Lezzet Yolculuğunda Yitirdiklerimiz

Lezzetler vücutlara girdiğinden beri başkalaştı mütevazi, asil duruşlar. Nerede “dünya bana sevimli göründü” diyerek kendine sunulmuş bir bardak suyu içmekten vazgeçen ruhlar?
 
İçtikçe içmeyi, yedikçe yemeyi, istedikçe istemeyi öğrenen sabırsız bedenler, ansızın gelebilecek yokluklara isyan bayrağı dikmesin de ne yapsın? İsyan denizinde rotasını kaybetmiş gemi gibi sürüklenirken nereye bakacağını şaşırmış, kah buzdağına çarpmış, kah yan yatmış yada isyanın dibini boylamış bir meyyit olarak kendini salmış…
 
Lezzetleri acılaştıran ölümü ne kadar az zikrediyoruz. Belki de Tv karşısında en ciddi meseleleri bile  çekirdek çitleyerek izliyoruz. Sanal alemlerde yalancı kılıklar sergiliyoruz.
 
Ne oldu da bu kadar duyarsızlaştı(rıldı)k?
Hangi acıların üzerini örtmek için ? 
Yoksa gamsızlığımız, hesabını veremeyeğimiz yüklerin altından kalkamamaktan mı?
Korkuları saklamaktanmı ?
Yahut herşeyin üstünde baştacı yaptığımız o vazgeçilmez zevklerin tutkusundan mı?
Merhameti kaybettik üzgünüm.
 
Güvenlerimizi sarsanlara karşı dik durmak yerine, güven hak edenleri de es geçtik. Nasılsa iyi niyetlerimiz zayi olacak deyip, sert yüzümüzü göstermeyi yeğledik. Ve acı çektiğimizi bile anti -depresanlarla gizledik. Gülüyorduk her şeye…Boşver dedik, lezzet almaya bak.
 
Yatarken Kabe tarafına ayaklarımı uzatmayayım diye yönünü çeviren ceddimizin hassasiyetini yitirdik. Çok ders çalıştı diye sabah namazına kaldırmaya kıyamadığımız evlatlar yetiştirdik, farzlara olan saygımızı yitirdik. Etrafına buyur etmeden suyu bir dikişte içmeyi öğrettik, sünnetullahı hayatımıza geçirmeyi yitirdik. Başörtüsünün içine hörgüçler yerleştirdik, dar pantolonlarla kombine edip el ele erkek arkadaşlar edindik. Haramsal lezzetlere müptela olup, helalleri kaybettik.
 
Arkadan gelen şefkat tokatlarını çok görmeyelim. Lezzetlere tutsak oldukça acıların esiri olmak kaçınılmaz. Bunu yaşamadan evvel yaşayanlardan ibret almalı. Zira haramların ardından gelen elemler tekerrür eden birer kanundur. Sonuca katlanacak kadar güçlüyüm dememeli. Lezzet bittiğinde kalbinden gülü kopmuş dikenli dalı çıkarmak çok zor olur.
 
Lezzet yolculuğu dedikleri felaket, sonu hüsranla biten yoksunluklardan ibaret. Dış dünyaya bakan uzuvların elemeden izin verdikleri her geçiş, kalbin hasta olmasına zemin hazırlar. O halde ağzının tadını bilen olmak değil, kalbinin tadını taze tutan olmak hüner… Kalplerse ancak Allah’ın adını anarak tatmin olur…  vesselam
Betül Gültekin – risaleajans.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: