Şehit Bekir’im!

Aralık ayı bana hüznü ve sevinci hatırlatır. Sanmayın eskiyen ve bitmeye yüz tutan bir yılın ayrılığının hüznü, gelen yeni yılın sevincini. Bundan daha farklı benimki!

Risale-i Nur derslerini beraber mütalâa ettiğimiz kardeşim, işyerimde kıymetli personelim, iş mesaisi dışında dostum ve arkadaşım Bekir Hacıismailoğulları’ndan bahsetmek istiyorum, size.

Bekir-HaciismailogluBunca zaman niçin bekledin dediğinizi hissediyorum, ama izin verin önce, bir okuyun sonra sorarsınız.

Sevdiğim, saydığım ciddi insan ve müşterim Ali Karakuş isimli ağabeyimizin, şehâdete gitmeden önceki son görüşmesinde; Gel oğlum Bekir! Çukurca’ya gidiyorsun,  ne olur ne olmaz helalleşelim.” ifadesi hepimizi şaşırtmıştı doğrusu.

Çukurca’ya gitmeden önce Foça’da jandarma komandosu eğitimini başarıyla tamamlamıştı. Aydın’dan gelen arkadaşı ile sabah erkenden İzmir’den uçakla gideceklerdi. Gecenin son saatlerinde ikisini de alıp havaalanına götürdüm, ama içim hüzünlü idi. İşlemler esnasında gözümle, inceden inceye Bekir kardeşimi hasretle süzüyordum. Çok sevinçli idi, hayret! Arkadaşına bir şeyler anlatıyordu. Bir ara sessizce ikisi dışarı çıktılar ve biraz sonra geldiler. Kokularından anladım ki tüttürmüşler, benim yanımda içmeyecek kadar terbiyeli ve hassas idi. Nihayet polis noktasındayız ve artık ayrılacağız. Kolundan adeta sürüklercesine usulca bir kenara çektim: “Bekir’im, bir şey demek istiyorum…” ama boğazımda düğümlendi kelimelerim. Zorlanarak tekrarladım, “demek istemem o ki sıcak temasa geçtiğinizde, operasyonda, şeye, heyecanınıza biraz dikkat etsen, kendini biraz tutarak daha temkinli olsan…” dememe izin vermeyip “Ne diyorsun sen Hacı Abi! Yanında arkadaşın vurulmuş, yere serilmiş yatıyor, sen kendini ne kadar tutabilirsin?” deyince,  nefes borumda nefesim durdu, kalbimin atışı tavan yaptı. İçimden “Bu çocuk gidici.”dedim.

Kucaklaştık, helalleştik ve hayırla uğurladım.

Buraya kadar hüznüm.

Beraber derslerimizi mi hatırlayayım? Şirketimin kuruluşundaki yardımcı gayretlerini mi hatırlayayım? Dersteki ciddi muhataplılığını mı hatırlayayım? Anadolu’nun orta yerinden, yiğitin harman olduğu Yozgat’ın yiğit delikanlısı Bekir’imin daha hangi özelliklerini hatırlayayım bu hüzünlü ayrılığın ardından, sorarım size?

Neyse…

1993 yılının Aralık ayının 12’sinin ertesi günü sabah dükkânı açarken yan komşum seslenerek bana şehadetini söyleyince, kepenk yukarı, anahtar aşağıya gitti.

Meğer Bekir’im, dün şehadet şerbetini içmiş. Dışı hüzünlü olan sevincimi nasıl anlatayım şimdi size dostlar? Yanındaki arkadaşına mermi verirken sol böğründen yemiş, hastaneden tabutunu alırken komutanlarından öğrendiğime göre. Kabre indirirken ellerimle, kısık gözüyle sevinç mutluluğunu hissettim. Âdeta,Hacı Abi, bu hayat nihayet sona erecek değil mi? İşte ben de bu genç yaşımda şehit olarak ayrılıyorum dünyanızdan. Anam ve babam önce Allah’a sonra sana emanet.” dediğini hissettim gibi.

Gülsüm Teyze annemiz, Salih Amca babamızdı artık! Bayraklıda, onlarla beraberce ismi verilen Parkın açılışında bulunduk. İnternet aramalarımda Çukurca’nın Gündeş Köyü ilkokulunun adının Şehit Asteğmen Bekir Hacı İsmailoğulları olduğunu buruk sevinçle öğrendim.

Allah, Bekir kardeşime rahmet eylesin ama galiba bunu öğrenmem için mi bu anmayı geciktirdim, bilemedim doğrusu…

Mehmet Çetin

Sende yorum yazabilirsin