Marifet…

Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış;

Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış…

Necip Fazıl

İçinde yaşadığımız galaksi: Samanyolu.

Samanyolu Galaksisi’nde 300 milyar yıldız olduğu tahmin ediliyor. Kâinatta Samanyolu gibi 300-500 milyar galaksi olduğu düşünülüyor.

Bu nasıl bir büyüklük, nasıl bir tecelli?

Bu büyüklükleri Yaratan, kim bilir ne kadar büyük?

Dünya, uzayda bir saatte 108.000 kilometre hızla uçuyor. Güneş ve Güneş Sistemi de uçuyor. Samanyolu Galaksisi uçuyor. Kâinattaki bütün galaksiler uçuyor. Gökler uçuyor…

Çarpışma yok… Kaos yok…

Bütün kâinatta dakik bir düzen… Dakik bir işleyiş…

Kâinat saatini böyle dakik kuran kim, çalıştıran kim?

Güneş Sistemi’nde Güneş merkezde…

Çevresinde diğer gezegenler… Merkür, Jüpiter, Neptün, Üranüs, Plüton ve diğerleri…

Güneş, bütün gezegenleri kendine doğru çekerken, diğer gezegenler büyük bir süratle Güneş’ten uzaklaşmak ister gibiler.

Yine Merkezkaç Kuvvet ile Merkezcil Kuvvet arasında hassas bir denge kurulmuş.

Bu hassas dengeyi kuran kim?

Atomlar…

Merkezde proton ve nötron, yani atom çekirdeği. Yörüngede elektronlar…

Atom çekirdeğinde çok büyük bir çekim kuvveti var. Atom çekirdeği, elektronları kendine yapıştırma amacı taşıyor sanki… Buna “Merkezcil Kuvvet” deniyor.

Elektronlar ise çok büyük bir hızla çekirdek etrafında dönüyorlar. Süratle atomdan kopmaya çalışır gibiler… Buna da “Merkezkaç Kuvvet” deniyor.

Her iki kuvveti dengeleyen, elektronları çekirdek etrafında dengede tutan kim?

İnsan…

İnsanın yaratılış hamuru toprak ve elementler…

İnsan, tek bir hücreden başlayıp, milyarlarca hücreyle ilerleyen bir sanat şaheseri…

İnsan, biyolojik olarak mükemmel sistemlerle donatılmış.

Kas sistemi, iskelet sistemi, sinir sistemi, dolaşım sistemi, damar sistemi, lenf sistemi…

İnsan, anatomik ve fizyolojik açılardan mükemmel…

İnsanın bir de kalp, duygu ve ruh boyutları var ki, onları yazmaya kitaplar yetmez…

İnsanı madde ve mânâ yönüyle bir sanat şaheseri olarak yaratan kim, yaşatan kim?

Toprağı insana dönüştüren Sanatkâr kim?

İnsanı konuşturan, düşündüren, gördüren, işittiren, terbiye eden kim?

Dünya…

Toprak ve denizlerle kaplı…

Çevresinde atmosfer…

Atmosfer, hiçbir göktaşına geçiş izni vermiyor. Bütün göktaşları atmosferde yanıyor, yeryüzüne ulaşamıyor…

Denizler ve atmosfer, dünyanın sıcaklığını belli bir aralıkta tutuyor. Atmosferdeki oksijen, azot ve karbondioksit oranları, yeryüzünde hayatın devam etmesine imkân tanıyor.

Toprağın katmanları, yerkürenin merkezindeki lavların dışarı çıkmasına izin vermiyor.

Dünyayı böyle hassas denge ve denklemlerle ayarlayan kim?

Güneş, tıpkı bir avize gibi… Ay, kandil misal… Işıl ışıl yıldızlar… İnsanın emrine âmâde…

Dünya, denizler ve atmosfer, insana hizmetkâr…

Bitkiler, hayvanlar, madenler, insana boyun eğdirilmiş.

Yağmur, kar…

Dünyanın eğimi, gece ve gündüz, dört mevsim… İnsan için, insana hizmet ediyor.

Casiye Suresi’nin 13. ayetine bakalım:

“Göklerde ne var, yerde ne varsa, hepsini O kendi tarafından bir lütuf olarak sizin hizmetinize verdi. Tefekkür eden bir topluluk için bunda nice âyetler vardır.”

Koca kâinat, Allah’tan gelen bir emir olmasa, insana hizmet eder miydi?

Koca kâinat insan için yaratılmış.

İnsan ne için yaratılmış?

Üstad Bediüzzaman cevaplasın:

“Kat’iyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.

Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenâb-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara, ya bilkuvve veya bilfiil mazhardır. Onu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama mânen ve maddeten müptelâ olur.”

N. Kağan Çetin – Nuraniyyat

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: