İman Nedir?

İnsan için en mühim iş, kendini ve herşeyin Yaratanını bulup öldükten sonra Haşir sayhasi ile hayatının hesabını vermek  için tekrar dirileceğıne iman edıp tasdik etmektir. Yalnız bunu unutmamalıyız ki  bugün materyalist felsefe karşisında bu taklidi iman dayanamadıği için, bugün onu tahkikiye çevirmek mecburiyeti hasil oldu. Tahkiki yapmanın yoluda  Allahın yarattığı eserlere bakarak onların Ustasının  varlığına karar verıp Onu tasdik etmektır. Yani, mucize-i san’at olan kâinattaki yaratılanları görünce, onların Ustası olan Allahın varlığını araştırıp hiç şüphe etmeden inanmaktır. Bu zamanda insan önce kendini sonra başkasını de kurtarmak için böyle sağlam bir imana sahip olmak gerektır. Ve böyle bir imanın neticesınde insan dünya ve ahiret hayatını cennet yapabilir. Bak Üstad Bediüzzaman Hazretleri imanı nasıl tarif ediyor: “İman insanı insan eder, belki insanı sultan eder, küfür ise aciz canavar bir hayvan eder”der

Evet imansız insan çok azdır amma  insanın en mühim vazifesi; Güneşe, ateşe, ve kendi eli ile yaptıği putlara inanıp tapmaktan kendini kurtulmak için araştırarak Hak dine inanıp ona bağlanmasıdır, bu husus insanın en büyük işidir. Bu zamanda Müslümanlar Allahın varlığı ile ve öldükten sonra dirilip hesap vermekle ilgili çok şey bilmesi lazım ki maddeye tapanlara karşı mağlup olmasın. Çünkü bugün müslümanlar eskisi gibi anne ve babasını taklid edip Müslüman kalamıyor. Bugün Müslimanı o eskideki gibi taklidi iman  koruyamıyor. Çünkü batıdan gelen materyalist felsefe karşısında o inanç  geçersiz kaldı. Şimdi sağlam delillerle onu takviye edemeyen, marifette ilerlemeyen, aklı gözüne inip görmeden inanılmaz teorisi karşısında, benim müslüman kardeşlerim imansız kalabiliyor. Sebebine gelince:  Daha önce dediğim gibi, bugünkü imansızlık eskisi gibi cehaletten gelmiyor, eski zamandaki cehaletten gelen imansızlığa karşı izah edildiğinde kabul ederlerdi, inat ederek kabul etmeyenler olsada, çok azlıkta kalırdı. Amma maddeciliğin felsefesini üreten, Marx, Engels gibi büyük dinsizler fikirlerini halka inandırmak için koskoca kitaplar yazmışlar. Yirminci asrın Müslümanlarını dahi manevî bilgilerden mahrum ve boş bulunca onların bilgileri bunların kafalarında yer bulabilmiş. Çünkü 20. asırda müslüman memleketlerin tamamı istila edilmiş müstemleke haline gelmiş. Kimisi dış düşmanlar tarafından kimisi de iç düşmanların istilasına uğramış bir haldedir.

Biz ötekileri bırakıp vatandaşımızın çoğu o sağlam imandan tenezzül edip bugünü hale nasıl düştüğünü görelim. İnanırmısınız ki 60 sene değil 50 sene önceye kadar dindar olarak çobanlar dedeler nineler cami hocaları idi. Yani namaz kılanların tamamı fen bilgisi görmeyenler idi. Prof. şöyle dursun namaz kılan ilkokul öğretmeni bulmak çok zordu. Eğer derseniz neden Müslümanlar  idarecilik fen bilgisız olmayacağını düşünemediler da evlatlarını okutmadılar de bugünkü hale düştüler?

Bunun cevabı çok açıktır ki: Dinsizler halkı kendileri gibi yapmak için, ilk önce eğitime el attılar.  Eğitimcileri kendi kafalarına göre yetiştirdiler. Halkta, aman evladım dinsız olmasın da mahkum olmayı, dinsizliğe tercih ettiler ve bu hale düştüler. İşte o eğitim sakatlığındandır ki, bugün, insanların çoğu en hassas imani meselelerde bile felsefe yapıp

bu mesele bana göre böyledir, bazılarını sağlam bazılarını sakat yaratmakla Allah haksızlık yapmış, Allah niye müsâde ediyor savaşlarda suçsuz küçük yavrularla yaşlılar öldürülsün? Devletin kanunları İslam kanunlarından daha iyi. Şeriatda çok yanlışlıklar var, öldükten sonra çürüyüp dağılan insan nasıl dirilir? Ben caminin hocasına sordum? Amentübillahi Kur’an da yokmuş. Nereden çıkardınız 5 vakit namaz Kur’anda yokmuş. Kendine ümit vermek için ben namaz kılmıyorum ama kalbim temizdir. Filan hocanın hacının yaptıklarını ben yapmam...”

