Bu Zaman ve Bediüzzaman

Teknolojik başarı, insanlığın eski çağlara göre daha zengin olması insanların egolarının kabarmasına neden oldu. Tanrıya ne gerek var diyen insanlar çoğaldılar ve bunu bilim adına ifade etmeye başladılar. Eski çağlarda değer vermemek ve inançsızlık eğitimsizlikten ileri geliyordu. Bugün bilim ve teknoloji adına dine gerek olmadığı ve hesap vereceğimiz doğaüstü gücün olmadığı duygusu gelişti. Bir insan düşününüz, kendisi narsisistik özellikte ve yaptıklarından hesap verme duygusu taşımıyor. Bu kişi kendi çıkarı için her şeyi yapabilir. “Beni inorganik maddeler yarattıysa, ona hesap vermeyeceğime göre canımın istediğini yaparım” felsefesi gelişti. Bireysellik bencilliğe dönüştü. Kendi çıkarını kutsallaştıran insan başkalarına neden yardım etsin ki

“Kuvvetliysem zayıfı yok etmem hakkımdır. Ben özel ve önemliyim, başkası açlıktan ölse bana ne, ben tok olduktan sonra” anlayışı bu kişilerin ego idealleri oldu. Zayıf insan ve milletleri çalıştırıp sırtlarından beslenmek bu görüş sahiplerinin doğal haklarıydı. Böyle bireyler insanlık tarihinde hep oldu. Ahirzaman dininin bu küresel tehlikeye bir çözümü olmalıydı. Bediüzzaman’a göre bu formüller Kur’an-ı Kerim’de vardı. Bu asrın nefsi özelliklerine uygun olan eserlerini yazmaya başladı. Bu çalışmaları “Tevhid-i Kıble et” diyerek doğrudan Kur’an-ı Kerim’den yorumlar çıkararak yaptı. Niccolo Machiavelli’nin “Hükümdar” isimli kitabını Hitler, Napolyon, Mussoline, Stalin hep başucu eseri olarak bulundurdular. Siyasetçilere ilham kaynağı olan bu kitap, aslında siyasi ahlâkı tanımlıyordu.

Kitabın ana fikri şudur. “Devlet menfaatleri uğruna her şey mübahtır. Devlet hayatı ile özel hayatın ahlâki ölçüleri birbirinden farklıdır”. “Gayenin vasıtayı meşru kılacağı” herkesin bildiği görüşüdür. Zalimlik; bir hükümdarın tebâsını birlik halinde ve itaatkâr tutabilmek için kullandığı silahlardan biridir. Bir-iki ibretli örnekle kan döken hükümdar, sonunda daha büyük kan dökülmesine yol açacak kadar yumuşaklık gösteren birinden daha merhametli olacaktır. Hükümdarın şiddeti fertlere zarar verir. Hükümdarın gereksiz yumuşaklığı devlete zarar verir”, “Hükümdarın korkutucu olması sevilmesinden daha emniyetlidir.”

“Dürüstlük övgüye değerdir. Fakat siyasi iktidarın muhafazası için hilekârlık, ikiyüzlülük, yalan yere yemin zorunludur. İnsanların hepsi iyi olmadığı için hükümdarın da iyi olması gerekmez. Hükümdar sözünde durmamayı izah için her zaman makul bir sebep bulur. Sizin nasıl göründüğünüzü herkes görür, ama nasıl olduğunuzu pek az kişi bilir.”

Bu kitaptan beslenen, böyle düşünenlerin yönettiği coğrafyada manzara şöyle oldu.

İngiltere’de intiharla gelen ölümler trafik kazalarından fazla, Norveç’de uyuşturucu ile meydana gelen ölümler trafik kazalarından fazla. Her yüz ABD’liden 3’ü şiddet içeren bir suçun kurbanı. ABD’de de kadınların % 65’i, erkeklerin % 80’i abartı derecesinde alkol kullanıyor.

New York Times’in haberine göre Norveç’de 1999’da dünyaya gelen çocukların % 49’ü evlilik dışı doğumlardan oluşuyor. Bu oran İzlanda da % 62, İngiltere de % 38, Fransa da % 41 seviyesinde. En dindar olarak bilinen İrlanda da ise 1999 da doğan 100 çocuktan 31’i evlilik dışı. Cinsel suçların kurbanlarının % 71’i 17 yaşının altındaki çocuklardan meydana geldi.

Bütün bu olumsuzlukların karşısında arayışa geçen kıtalar, en nihayet İslamı ve İslam dininde olan sabır, tevekkül, affedicilik Allah’ın rahmetinden ümit kesmeme, alçak gönüllü olma, verici olma gibi özellikleri buldular.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu zamanın iki dehşetli durumdan söz ediyor.

Birincisi: Hissiyat-ı insaniyenin akıl ve fikre baskın geldiği fikri, zevkçiliğin, dünya sevgisinin insanın hayatında birinci plana çıkmasını dehşetli bir durum olarak öne sürüyor. Böylece insanlar kısa vadeli zevkle meşgul olup ölüm ve ötesini düşünmüyorlar, Allah’ı akıllarına ve gönüllerine getirmiyorlar. Hoşça vakit geçirip mutluluğu yakalayacaklarını düşünüyorlar.

Bediüzzaman Hazretleri insanın lezzet olarak gördüğü şeyin içerisinde elemi gösterip aklını devreye soktu. Allah’ın istemediği tarzda yaşamanın ve maddi zevkler peşinde koşmanın elem verici, ürkütücü neticeleri ile onları yüzleştirdi. Risale-i Nur bu dünya da manevi cehennemi dalalette gösterdiği gibi, imanda dahi bu dünyada manevi bir cennet bulunduğunu ispat ediyor. Akıl yürütme yöntemleri ile zevk tuzaklarına insanların düşmemesini, dini yaşantının insanı bu dünyada da mutlu ettiğini kanıtlıyor.

Bediüzzaman Hazretleri ikinci dehşetli hâl olarak şu tezi savunuyor. Eskiden fen ve ilim ile dalalete girip, inad ve temerrüd ile iman hakikatlarına karşı çıkana nispeten şimdi yüz derece ziyade olmuş.
Bu tespitten sonra yazdığı eserlerde fen ve ilim kullanılarak imani gerçekleri kanıtlama yolunu seçiyor. Allah’ın varlığını kanıtlıyor, akıl yürütme yöntemleri ile (vacib-ül vucud) olması gerektiğini savunuyor. Öldükten sonra dirileceğimiz ve ikinci bir hayatın varlığını ispatlıyor. (Haşir Risalesi).

Kadere inanmanın mantık ve muhakeme ölçülerinde açıklamasını yapıyor. (Yirmi Altıncı Söz). Naturalizme karşı Mistizmin tezini Tabiat Risalesinde mantıksal yargılama yöntemleri ile ifade ediyor. Tesettürün ve Ramazan orucunun insanın psikolojik doğasına uygun olduğunu delillendiriyor. Bir seyyahı evrende gezdirerek ağaçlar, kuşlar, yağmur, yıldızlar, insan vücudu ve kan hücrelerini konuşturarak bilimsel verileri delil olarak anlatıyor. Peygamber ahlâkına uygun olarak yaşamanın insanı mutlu edeceğini, sağlıklı yapacağını, hastaneleri, hapishaneleri çeşitli maddi hastalıkları delil belirterek aktarıyor. Hapishanede yazdığı mektuplarla zehirli bal hükmündeki gençlik lezzetlerine aldanmamayı anlatarak sonsuz gençlik lezzetine bilet olan Peygamber yoluna gençleri davet ediyor. 5-10 senelik gençliğin meşru daire dışındaki lezzetlerinin gam ve keder çektirdiğine, meşru dairedeki keyfin keyfe kafi geldiğini”ne gençleri ikna ediyor.

Felsefenin halis bir tilmizi bir firavundur. Menfaati için en hasis şeye ibadet eden bir firavun-u zelildir. O … dinsiz şakird cebbar, mağrurdur…Gaye-i himmeti nefs ve batnın ve fercin hevesatını tatmindir…

Amma Hikmet-i Kur’an’ın halis tilmizi ise bir abddir. Hem cennet gibi azam menfaata olan bir şeyi gaye-i ibadet kabul etmez bir abd-i azizdir. Hem mütevazidir. Rıza-ı ilahi, fazilet için amel eder, çalışır…

Bu kitaplarla bu fikirlerle beslenen yöneticilerin yönettiği coğrafyalar ve bu eserlerden istifade eden insanlar hiç şüphesiz dünyada ve ahirette mesut ve bahtiyar olacak, dünya saadet asrına benzer bir döneme girecek, kötü günler geride kaldı yüzler gülecek, bu ümidimizi hiç kaybetmedik duamız hep böyle oldu. Bu asrın insanın maddi manevi ilacı Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin yazmış olduğu Risale-i Nur Külliyatı dır. Bu eserleri tüm dünyada susamış gönüllere ulaştırmak bütün Müslümanların asli vazifesidir. Oku, okut, neşret.

Çetin Kılıç

Kaynak
Risale-i Nur Külliyatı
Sorularla risale

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: