş.
Bu dünyada yapılan merasimlerde resmi geçidin bir başlangıcı ve bitiş çizgileri vardır. Resmi geçit, “ömür” denilen bu çizgiler arasında yapılır. Nasıl ki askerler resmi geçit yürüyüşlerine çok daha dikkat eder, hiç hata yapmamaya çalışırlar. İnsan da bu dünyadaki resmi geçit olan ömründe hata yapmamaya dikkat etmelidir.
Dünyaya mahlûkatın yaratılış hikmeti, öncelikle Cenâb-ı Hakk’ın kendi eserlerini bizzat müşahede etmesi, ondan sonra bu İlâhî sanat eserlerini seyirci mahlûkatına da göstermesidir.
Hülasa, İman gözlüğü ile bakıldığında kâinat bir bayram meydanı, içindeki varlıklar ise Allah’ı tesbih ve tekbir ile bu bayramı yaşayan varlıklardır. Bunlar kâinat ve içindekilerinin birer güzelliklerindendir. Bu güzellikler, sonsuz güzelliğin bir habercisi ve bir müjdecisidirler.
Rüstem Garzanlı
30.08.2017
Dipnotlar:
1-Lem’alar, otuzcu Lem’a, Altıncı Nükte