Güven Duygusu Emniyet Hissini Oluşturur

Emniyet hissi ile var olan biri, kişiliğine zarar verilmeyecek olmasının keyfini yaşar. Aksi takdirde oldukça kasılır, kendini tehlikelerden koruma çabası içine girer, gerginleşir.

Çocuğun ilk tadacağı duygu aile içinde “güven” duygusudur. Çocuk “Annem babam zarar veren, zorlayan, baskı yapan insanlar değil, beni olduğum hâlimle kabul ediyor, incitmiyor. Çevremiz de tıpkı onlar gibi” diye hissetmelidir.

Emniyet hissinin oluşmasında aslında iki temel faktör vardır. Birincisi kişinin kendini var olduğu hâliyle ortaya koyabilmesi, ikincisi de bu hâl ile çevresi tarafından kabul edilmesidir.

Evet, günümüz anne babaları çocuklarını seviyor, onlarla ilgileniyor. Fakat çok önemli bir şey eksik kalıyor. Çocuğu “o hâli” ile kabul etme… Çünkü çocuğun doğal bir şekilde var olması ayrı, ebeveynin bunu kabul etmesi apayrıdır.

Ebeveynin çocuğun içinden geldiği gibi davranmasına tepki vermemesi, çoğu kez özgür bırakması onu olduğu şekilde kabul ettiği anlamına gelmez. Burada kilit nokta çocuğun duygularına, hislerine, düşüncelerine, hayallerine “eşlik etmek”, “eşduyum” gerçekleştirebilmektir.

Mesela çocuk hayal kurar, bir yere gitmiş gelmiş gibi anlatır. Ebeveyn anlatımı “etkin” şekilde dinler, oğluyla-kızıyla aynı heyecanı iç dünyasında yaşarsa çocuğunu var olduğu hâliyle kabul etmiş olur. Çocuğun hayal ve anlatımlarına duygularıyla eşlik etmez, jest ve mimiklerini onunla eşgüdüm hâline getiremezse çocuğuna özgür bir ortam sunsa bile onunla bütünleşemez.

Bunun ötesinde, ebeveyn çocuğun coşku dolu anlatımlarını eleştirel göz ve dudak hareketleriyle takip ediyor, duygusuz ve ruhsuz vaziyette ona sadece bakıyorsa anne baba açısından bu utanç verici bir durumdur.

Bu şekilde sürekli engellenen, hayallerine itiraz edilen çocuklar bir süre sonra ebeveynle bir şey paylaşmamaya başlar ve her duyguyu kendi içinde yaşar.

Ebeveynler “Yanlış da olsa çocuğumuzun her davranışını kendini emniyette hissetmesi için onaylayacak mıyız?” sorusunu sorabilir. Burada dikkat çekilen unsur çocuğun yanlış davranışlarının onaylanması değildir. Şöyle ki; bazen yanlış davranışlar kendinin bile dikkatini çekmeyecek yüzeysellikte çocuğun yaşamına girebilir. Ebeveynler ise “Ya alışkanlık kazanırsa” diye kaygılanıp telaşlanır. Hâlbuki çocuğun “geçici” yanlış davranışı düzeltilmeye çalışılırken ebeveyn onun dikkatini, ilgisini o davranışa çeker, merakını uyandırıp gündemine sokar.

Öncelikle bilinmelidir ki ebeveynlik rehberliktir. Bu kılavuzun en önemli özelliği ise rehberlik yaptığı kişiye tesir edebilmektir. Bu tesir zorla ve baskıyla değil, gönüllü bir bağlanma süreciyle oluşur.

Çocukla ebeveyn arasındaki güvenli bağlanmanın zarara uğramaması için rehberlik esnasında kişinin yanlışlarının bulunup çıkartılmaması, ayıplarının yüzüne vurulmaması, çocuksu hatalara göz yumulması gerekir ki ebeveyn tesir gücünü kaybetmesin.

Ebeveyn çocuğuna eşlik edip uyum gösterdiğinde zaten çocuk da onu dinler. Bu, rehberlik edebilme zemini için şarttır.

Çocuk dünyaya geldiğinde henüz yaşama ait kuralların hepsini bilmiyordur. Ebeveynler çocukları ile olan bağlanmışlıklarına zarar vermemek için onlara “kural koyucu” gibi görünmemeli, yaşamın kurallarını sadece anlatmalıdır. Çocuğun ihtiyacı da budur.

Örneğin çocuk yere çöp atıp yeri kirletebilir. Bu doğru bir davranış değildir. Ancak bu bilgiyle dünyaya gelmemiştir.

Ebeveyn “sana kaç kere dedim yere çöp atma” diye onu eleştirmek yerine yere neden çöp atılmayacağını, doğanın kirlenmesinin nelere sebep olacağını çocuğun anlayabileceği bir dil kullanarak ona anlatmalıdır. Bu bir rehber ebeveyn tutumudur.

Çocuklar sinirlendiğinde dil çıkartır, kendini tehdit altında hissettiğinde saldırganlaşır. Bunlar doğal tepkilerdir. Ama bunların doğru olmadığını bilmezler. Ebeveynler doğal hâller hariç böylesi anormal durumlara elbette ki eşlik etmemelidir. Çocuk ise anormal davranışlarını rehberlik sürecinde bir anda değiştirmeyecektir. Ebeveynlik değişim sürecindeki anormalliklere razı olmayı, geniş olmayı da gerektirir.

Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: