Korkma Anne Ben Senin Yanındayım!

Nehrin kıyısında çamaşır yıkayacak ve etrafa sererek kurutacaktı. Güzel bir bahar günü idi. Güneş ufuktan yeryüzünü aydınlatıyor, bulutlar hareketli hareketli dağılıp toplanıyorlardı. Nuriye Ana oğlu Said’i kolundan tutmuş , kolunda çamaşır sepeti patikadan yürüyerek nehrin kıyısına doğru gidiyordu. Nehre vardılar. Said nehre dikkatle bakıyor , bir bilim gözlemcisi gibi mütalaa ediyordu sanki. Arada bir balıklar hızlı akan nehirde görünüyor, taşlara çarpıyorlar. Said onların halini görünce hem gülüyor hem de bu hareketli nehri ve güneşli semayı düşünüyordu.Çocuğun halinde garip bir hal vardı. Beş yaşında bir çocuktan beklenmeyen bir mefküre adamı gibi kainatı tabiatı olayları nehri, koyunları, kuşları , inekleri gözlüyor , içten içten mülahazalar yapıyordu.

Anne taşların üstünde sabunladığı çamaşırları yıkıyor ve onları nehrin kenarına götürüp kuruması için yayıyordu. Said ona yardım ediyor, çamaşırları taşıyor birlikte çamaşırları yayıyorlardı. O sırada Nuriye Ana, ikindi namazının vaktinin girdiğini güneşin ışınlarından anladı ve Said’e “namazımızı kılalım Said” dedi. “Haydi abdest alalım” dediler. Birlikte akar suda abdest aldılar. İki kişi nehrin kıyısında yeşil otların üstünde kıbleye döndüler. Anne namaz kılarken Said onun yanında, sanki cemaat gibi birlikte namaz kılıyordu. “Allahuekber” diyor, Allah’ın azameti karşısında tabiatı seyrederek secdeye kapanıyorlar, gittikçe artan bir hızla Allahuekber’in azamet perdeleri arasında dolaşıyorlardı. Said kendini sanki bulutlar arasında dolaşan biri gibi hayal ediyor, secdeye bakarken gökyüzünde görüyor gibi secdeye kapanıyor , ve ruhunda oluşan büyüklük ve azamet örtüsünün altında sacdeye kapanıyor ve sen büyüksün Allah’ım biz ise küçüğüz diyordu. Dehalar erken inkişaf ederler, bütün dehalar beş yaşında elli yaşındaki büyükler kadar derin düşünürler. Düşünce tarihi bunun büyük örnekleri ile doludur. Hz. İbrahim küçük yaşında semanın hareketlerinden güneşin gidiş gelişinden hareketle Allah’ı arıyor , batan güneşten sonra batan bir şeyin ilah olmayacağını düşünüyor. Babasının arkadaşlarının puthanesinde putları kırarken onların ilah olmaya hakları olmadığını düşünüyor ve aniden gelen babası ve arkadaşlarına bu işi büyük putun yaptığını söylüyor ve onlarda o yapamaz deyince; ” hiçbir iş yapmaya ikdidarı olmayan, bir ilah olamaz” diyerek, onların sahte mabutları ve sahte inançları ile alay ediyordu.

bediüzzaman said nursiSaid, namazın hakikatlerini daha sonraki yıllarda izah ederken bugün aynı şeyi yaşıyordu. Yine bir gün annesinin kucağında camdan dışarıyı seyrederken hissettiklerini , yıllar sonra ileri yaşlarda “Ben annemin kucağında beş yaşında iken, bu seyir hakikatını düşünüyordum” diyor.

Namaz bittikten sonra nehrin kenarında bir bez yayarlar yere ve Said ile annesi birazcık nevale, biraz lor ile biraz ekmeği birlikte yerler. Said her lokmada içten içten “Bismillah” der, yemekleri bittikten sonra nehrin kenarındaki gözeden su içerler. Anne köydeki hiçbir çocukta olmayan bu değişik yaratılıştaki oğlunu süzerek seyrediyor, “Acayip bir çocuk. Allah bakalım ne gösterecek” diyor ve kafasında daha sonra açılacak soruları biriktiriyordu. Birden gökyüzünde bir gürültü koptu, bir baktılar ki bulutlar toplanmış, ordular gibi gri yüzlerini gösteriyorlar. Yağmur hafif hafif çiselemeye başlar. Anne yağmurun geleceğini müjdeleyen gök gürültüsünden sonra çamaşırları toplar, bir kuytu yere yığar. Yağmur birden şiddetlenir. Anne telaşlı telaşlı çocuğu nehrin büyüyen sularından kenara taşır. Sular kabarır. Anne “hasbinallah” diyerek Allah’a sığınır. Oğlunu yanına alır, bir ağacın altına sığınırlar ve tabiatı suyun artışını seyrederler. Anne endişelidir, “ya bir şey olursa” diye. Heyecanla dualar eder. “Allah’ım beni ve küçük Said’imi koru” der. “Allah’ım bu hüseyni ve haseni yavruya hürmeden bizi koru. Kader ne söyler bilinmez ama , sana sığınmışız” der. Said birden annesinin yüzüne bakar, endişeli anneye emniyet telkini için hiç istifini bozmadan bakar.  Anne, oğlunun bu sükunetini yine onun büyüklüğüne verir ve “keşke ben de bu çocuk gibi hiçbir heyecan ve helecan duymasam” der ama , olmaz ana yüreği, sular kabarmış onun da yüreği kabarmıştır, suların dinmesini bekler, sürekli dua eder.

Said birden ayağı kalkar ve annesine dönerek, “Anne korkma ben senin yanındayım , Said senin yanında , merak etme!” der. Nuriye Hanım bu acayip çocuğun bu sözlerini duyar, ve bir noktaya takılarak “Allah Allah ne garip çocuk. Ben onun himayesindeyim gibi bakıyor hayata. Halbuki bana göre o benim himayemde.”

Birazdan yağmur diner. Annenin elinde çamaşır sepeti, birlikte yürürler. Şu söz annenin kulaklarında çınlar. “Anne merak etme ben senin yanındayım.” Tıpkı idamla yargılandığı zaman, tesbihini kırıp savcının iddialarını dert etmediğini, ayak ayak üstüne atarak tesbihini dizmeye çalıştığı andaki durumu gibi. “Hak bildiğim yolda korku elimi tutamadı” demiştir.

Ahmet Nebil Soyer

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: