Sen Sus!
Küçük dayım ve arkadaşı ile beraber dayımın arabası ile ilçeden merkeze doğru gidiyorduk. Dayım arkadaşını ilçede görmüş, beraberinde merkeze götürmek için yanına almıştı. Yolda ilerlerken, dayım, öğretmenlik yaptığı okulda idarecilerle yaptıkları toplantıyı anlatmaya başladı. Toplantıda bir mesele hakkında konuşması gerektiği halde susmuş ve susmasını, yani; o an cevap veremediğini bizlere sitemkâr bir dille anlatıyor, “Neden böyle oluyor” diye bize soruyordu.
Dayım bunları söyleyince “ben de öyleyim” dedim içimden. O ana kadar bunun bana has bir durum olduğunu düşünürdüm. Hazır cevap olmanın bir yetenek meselesi olarak bilirdim. Dayımın da hazır cevap olmadığını görünce bunun yetiştirilme tarzımız ile ilgili olabileceğini düşündüm. Zira dayım ile aynı çevrede ve aynı yetiştirilme tarzı ile büyütüldük, terbiye edildik.
Bu düşüncelerle dayım ve arkadaşına “Evet, biz susarız çünkü bize küçükken hep sen sus, söz gümüş ise sükût altındır.” denirdi dedim. Öyle deyince dayım başını sallayarak onayladı ve bu doğrultuda bize söylenen ve hatta büyük dayımın hatıra defterine büyükleri tarafından yıllar önce yazılmış başka bir sözü de hatırlattı. “Biliyorsan konuş, senden hisse alsınlar; bilmiyorsan sus ki seni adam sansınlar.” Bu ve bu sözlerin türevleri haftada birkaç kez söylenirdi bizlere.
Ne mi oldu? İşte olaylar karşısında o an cevap vermemiz gerekirken cevap veremez olduk; arkadaşlarımız hazır cevap iken biz suspus olduk; o an vereceğimiz cevap, söyleyeceğimiz söz aklımıza daha sonra gelir oldu. Bunlar bu terbiye tarzının bize etki eden kötü tarafıydı. Bir de iyi tarafı var. Her birimiz kendi kabiliyetine göre kendini ifade etme yöntemi buldu ve bunu geliştirdi. Sanırım bu da bu terbiye tarzının iyi tarafı.
Kimimiz susarak düşünmeye, kitap okuyarak öğrenmeye ve öğrendiklerini şiire ve hikâyelere aktardı. Kendini yazarak ifade etti;
Kimimiz kaba ahşap parçasını eline aldı, dantel işler gibi kıl testere ile ince ince işledi ve hatırı sayılır eserler yaptı;
Kimimiz de kendini musikide geliştirdi. Öyle ki duyduğu ezginin notalarına bakmadan farklı enstrümanlarla çalabilecek bir profesyonel oldu…
Sustuk, böylelikle daha çok düşünmeyi öğrendik;
Sustuk, kendimizi ifade etmenin başka yöntemlerini öğrendik;
Sustuk, susmanın en mükemmel cevap olduğunu sustuktan sonra olaylar karşısında susarak ibretle seyrettik; öyle ki susarak verilecek cevabın saatlerce konuşarak verilemeyeceğini anladık;
Susmakla “Ya hayır söyleyin ya da susun.” hadisine uygun bir hayat yaşamayı öğrendik.
Selam ve dua ile..
Halil İbrahim DEDE – Facebook
05/10/2015 – Çorlu