Emanet

“Eminlik. Birisine koruması için teslim edilen şey.” anlamına geldiği gibi, Dinî tekliflerin tamamı. Arza halife olma kabiliyeti.”anlamına da gelir, bizim konumuz ikinci manadır. Ayeti kerimede Allah şöyle buyuruyor “Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara arzettik. Onlar onu yüklenmeğe yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O cidden çok zâlim, çok câhil bulunuyor.” Birisine koruması için bırakılan şeyin korunmaması da hıyanet oluyor. Allah’ın kendi yolunda kullanması için verdiği vücut ve azaları nefsinin arzu ettiği gibi harcamak da hıyanet oluyor.

Konumuz olan emanetler ne? “Dinî tekliflerin tamamı”, “farzlar”, “İslâm’ın emirleri”, “insana ihsan edilen her nimet”, “arza halife olma kabiliyeti.”dir. Emanet, irade sahibine verilir. Kasaya koyduğumuz para için, “paramı kasaya emanet ettim” demeyiz. Emanetle ilgili âyet-i kerimede emanetin göklere, yere ve dağlara “teklif” değil, “arz” edildiğinden bahsedilir. Teklif edilseydi reddetmeleri düşünülemezdi. Arz etmekte bir başka mâna vardır.

Hani bir padişah, huzuruna çağırdığı bir askerine bir vazife arz eder. Meselâ, ona “sen kâtiplik yapabilir misin?” diyebilir. O nefer, padişahından özür dileyerek, “Maalesef benim okuma yazmam yok; “der. Bu teklif, “Bana bir su getir.” demeye benzemez. Suyu her nefer getirir, ama kâtipliği herkes yapamaz. Emanetle ilgili âyette de Cenâb-ı Hak, göklerden, yerden ve dağdan bir vazife istemiş, onlara bir emanet arz etmiştir.

Bu emanet Onuncu Sözde şöyle ifade ediliyor: “Hem hiç kabil midir ki, Hâkim-i Bilhak, Rahîm-i Mutlak, insana öyle bir istidat verip, yer ile gökler ve dağlar tahammülünden çekindiği emanet-i kübrâyı tahammül edip, yani küçücük, cüz’î ölçüleriyle, san’atçıklarıyla Hâlıkının muhît sıfatlarını, küllî şuûnâtını, nihayetsiz tecelliyâtını ölçerek bilip; …” “Ben nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun malikiyim ve idare ediyorum. Öyle de şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder ve hakeza… ” İşte bu ve benzeri nice mukayeseleri yaparak Allah’ın sonsuz sıfatlarını, şuunatını ve esmasını bilme vazifesini gökler ve yer ve dağlar yüklenememişlerdir.

Emanetin bu varlıklara arz edişinin keyfiyetini bilemeyiz. Bu arz edişin sonsuz hikmetleri konusunda sadece şunu söyleyebiliriz: Bu âyet-i kerime ile insanın kâinatı çok gerilerde bırakan istidadı, yer, gök ve dağlardan daha yüksek olan ehemmiyeti beyan edilerek, insanoğluna bu büyük sermayeyi yerinde ve dikkatle koruması tavsiye edilmiş oluyor. Aksi halde, kendisine verilen bu zengin istidadı yanlış yolda kullanmakla çok zalim olacağı ve bu mükemmel istidat ile cenneti bırakıp cehennemi satın alacağı için de çok câhil olacağı ders veriliyor.

Çetin Kılıç

Sorularla islamiyet Kavramlar Lugatı.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: