(Özür) Dilerim!

Özürlü derler, nezaketli ve daha ince ruhlu olanlar ise “Engelli” demeyi tercih ederler.

Peki, kime denir; kime verilir bu sıfat?

Kolu olmayana, bacağı olmayana, görmeyene…

Bunlar mıdır gerçekte özürlü olan?

Sahi, neyin özrüdür, özürlü denilenlerin üzerlerinde taşıdıkları? Bana kalırsa herkeste bir özür var zira!

Özürlü ve engelli denilenler, özrü görünür olanlar.

Görünür olandan çok, görünür olmayan ve hatta bu engelliliğinin, özürlülüğünün farkında olmayanlar da var.

Örnek mi istiyorsunuz? Buyurun o vakit:

Kolu olmayana özürlü dedik, ince ruhlu olanlarımız da engelli dedi yıllarca; ama kolu olduğu halde sadaka vermeyi, zekât vermeyi ve düşeni kaldırmayı bilmeyenlere hiç özürlü demedik, o gözle bile bakmadık, hatta hatırımıza bile getirmedik. Öyle değil mi?

Bacağı olmayana da özürlü dedik, yine ince ruhlu olanlarımız engelli demeyi tercih etti senelerce; ama yardıma koşmayanı, hasta ziyaretine gitmeyeni, mescidin-caminin yolunu bilmeyeni; Allah’ı ve dinini anlatmaya, dine hizmet etmeye gidecek bacağı olduğu halde gitmemeyi bir özürlülük olarak da görmedik, bir engellilik sınıfına da koymadık, değil mi?

Görmeyene, yani âmâ olana kör dedik kaba tabirle. Göremediği için özürlü bildik, engelli dedik. Ama gören gözleri olanların, haksızlığa karşı yumulan ve zulümlere karşı kapatılan gören gözleri ve bütün bunları görmemezlikten gelmelerini bir tür körlük olarak saymadık, değil mi? Okuma yazma bildiği halde Kur’an-ı Kerim, Hadis-i Şerif vs. okumamayı bir körlük olarak görmedik, öyle bilmedik, Kur’an’ı, Hadisi, Tefsiri okumamayı bir engellilik, bir özürlülük olarak saymadık bile, değil mi?

Aklî melekeleri yerinde olmayana da engelli dedik, meczup dedik, hatta deli bile dedik. Dedik ama aklı yerinde olanların, âlemi İslam’a yapılan zulümleri, açlık çeken insanları, hastalıktan kıvranan garibanları, evsiz kalmış insanları, muhtaç yaşlıları, savaş mağduru dul, öksüz ve yetimleri görmemezlikten gelmelerini, yardım edebilecekken etmemelerini, beş vakit namazın bir vaktinde bile olsun onlara dua etmemelerini bir engellilik olarak görmedik…

Yapamaz olanlara engelli-özürlü denilecekse madem; yapabilir olduğu halde, yapılması elzem olanları yapabilecekken, yapmayanlara ne demeli o vakit?

Yapılabilirler içerisinde, yapabilir olduklarımız yaparak, yapabilecekken yapmadıklarımızın özrünü dilemeli, yani; tövbe etmeli ve insan olmanın ve Müslüman olmanın gereklerini yerine getirmeliyiz.

Kendi özrünün farkında olan ve bu özrünü giderebilen kullardan olmamız duasıyla…

Selam, dua ve muhabbetle…

 

Halil İbrahim DEDE

22/06/2016 – Çorlu

 

Facebook: facebook.com/dedehalilibrahim

E-Posta: halilibrahimdede@outlook.com

Sende yorum yazabilirsin