Türk-Arap ve Dünya Barışı
Üstad Bedîüzzaman Hazretleri Anadolu’da Kur’an ve iman kahramanlarının halefleri olan Nurcularla, Arabistan’daki hakikat-i Kur’aniyeye müteveccih İslâmları, iki kardeş olarak hizbü’l-Kur’an’ın dairesi içinde çok saflardan iki mütevafık bir birine uygun ve müterafık bir birine refakat ederek saf teşkil ettiklerini müjdelemiş, ve o mü’min kardeşlerimizin Risale-i Nur’la ciddi alâkadar olmaları aynı zamanda Arapçaya tercüme edip neşretmek niyetleri Bediüzzaman Hazretlerini ziyadesiyle memnun etmiş.
Tarihin derinliklerine gömülen ve maziden istikbale atlayan ecdadlarımıza, bu İslâm milletini parçalamak için bin dört yüz seneden beri hücum eden küffar orduları, en nihayet Birinci dünya harbinde emellerine muvaffak oldular.
Türk ve Arap iki hakiki Müslüman kardeşin bin senelik sarsılmayan muhabbetlerini pek çok desiselerle, yalanlarla söndürdüler.
İslam ehlinin ve insanlığın övünç kaynağı, kâinatın yaradılış sebebi, Allah’ tan gelen bütün manevi değerlere sahip olmamızın, onlara erişmemizin sebebi olan Peygamberimiz (sav) ‘i pek büyük iştiyakla kalbimizde yaşattığımıza tahammül edemediler.
O âlî Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sav)’ in küçücük bir iltifatına mazhar olmak için ruhlarımıza varıncaya kadar her şeylerimizi feda ettiğimizi etmeye devam edeceğimizi hazmedemediler.
1400 seneden beri zeminin yüzünde, zamanın sahifeleri üzerinde ve şehitlerin ve gazilerin beyaz kılınç kalemleriyle kırmızı mürekkebleriyle yazıp tarihe emanet bıraktıkları medar-ı iftiharları muhteşem yazılarını, Müslümanlara unutturmak istediler.
O amansız düşmanlar, pek acı işkenceler altında ezdikleri Türk ve Arap bu iki kardeşi, bir daha ittihat etmemek için en müthiş anlaşma ve sözleşmeler zincirleriyle bağladılar.
Çelik zincirler altında senelerle inlettirdiler.
Her türlü kötülüğü, fenalığı, alçaklığı Müslümanlığa mal etmeye çalıştılar.
Biz Türkler, seyyidleri kesretle içinde bulunan ve necip Arap kavmine, milletine ve onların ecdadları olan sahabe-i güzine, Allah namına, Peygamber-i zîşan hesabına sonsuz bir sevgiyi ve nihayetsiz bir hürmeti daima kalbimizde, ruhumuzda besliyoruz ve yaşatıyoruz.
Peygamberimiz (sav) için ve onun dini için başta ruhumuz ve her şeyimizi fedaya hazırız.
Cenab-ı Hakk’ın lütf u kereminden büyük bir ümit ile yalvarıp istiyoruz ki sevgili Üstadımız Bedîüzzaman Hazretlerinin verdikleri müjdeli haber ile Türk ve Arap iki hakiki kardeş millet inşâallah yakın bir gelecekte ittihat edecek.
Ve o ittihat sayesinde, o müthiş düşmanların Müslümanlar içine saçtıkları fesat tohumları kendi yüzlerine atılacak.
Ve zincirler altında inleyen dört yüz milyon Müslümanlık, yeniden mukaddes ve kutsal olan İslâmiyet ile bütün insanlığın başına geçip sulh ile dünya barışını temin edecek, inşâallah.
Çetin Kılıç
Kaynak : Hüsrev abinin hatıralarından iktibas edilmiştir.