Kutlu Doğum sahibinden günümüz medeniyetine örnekler!..
İnsanlık bugün kuşlar gibi havada uçuyor, balıklar gibi denizlerde yüzüyor, rüzgârlar gibi de karada geziyor.
Ancak insanı mesut edecek ideal anlayışa hâlâ ulaşamamış, bahtiyar kılacak örneklere hâlâ varamamıştır. Hedefinde kutlu doğumunu kutladığımız Zat’ın örnek uygulamaları vardır. Ona kavuşursa kurtulacak, benimseyebilirse o muhteşem anlayışı huzura erecektir.
Misalleri, Kutlu Doğum sahibinin savaş esirlerine uyguladığı misafirlik muamelesinden verelim isterseniz. Bugün dünya o anlayışa ulaşabilmiş mi bir görelim.
Hicretin 2. senesinin 17 Ramazan’ında Mekke müşrikleriyle yapılan Bedir Savaşı’nda 14 şehit veren Müslümanlar, 70 kadar müşrik esir alıp ellerini bağlayarak Medine’ye dönmüşlerdi. Bu savaşta insanlığın dikkatini çeken büyük olay, Müslümanların esirlerine nasıl muamele edecekleri idi. Medine’ye gelince Peygamberimiz beklenmedik emrini şöyle verdi:
– Her biriniz evlerinize birer ikişer esiri misafir alın, yemeklerini yedirin, sularını içirin, “İstevsu bihim hayran!” onlara hep hayır tavsiye edin, kırıcı davranmayın!
Bu emrin nasıl uygulandığını ise müşrik esirlerden Ebu İzze, daha sonra şöyle anlatmıştır:
– Esir dağıtımında ben Ensar’dan bir ailenin hissesine düştüm. Akşamları ekmeklerini bana verirler, kendileri sadece hurmayla yetinirlerdi. Ben ise bundan çok utanır, ekmeklerini yemez, kendilerine iade ederdim. Onlar bizim ihtiyacımız yok, diyerek ekmeği tekrar bana gönderirler, kendileri hurmayla idare ederlerdi!..
Peygamberimiz evlere taksim ettiği bu esirlerin geleceklerine ait karar almak için Medine’de bir meşveret meclisi toplayarak halkın fikirlerini sordu:
– Ne yapmayı düşünüyorsunuz esirlerinize? Her birinden kurtuluş akçesi (fidye) alarak bırakmayı mı, yoksa şimdiye kadar hep yapıldığı gibi düşmana korku salmak için öldürmeyi mi?
Bu soru karşısında ilk fikrini açıklayan Hazreti Ebu Bekir oldu:
– Düşmanımız da olsa bu esirleri öldürmekten bize bir fayda gelmez. Belki içlerinden imanla şereflenenler olabilir. Bunlardan kurtuluş akçesi alarak serbest bırakmalıyız!
Hazreti Ömer de karşı fikrini şöyle açıkladı: – Bunlar Mekke’den kalkıp taa Bedir’e kadar gelerek bizleri yok etmek isteyen düşmanlarımızdırlar… Bunları serbest bırakacak olursak düşmanlarımızın bize saldırma cesaretlerini artırmış oluruz. Bizi öldürmek için gelenleri biz de öldürmeliyiz ki, bir daha Müslümanlara saldırma cesareti bulamasınlar!.
Efendimiz’in tavrı da daha ibretliydi. Konuyu şöyle bağladı:
– Ya Ebu Bekir! Senin esirleri affetme görüşün, tıpkı İbrahim Aleyhisselam’ın isyan eden kavmine şefkatli bakışı gibidir. Duasında: Rabb’im bana itaat eden bendendir, etmeyip isyan eden ise senin kulundur, sen af ve mağfiret sahibisin! diyerek aflarını istemişti…
-Ey Ömer! Senin esirleri cezalandırma görüşün de, Nuh Aleyhisselam’ın görüşü gibidir. O da isyan eden kavmine: Rabb’im yeryüzünde bir tek kafir bırakma!.. diyerek hepsinin de cezalanmasını istemişti. Ben de af tarafını tercih ediyor, fidyelerini veren esirlerin salıverilerek ailelerine kavuşmalarını teklif ediyorum, uygun bulursanız…
Bundan sonra, her biri kim bilir kaç tane Müslüman’ı şehit etmiş olan düşman esirler, kurtuluş fidyesi vererek kurtulmuşlar, bunu veremeyenlerin okur yazarları da Medine’deki Müslümanların çocuklarından onar çocuğa okuma yazma öğrettikten sonra serbest bırakılmışlar, hiç imkânı olmayanlar da karşılıksız salıverilmişler. Meşhur vahiy katibi Zeyd bin Sabit de, esirlerin okuma yazma öğrettikleri bu çocukların içinden çıkmıştır!
Müslümanların düşmandan aldıkları esirlerine evlerinde misafir gibi bakmaları, ekmeklerini kendileri yemeyip esirlere yedirmeleri, sonra da insanlık onuruna yakışan bir şekilde kurtuluş akçesiyle ya da akçesiz salıvererek her birini çoluk çocuğuna kavuşturmaları anlayışına bugünün insanlığı henüz ulaşamamıştır! Ama hedefinde O’nun örnekliği vardır, ulaşabilirse onu uygulayacak, onunla gerçek medeniyete kavuşacaktır, diye düşünmekteyiz. Bilmem siz esirlerine evlerinde misafir muamelesi yapma anlayışına bugün nasıl bakarsınız?..
Ahmed Şahin / Zaman