Ömür Boyu Muhabbet

Aklı başında olan bir adam; refikasına muhabbetini ve sevgisini;

  • beş on senelik fâni ve zahirî hüsn-ü cemaline bina etmez,
  • kadınların hüsn-ü cemalinin en güzeli ve daimîsi, onun şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn-ü sîretine sevgisini bina etmeli.

Tâ ki, o bîçare ihtiyarladıkça, kocasının muhabbeti ona devam etsin. Çünki onun refikası, yalnız dünya hayatındaki muvakkat bir yardımcı refika değil, belki hayat-ı ebediyesinde ebedî ve sevimli bir refika-i hayat olduğundan, ihtiyarlandıkça daha ziyade hürmet ve merhamet ile birbirine muhabbet etmek lâzım geliyor. Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refakattan sonra ebedî bir müfarakata maruz kalan o aile hayatı, esasıyla bozuluyor. (24.Lema, 2.Nükte)

Burada anlatıldığı gibi eşlerin birbirine muhabbeti fâni ve zahirî hüsn-ü cemaline bina edilmemelidir. Çünkü aile hayatı ferdlerin tahassüngahı, hayat-ı içtimaiyenin dağdağalarına karşı bir melce hükmündedir. İnsanın kuvvei maneviyesini topladığı, eşinden bu manada destek aldığı cemiyetli bir merkezdir. Ferdlerin bu ortak gayeye hizmet edebilmeleri, kuvvet alıp verebilmeleri için hayata, insaniyete, hadiselere nazarları yani bakış açıları birbirine yakın olmalıdır ki hayatı yorumlamada birbirine ters hükümlere varılmasın, eşler birbirini anlayabilsin, anladıktan sonra hedefine yürümesi için gerekli destek ve tavsiyeleri verebilsin.

Bu hakikate Risale-i Nur külliyatında “koca karıya küfüv olmalı, küfüvlüğün en mühim ciheti de diyaneten ve seciyeten denkliktir.” denmiştir. Yani hayatı anlayış, yorumlayış, hedef ittihaz ettiği maksadlar birbirine yakın olmalı ki, eşler birbirine kuvvet verecek şekilde, ortak düşünceleri, hisleri, işleri paylaşabilsinler. Eğer bu hususlarda paylaşım olmazsa ferdler tek başına kalacak ve kendi önem verdiği şeylerin önemsenmediği, fikir ve hisleri paylaşamadığı bir insanla yalnız maddesel bazı şeyleri paylaşmak akıl ve ruhunu tatmin etmeyecektir. Günümüzde evliliklerin pek çoğunda yaşanan ortak sorun budur.

Eşler arası alış-veriş, yani paylaşımlar son derece azalmış, birbirine katkı yapma, ruhsal gelişimine faydalı olma, manevi inkişafında yardımcı olma gibi evliliğin esasında olan hikmetler yaşam sahasından uzaklaşmıştır. Bu sebepleri de nazara aldığımızda eş seçiminde en mühim noktaların diyanet ve seciye hususları olduğunu, bunlara nisbeten suri güzelliğin hayata fazla bir katkısı olmadığını anlıyoruz. Hatta sırf suri görüntüye bina edilen bir seçimin insanı ne kadar içinden çıkılması zor durumlara koyduğunu günümüzde maalesef ülkemizde görülen %18lere varan boşanma oranı haykırıyor.

Hususen muhabbet, yaşlanmakla bozulan hanımların suret güzelliğine bina edildiğinde, o hanım da eşinin sevgisinin buna bağlı olduğunu bildiğinden “yaşlanmamaya çalışmak” gibi çok müşkül bir çabanın içine giriyor. Bütün gayret ve fikrini yaşlanma geciktirici kozmetikleri takibe sarfediyor. Oysa yaşlılıkla Cenab-ı Hak insana olgun bir nazar ihsan eder; yaşlı insan, gençlik vaktindeki geçici heveslerden arınmış, dünyanın hakikatini anlamış, pek çok tecrübe ile insanları, olayları doğru analiz edip yorumlayacak bir keyfiyet kazanır.

Yaşlanmak, kemalata ermek manasında bir süreçtir aslında. Ama cesed güzelliği nazara verilerek yapılan evliliklerde her iki taraf ve hususen hanımlar bu kemalat manasını tatmaktan mahrum kalırlar. İç güzelliği yaşlandıkça arttığından eşinin muhabbeti ziyadeleşecekken, dış güzelliğinin eksilmesinden gelen bir stres ile çoğu zaman yaşından küçük insanların görünüm, hal ve hareketlerine bürünerek kemalattan mahrum kalırlar. Bu ise ruh için ciddi bir sıkıntıdır.

Halbuki hanımın en esaslı özelliği olan şefkat ve yüksek ahlakına bina edilse muhabbet, harici sebeplerle sarsılmaz, tersine şefkatiyle, müdebbirliğiyle, hayat yükünü paylaştığı için eşinin muhabbetini daha ziyade celbeder.

Nabi

www.NurNet.Org

Sende yorum yazabilirsin