Kur’ân’ın ilk emri de oku’dur

Kur’ân’ın ilk emri de oku’dur

Risale-i Nur, Kur’an’ın çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir[1]

“Risale-i Nur, Kur’an’ın bu asırda en yüksek ve en kudsî bir tefsiridir. Hakikatleri semavîdir, Kur’anîdir. O halde Kur’an okundukça, o da okunacaktır. Risale-i Nur, mücevherat-ı Kur’aniye hakikatlerinin sergisidir, pazarıdır. Bu ulvî pazarda herkes istediği gibi ticaret yapar. Uhrevî, manevî zenginliklere mazhariyeti temin eder.”[2]

“Risale-i Nur, Kur’an’ın[dır] ve Kur’an’dan çıkan bürhanî bir tefsir[idir.]”[3]

Risale-i Nur Külliyatı, bu asrın insanlarına adeta bir ihsan-ı ilahidir. Gerek şimdiki üslub farkı gerekse meseleleri ele alma tarzıyla insanların ruhuna cazip geliyor.

Önceki zamanlarda telif edilen eserler o dönemlerdeki kuşkulara ve tereddütlere cevap vermiştir. Zaman ilerlemesiyle var olan eserler kâfi gelmemeye başlamıştır. Bu yeni dönemde Risale-i Nur Külliyatı da insan, amel, Allah ve kâinat meseleleri üzerine gitmiş ve perspektifi genişletmiştir. Çünkü yeni şartlar yeni usulleri beraberinde getirir.

İslam dünyasında önceleri ya dışarıdan gelen veya dışarıya yakın kimselerden gelen bazı tereddütler artık kurdun gövde içine girmesiyle Müslümanlarda tereddütler başladı. Ehl-i bida ve ilhadın fikirlerinin karışmasıyla da kargaşa meydana gelmiştir.

Tablo bu şekli almışken mülhid ve mürtedlerin ortalığı imansızlık ateşine verdiği ve ehl-i bidanın[4] tereddütleri, vesveseleriyle insanları aldattığı yadsınamaz bir gerçektir.

Hak ve hakikatla meşgul olmak insanın kendini inşa teşebbüsüdür. Manevi birer terapi de diyebiliriz buna. Hak ve hakikat insanın halet-i ruhiyesine müdahale ederek adeta bir tamirci rolü üstlenir. Çünkü Risale-i Nur meşguliyeti “yaratan Rabbinin adıyla oku” hitabına “Lebbeyk!” demektir. Çünkü Risaleler alelade bir okuma işi değildir. Yaradanın esmasını, sanatını, fiilini okumak, anlamak ve tefekkür etmektir. Risalelerin önemi buradan gelmektedir.

Risale-i Nur Külliyatı tefekkür ve iman hakikatlerini ihtiva eden muhteşem bir külliyattır. Okurken insan dikkat ve tefekkürle okursa duygusal, zihnî ve ruhî sağlığını da beslediği hissetmektedir.

Risale-i Nur Külliyatı burada tefekkürün, dikkatin gücünü kullanarak insan aurasını arttırmaktadır. Maneviyatı yükselterek insan manevi korumasını/aurasını attıracağını tesbit ettiği için ne abesle ne de haramla meşgul olmasını istemez.

Bediüzzaman Said Nursî, sıcaklarla birlikte çöken rehavet ve tembelliğe karşı insanı ikaz eder “bu yaz mevsimi, gaflet zamanı”[5] diyerek, insanı azami dikkate davet eder. Bu gaflet mevsiminde okuma ve tefekküre teşvik eder.

RİSALE-İ NUR VE MADDELER HALİNDE GELİŞİM BASAMAKLARI

1. Manevî gelişim: Said Nursî, okumayı ve tefekkürü, manevî gelişim için bir süreç olarak görür. Bu sebeple dikkat, tefekkür ile okumaya daima sevkeder. Risale-i Nur Külliyatında, yaratılış hikmetleri, peygamberimizin tüm insanlığa bir rehber olması adeta yaşayan bir Kur’ân olarak bize yaptığı rehberliği ve kâinat kitabını doğru tahlil için metodlar üzerinde durur ve “muallim-i ukul, mürebbi-i nüfus, sultan-ı ervah”[6] makamının gereğini hakkıyla ifa etmiştir.

Doğru okumalar, imanın kuvvetlendirilmesiyle sınırlı kalmaz insanın hayat dinamiklerinin dinç kalmasıyla adeta insanı motive eder. Yanlış okumalar insana çok fazla katkı sağlamayıp ülfete sevkeder.

2. Zihnî iyileşme: Risale-i Nur’un doğru okumayla aklın ve kalbin beraber inkişaf etmesi mümkündür. Ne sadece aklın ne de sadece kalbin inkişafı Risale-i Nur’un hedefi değildir. İstikamet ancak ve ancak beraber inkişaf etmesiyle mümkündür.

Risale-i Nur, kalb ve akılın beraber inkişafıyla ruh sağlığını da desteklemektedir. Zihni iyileşme de tefekkürle mümkündür. Şunu da ifade etmek istiyorum ki, fikir ve tefekkür birbiriyle aynı gibi görünürken farklıdır. Fikir insanı geveze yapar; tefekkürse Allah’a yaklaştırır.