gibi safsataları benim Müslüman geçinen kardeşim söyleyebiliyor. Halbuki Böyle olumsuz laf edenlerin şehid dedeleri Uçakla değil, mercedesle de değil; atla  deveyle ve yaya bir ara 25.000.000 kilometre kareye hükmedebildiler. Belgrad ta bile 235 cami dikebilen mübarek şehit dedelerin torunları olan benim Türk vatandaşım nasıl böyle boş konuşabiliyor.

Yalnız Türkiyenin değil, 20. asırda bütün dünyadaki Müslümanların hali vaziyeti böyle kötüydü. Allah lütfedip Bediüzzaman Said Nursi hazretlerini bize göndermeseydi bu materayalist sahte kandırmacaların altında bu Müslümanların ne olacaktı hali?

Halbuki bu zata da idarecilerimiz zülm edip 28 sene hapiste sürgünde tuttukları halde en ağır şartlar altında 14 cilt Risale-i Nur Külliyatı gibi eserlerini meydana getirebilmiş ki, bugün bu eserler dünyanın 60 diline tercüme edildi ve bu zat (r.a) bütün dinsiz felsefecilerinin planlarını bozup zirüzeber etti. Elhamdülillah bu uyuşmuş babaların evlatları bir iştiyakla bu kitapları okumak için dershanelere koşuyor. Oralarda “Kurtuluşa ermiş gibi aradığını bulmuş gibi” kendilerini hissediyorlar.

Bu zât, o amansız tabiatperest imansız düşmanlar, müslümanları vurdukları noktadan hareket ederek, ilimle fenle onlara Allahın varlılığını ispatlıyor. Hiçten yaratıp modeli görüldükten sonra haşirde diriltebileceğini sağlam delile dayandırarak ispatlıyor. Ve bu eserlerin %80 nini dünya ilimlerini tahsil eden Üniversite talebeleri öğretmenler doktorlar ve birçok Profesörler hava gibi su gibi gıda gibi kabul edip zevkle okuyorlar Allaha şükür.

Ben bütün bu tahsillileri tebrik ederken, bilhassa düşmanların Müslümanları öldürmek için kullandıkları en müthiş silah benim bacılarım Risale-i Nur vasitasiyle kendilerinin ana vazifelerıni öğrenıp, olumsuz kıyafetlere sokulmaktan kurtuldular. Bediüzzaman hazretleri Cumhuriyet Bayramında;  Eskişehir hapihanesinin penceresinden liseli kızları dans ederken gördüğü zaman, hüngür hüngür ağlamış ve susturmaya gelenlere de gidin beni kendi halime bırakın demmiş.

Çünkü o zat manevi sinema ile o kızların 50 sene sonra ki hallerini ma’nevi sinema ile cehennem ateşinde yandıklarını görmüş da ondan ağlamış. Fakat öteki seyirciler kötü duygularının mahkumu olarak seyretmişler. Bediüzzamanın gözü de insan gözü, onlarında, fakat o başka türlü gürmüş, ötekiler o kızların halını başka görmüşler.

Demek imandan derece alanları o iman değiştiriyor. İşte bugün o zatın kitaplarını okuyan hanım kızlarda yarını düşünmeyenlerin cinsinden, fakat kadınlara layık şeref ve haysiyete sahip, kadın ve kızlara yakışır kıyafete bürünüyorlar. Ve onların bu hali beni çok sevindiriyor. Onları çok tebrik ediyorum. Duyguların değil mantığın dediğini  yaptıkları için onlara Binbarekallah diyorum. Onlar cennette hurî kızlarından daha güzel meleklerden daha üstün olacakları için kendilerini müjdeliyorum. Sakın bundan şüphe etmesinler. Yeter ki nefislerine şeytanların desislerine ve iki ayaklı şeytanlara uymayıp bahsettiklerim mübarek kitaplardan Kuvvet almakla Allahın emir ve yasaklarına uyarak hayatlarını devam etsinler. Hiç bitmez gibi görünen bu ömür, insan için duvarların her tarafı ayna olan odaya benzer. Fakat duvardaki o ayna kırıldığında kendini dar olan bir mezarda bulur ve ondan sonra ki pişmanlık hiç fayda vermez.

Bütün müslümanlara, hassaten gençlere, bilhassa istismara müsait olan kız kardeşlerime çok dua ederim

Kardeşiniz: Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin