Her Bir Hadisede Bir Mesaj Var!

İnsanın sergüzeşt-i hayatı, Hazreti Âdem’in (as) cennetten; dünyaya atılmasıyla başlar, o günden bu güne sosyal ve içtimai hayatın içinde müspet ve menfi hadiseler cereyan ede gelmiş, her hadise vuku buldukça insanın ibret ve mesaj alınması için tarih olarak kayda geçiyor.

Müspet hadiseler: İnsanların efdalı ve en mükemmeli olan Peygamberlerin kıssalarından, mesela, Nuh (as) gemicilikte, Musa (as) asası ile suyun çıkartması, İsa (as) tıpta, Yusuf (as) saati, Davut (as) demiri hamur gibi yoğurmakta revaç olmuşlar. Manen, insanlara sizde çalışınız tıpta, fende, ilim ve irfanda maruf ve meşhur olunuz; uçağını, uydunu, gemini, su sondajını yapma sanatında da mucit ol mesajı vardır,

Bediüzzaman şöyle diyor: “İnsan, bütün hayvanlardan mümtaz ve müstesna olarak, acib ve latif bir mizaç ile yaratılmıştır. O mizaç yüzünden, insanda çeşitli meyiller, arzular meydana gelmiştir. Mesela. İnsan müntehab şeyleri ister, en güzel şeylere meyleder, zinnetli şeyleri arzu eder, insaniyete layık bir maişet ve bir şerefle yaşamak ister.” 1

Demek ki, insanın arzu ve ihtiyaçları sonsuz olduğundan imkân ve kabiliyetlerinin inkişafından terakki edilmesi gerekiyor, dolayısıyla sosyal ve içtimai hayatın meşru istek ve arzuları da ancak çalışmayla olabilir.

Menfi hadiseler ise: Yukarıda ki örnekle gene Peygamberlerden yola çıkılırsa, ilki Hz. Âdem’in cennetten atılması, İbrahim(as)’in ateşe atılması, Nuh (as)’in tufanı, Zekeriya (as)’in hızarla kesilmesi, Yusuf (as)’in kuyuya ve zindana atılması, İsa (as)’in çarmığa asılması, Musa (as)’ın Firavun’la, Hz. Muhammed (asv)’in Ebucehil ve küffarla yaptığı mücadele ve Hazreti Eyüp (as)’mın hastalığı menfi ibadet olarak görünse de neticede murad-i ilahinin iktiza ettiği mükâfatlar birer imtihan sırrı olarak tezahür etmiştir.

Bazen insanın işlediği hatadan dolayı musibetlere maruz kalmıyor. Allah bir tecrübe ve imtihan olsun diye musibet verir. Musibetlerin en ağır imtihanı peygamberler ve ondan sonra âlimler ve evliyalar görmüşler, hâlbukî peygamberler masum ve günahsızdırlar. Deme ki her gelen musibet günah cihetiyle değil, belki imtihan cihetiyle verilmiştir. Mülk Allah’ındır. Tasarrufta O’nundur. O’nun tasarrufunda haksızlık imkânsızdır.

Bediüzzaman Hazretleri bu konuya şöyle bir açıklık getirmiştir:

“Birinci Vecih: Cenab-i Hak, insana giydirdiği vücut libasını san’atına mazhar ediyor. İnsanı bir model yapmış; o vücut libasını o model üstünde keser, biçer, tebdil eder, tağyir eder, muhtelif esmasının cilvesini gösterir. Şafi ismi hastalığı istediği gibi, Rezzak ismi de açlığı iktiza ediyor ve hakeza…”Mülkün maliki mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.” 2

Menfi hadiseler,insanın bu dar-i dünya yolculuğunda karşılaşmış olduğu musibetlerdir. Eğer insan bu musibetlere karşı tahammül ederse ahreti için büyük sevap ve ibadete çevirmiş olur. Zaten insanın yaratılış gayesi de ibadet ve kulluktur.

Cenab-ı Allah tahammülünden aciz kalabileceğimiz musibetlerden, belâlardan bizleri muhafaza etsin, mülkün mâlikî olan Allah’tan gelen musibetleri de hakkımızda hayırlara vesile etsin âmin…

Rüstem Garzanlı

Alıntı:

1-işarâtü’l-İ’caz, sayf. 84,

2-Lem’alar, 2. Lem’a

Sende yorum yazabilirsin