Fen ve Felsefe de Allah Diyor!
İlk mektebimi 1965’te bitirdikten sonra Kur’an dersini annemden almaya başladım. Daha sonra köy camisinde iki sene sarf ve nahiv yani Arapça gramer dersini aldım. O zaman medreselerde müderrisler tarafından talebelere sarf, nahiv, şeriat ve hadis dersleri veriliyordu. Fen ve felsefe okutulmuyordu.
Oysa İslam dini, fen ve felsefeye ters düşmüyor, bilakis teşvik ediyor. Her fen ve felsefe kendine has bir dil ile Allah’tan bahsediyor. Meselâ, botanik ilmi, bize ağacın veya bitkinin gelişimi, rengini, meyve verme süresini, topraktan su ve gıdayı nasıl aldığını, yapraklara kadar suyun nasıl çıktığını anlatıyor. Ağaç ve bitkiler üzerinde ilmin tespit ettiği inceliğe bakıldığı zaman, hemen İlahî sanat ve kudreti öne çıkıyor.
Mesela, her bir ağacın her bir yaprağın ucunda “V” şeklinde birer oluk vardır. Solunum veya yağmur ile yaprağın üzerinde oluşan su damlacıkları, bu oluktan dışarıya akıtılıyor. Şayet yaprağın ucunda oluk olmasaydı, yaprağın üzerinde biriken su damlacıkları güneşin etkisiyle ısınarak yaprağın kurumasına neden olurdu. İşte her bir ağaç; her bir bitki harika mucizeleriyle Cenab-ı Allah’ın sanatı olduğu botanik ilmi ile ispat ediliyor.
Bir tarafında zehir; diğer tarafında bal veren bal arısı; insanlara ipek dokuyan ipek böceği, kan ve fışkı arasında berrak süt veren inek; bu sayılanların tamamı müsebbibin birer sebepleridirler. Yoksa ballı arıdan, kumaşı ipekböceğinden veya sütü inekten ve yediği kuru ottan istemek, inekten daha aşağı olmak lazımdır.
İlahi kudretin harikalar diyarına bakıldığı zaman her bir sanatında görünen veya görülmeyen birçok mucize vardır. Örneğin, bir litre süt oluşumu için, ineğin süt bezinden dört yüz litre kanın dolaşması gerekiyor. Bu hesapla yirmi kg. Süt veren bir ineğin memesinden sekiz ton kanın dolaşması lazımdır. İşte, bacasız dumansız bu fabrikanın İlahi bir mucize olduğunu manen zooloji ilmi ispat ediyor.
Keza, dünyadan ortalama 150 milyon km. uzaklıkta bulunan ve top güllesinden yetmiş kere daha hızlı giden güneş; 188 saatlik bir mesafeyi bir dakikada, yirmi beş bin senelik mesafeyi bir senede alan dünya, bu muazzam hareketiyle güneşin etrafında hiç durmadan ve yörüngesi dışına çıkmadan dönüyor. İnsanlarla beraber bilumum canlı cansız her şey dünya sefinesinde haberleri olmadan seyahat ediyor. Bir yandan dünya kendi ekseni etrafında dönerken, diğer taraftan da gece gündüz ve mevsimleri beraberinde getiriyor. Güneş ve diğer ecramlar da bütün hızıyla dönerek gidiyorlar. Hiç birbirine müdahale etmiyor, birbirlerine çarpmıyor, ilahi bir komutla hareket ediyorlar.
Bediüzzaman, “… İşte bu arzı, böyle kendine sacit ve abid ve ibadına mescit, mahlûklarına beşik ve kendine müsebbih ve mükebbir eden Zat-i Zülcelal…”1, diye ifade ediyor. İşte bu kudret-i ilahîyeyi insanlara tanıttıran elbette astronomi ilmidir.
İnsana bakınız! Ruhu etrafında bir ceset kaim edilmiş, içinde akıl, kalp ruh ve hayal gibi cihazlar yerleştirilmiş. Hayatın idamesi için cesedin üzerinde göz, el ve ayak verilmiş, her biri ayrı bir görevle insanın emrine verilmiştir. Bakınız tıp uzmanlar ne diyor: “Normal bir insanın kalbi, bir senede pompaladığı kanın toplam miktarı, yüz bin tonluk bir şilebin yükü toplamı kadar olduğu söyleniyor. Vücudun mahzeni ve iaşe deposu olan mide; süzgeç görevi gören böbrek; solunumu sağlayan akciğer ve diğer tarafta vücutta yüzlerce görev sağlayan karaciğer, al ve akyuvarlar vs.” Bunların işleyişine bakıldığı zaman, bu harika sanatın idrakinden insan aciz kalıyor.
Böylesi harika organ ve hücrelerin ilahi bir kudret eliyle işlendiği ve lisan-i halleriyle Allah’ın birer mucizesi olduğunu tıp ilmi ispat ediyor.
“… Her günde, her senede, her asırda yeniden yeniye icat ettiği hadsiz masnuatı, nihayetsiz kudretine nihayetsiz lisanlarla şahadet ederler.”2, Allah vardır! Diyorlar. Dolayısıyla fen ve felsefe de insanlara Allah’ı tanıttırıyor. Onun için İslam dini fen ve felsefe ile ters düşmüyor.
Rüstem Garzanlı
03.03.2015
www.NurNet.org
Dipnotlar:
1-Mesnevi-i Nuriye
2-Mektubat, 20. Mek.1. Makam.