Sınırsız Şartlara Bağlı Mutluluklar
Mutsuzluk ve hayatından memnuniyetsizlik, insanın temel sorunu. Bu temel sorun ona dışarıdan dayatılmıyor. İnsanlar bu gezegen üzerindeki varlıklarını, gezegenle birlikte yaptıkları yolculuğun anlamsızlığını bir takım sınırsız şartlara bağlıyorlar. Kendi yaşamları için olmazsa olmaz kurallar koyuyorlar. Olmazsa olmaz şeklinde getirilen beklentiler, istekler, arzular, hedefler kişilerde düş kırıklıkları yaşanmasına yol açıyor. Bu da hayatın yaşanmaya değmez olduğu fikrini uyandırıyor.
Sabah yatağından kalkan bir insanın o günkü hava şartları ile ilgili “Mutlu olmak için ılık bir hava olmalı. Gökyüzü açık olmalı, hava ne soğuk ne sıcak olmamalı, yollar karlarla kaplı olmamalı”şeklinde bir kuralı varsa, yağmurlu bir günde bu kişinin yaşamını düşünün. Aklından geçireceği ilk düşünce “Ne berbat bir gün” olacaktır. Sabahtan akşama kadar bu yağmurlu ve kapalı hava için yüzlerce kez söyleyeceği ‘berbat’ sözcüğü onun o günkü hayatının psikolojisini belirleyecektir.
Yaşadığı gün için berbat yakıştırmasını kullanan bir kişinin, kendi içsel dünyasında berbat bir gün yaşaması da oldukça muhtemeldir. Peki ‘berbat’ yakıştırmasının arkasındaki temel yanılgı nedir?
Kanaatimce, bu yanılgı, insanın iradesine bırakılmamış olayları kendi iradesi ile oluyormuş gibi düşünmesidir.
Oysa insan aklı kainatın işleyişinde mühendis kılınmamıştır. Mutlu ve memnun bir gün yaşamayı yağmursuz bir hava şartına bağlayan kişi, farkında olmadan da yapsa, yağmurun yağıp yağmamasının onun istek ve arzularına göre ayarlanmasını talep etmektedir.
İnsanın buna hakkı yoktur. Çünkü her ferdin keyfine göre hareket edilirse dünyanın nizam ve intizamı fesada gider. Bir ferdin istek ve arzularının hilafına, kainatın idare edilmesi için, kainatta binlerce hikmetin gözetilmesi icap eder. Cenab-ı Hak her an bu hikmetlere göre kainatı idare eder; yoksa, bir ferdin istek ve arzusuna göre değil.
İnsan, yaşamını ‘olmazsa olmaz’lar üzerine kuramaz. Buna hakkı yoktur. Kendisine sunulan ve iradesine bağlanmamış olayları, durumları tenkit etmeden, mevcut nizam ve intizama uyabilir. Çünkü yaratılan her şey sonsuz hikmetle yaratılmaktadır; insanın cüz’i aklına göre değil.
İkinci yanılsama ise ‘olmazsa olmaz’ denilen her şeye bir mutlakiyet verilmesidir. Aşık olduğu insana “Sensiz yaşayamam” diyen bir insan, şu gezegendeki varlığını kendisi gibi aciz ve fani bir başka insana bağlamış olur. Bu, büyük riskler taşıyan çok ağır bir yatırımdır. Oysa olmazsa olmaz denilen her şey geçici ve fanidir. Her şeye hayat ve ölüm verilmektedir. Yani, her bir şey, belli bir noktadan sonra zaten bu dünyadan göçüp gitmektedir. Dünya içindeki hiçbir şey, bu yüzden, olmazsa olmaz demeye layık değildir. Onların dayanak noktaları da kendileri değildir.
Olmazsa hiçbir şeyin olmayacağı, varlığı başka bir varlığa bağlı olmayan tek bir varlık vardır. O da, bütün kainatı yaratan bir Yaratıcıdır. Bizim ve tüm kainatın varlığı O’nun varlığına bağlıdır. Sonsuz ihtiyaçların giderilmesi O’nun irade, kudret ve hikmetine bağlıdır. O’nun kudreti olmaz ise, hiçbir şey olmaz.
‘Olmazsa olmaz ‘ın alternatifi hiçbir istek ve arzu duymamak, bir şeyler hedeflememek, çalışmamak değildir. Kişi havanın açık ve güneşli olmasını talep edebilir. Veya yağmura ihtiyacı vardır, yağmurun yağmasını ister. Mesele, bu talebi olmazsa olmaz sınırına getirip getirmeme noktasında düğümlenmektedir. İnsan Rabbinden her şeyi isteyebilir. O’na dua eder, hatta istekleri için yalvarır. Fiili olarak durmadan çalışır. Ama neticeyi Rabbinin bir iradesi ve hikmeti olarak görür. Her şeyi, her hali nimet olarak görür. Olmazsa olmaz olan O’dur. Onsuz yapamayacağımız şey, O’nun rahmetidir. O’nun rahmetide her an vardır ve ebedî olarak da var olacaktır. O zaman, insan için her şey vardır.
Mustafa Ulusoy / Zafer Dergisi