Düzenli yapılan okumalar, anlama kabiliyetini geliştirerek zihinsel gelişim sürecini destekler. Anksiyete bozukluğu gibi kaygı bozukluklarının azalması ve önüne geçilmesine katkı sağlar. Böylece ruh sağlığı dinç insanların toplumda bulunmasıyla toplumun daha da yaşanır bir seviyede olmasına katkı sağlar. Şuurlu, akl-ı selim sahibi, mutlu aile hayatına sahip, işinde gücünde, doğru okumalar yapabilen insanların sayısal olarak çoğunlukta olması önemlidir sosyal ilişkilerde iyileşme ve toplumsal barışın sağlanması adına.

3. Şahsî okuma programları: İnsanların kendilerini değerlendirmeleri açısından ve manevî olarak ne âlemde olduğunu yoklaması önemlidir. Bunun içindir ki hergün hatta her fırsatta okumalar yapmalıyız. Bunu Bediüzzaman Hazretlerinin hayatında da görüyoruz. Risale-i Nur’un okunması, insanın adeta hem kendini hem de kâinatı keşfetme yolculuğuna verilen isimdir.

4. Grup okuma programları: Risale-i Nur Külliyatı’nın gruplar halinde okumak grup psikolojisi sebebiyle daha fazla okumaya teşvik etmektedir. Grup okumalarında aynı eser üzerinde karşılıklı ve beraber okuyarak müzakere edilebilir.

Bu müzakereler, katılımcıların birbirlerinin okunan metne yaklaşımlarından faydalanmalarını sağlar ve farklı bakış açılarıyla hem grubun hem de şahsın eserlere yönelmesini arttırarak motiveyi arttırır.

Belirli mevzular üzerinde (ihlas, ibadet, kader, uhuvvet vb.) Risale-i Nur’dan alakalı yerler seçilerek yapılan okuma programları daha fazla istifade etmeye vesile olduğu görülmektedir. Özellikle tüm katılımcıların hazırlanarak gelmesi daha da istifadeli olmaktadır.

RİSALE-İ NUR VE BEDİÜZZAMAN’I KİMLER ELEŞTİRMEYE ÇALIŞIR, SATAŞIR

Kısacası Risale-i Nur Külliyatı ve müellifi Bediüzzaman Said Nursi’ye üstünkörü bakmak, önemsiz görmek ve sıradan görmeye/göstermeye çalışmanın altında gurur, kibir, enaniyet, kıskançlık gibi hislerin ve kökü dışarıda gövde, dal budakları bu topraklarda olan komitelerin borazanlığını yapmaktan başka bir şey değildir.

Bu vatan bize piyangodan çıkmadı veya ortada ehemmiyetsiz olduğu için duruyordu da biz gelip imaret edip vatan yapmadık. Nice bedeller ödendi, canlar şehit oldu yanarak, donarak, parçalanarak. İşte Bediüzzaman hem talebeleriyle Kafkas cephesinde Albay rütbesiyle beraber savaşa katıldı Rus ve Ermenilere karşı savaştı, esir düştü.

Rusya’dan gelip Osmanlı İmparatorluğuna mücadelesinde silah yerine kalem eline alarak devam etti. Fikirleri, tefekkürleri, eserleri bugün vatan sathını da açıp altmıştan fazla dile tercüme edilerek İslamiyet’in fikrî cephesinde mücadeleye devam etmektedir.

Bediüzzaman ve eserlerine laf atmaya çalışanlar, eserleri tenkid etmeye yeltenenler önce nerede durduklarına kimin dolduruşuna geldiklerine bakmalı. Tabi bu söylediğimi anlayacak bir kapasitede olmadıkları için anlayamayacak ve görse de “hıh” deyip geçecektir. İster yazar, ister vaiz, ister bilmem ne etiketi olursa olsun.

ŞAHSİ OKUMA YAPARKEN ŞURASI DİKKATİMİ ÇEKTİ PAYLAŞMAK İSTEDİR.

“Efendiler! Otuz-kırk seneden beri ecnebi hesabına ve küfür ve ilhad namına bu milleti ifsad ve bu vatanı parçalamak fikriyle, Kur’an hakikatına ve iman hakikatlarına her vesile ile hücum eden ve çok şekillere giren bir gizli ifsad komitesine karşı, bu mes’elemizde kendilerine perde yaptıkları insafsız ve dikkatsiz memurlara ve bu mahkemeyi şaşırtan onların Müslüman kisvesindeki propagandacılarına hitaben, fakat sizin huzurunuzda zahiren sizin ile birkaç söz konuşacağıma müsaade ediniz.

(Fakat ikinci gün beraet kararı, o dehşetli konuşmayı geriye bıraktı.)

Tecrid-i mutlakta ve haps-i münferidde Mevkuf
Said Nursî[7]

Selam ve dua ile..

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Şualar (515)
[2] İşarat-ül İ’caz (228)
[3] Şualar (81)
[4] ehl-i bid‘at, “aklı esas alıp nasları te’vil etmek suretiyle Hz. Peygamber’den sonra sünnete aykırı bazı inanç ve davranışları benimseyenler” şeklinde tarif edilebilir. https://islamansiklopedisi.org.tr/ehl-i-bidat#:~:text=Buna%20g%C3%B6re%20ehl%2Di%20bid,B%C4%B0D’AT).
[5] Tarihçe-i Hayat (314)
[6] Sözler (237)
[7] Şualar (288 – 289)

Kaynak:RisaleHaber

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin