Adetlerimiz Sünnete Uygun İse İbadet Olur
Peygamberimiz (asm)’in konuştuğu, yaptığı hal ve hareketlerinin tamamına sünnet diyoruz. O’nun söz, hal ve tavırları sosyal hayatımıza yön veren bir yaşam biçimidir. Sözler Efendimize ait olunca mü’minler arasında teveccüh ve teslimiyet vardır. Cenab-i Allah şöyle emrediyor: “De ki, Allahı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan ve esirgeyendir.” (Al-i İmran Suresi,31) Keza, “Kim Resule itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur.” (Nisa,80 )
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz, Allah’ın sevdiği ve razı olduğu mümtaz bir şahsiyettir. O’na uymayan Allah sevgisinden de uzak kalır. Sadece ayetle amel ederek sünnetten yüz çevirenler, Allah’ın sevdiği o mahbubuna sırt çevirmiş olurlar.
Zaman zaman meslek ve meşrepleri ne olduğu bilinmeyen bazı bid’a ehli ortaya çıkıyor. Bilerek veya bilmeyerek “Kur’an gibi, Allah’ın bir kelamı varken; vefat etmiş peygamberlere, evliya ve müçtehitlere; hadis ve sünnetlere ihtiyaç yok,” diyorlar. Oysa Kur’an’ı anlamaktan maksat, yaşamak ve yaşatmaktır. Örneğin: Ben Allah’ımı da, Kur’an’mı da, Bediüzzaman hazretleri gibi bir müceddid vasıtasıyla hakkalyakin derecede tanımışım, yoksa büyüklerimden nakli olarak aldığım bilgi ile kalacaktım. O zaman ben Bediüzzaman’ı nasıl sevmeyeyim.“dar düşünceler, dar görüşler…” Veyl (yazıklar) o kimseye ki, sünnet-i seniyeyi takdir etmeyip bid’alara giriyor.
O’ Yüce Peygamber (a.s.m.)’in mahiyetini bizzat Kur’an ayetlerinden dinleyelim:
“Peygamber size neyi verdiyse onu alın Ve size neyi yasakladıysa ondan da sakının. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşir,7) “O’ kendiliğinden konuşmaz. O’nun konuşması ancak indirilen bir vahiy iledir.” (Necm,3-4)
Bediüzzaman diyor ki: “ sünnet-i seniye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın. Resul-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm: “Rabbim bana edebi güzel bir surette ihsan etmiş, edeplendirmiş.” Keza, “Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük (yapışsa) etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanır,” buyurmuş.
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Sünnet-i Seniyesinin menbaı üçtür: Akvali, ef’ali, ahvalidir.
Akval: Peygamber Efendimiz (asm)’in kavil ve sözleridir.
Ef’al: Peygamber Efendimiz (asm)’in fiil ve davranışlarıdır.
Ahval: Peygamber Efendimiz (asm)’in hâl ve durumlarıdır. Yani lisan-i hal ile durumu ifade etmektir.
Feraiz, nevafil ve âdat-ı hasene, bunlar da sünnetin hükümleri ifade ediyor. Farz, terk edilmesi haram olan sünnetlerdir ki beş vakit namaz hem farz hem de sünnettir. Nafile ise, farz ve vacip dışında kalan ibadetler anlaşılır. Namazların sünnetleri nafile ibadet gurubuna girdiği gibi, kuşluk namazı, tahiyye-i mescit namazı, evvabin namazı, gece namazı gibi nafile ibadetler vardır.
Âdât-ı hasene ise, Allah Resulünün (asm) yeme, içme ve oturma gibi işleridir. Her bir fiili insanlara birer güzel örnektir. Bir mü’min, âdet olarak her gün yaptığı işleri, Allah Resülünün (asm) yaptığı şekilde yaparsa, “adatını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevaptar yapabilir.” Hem dünya hem ahireti mamur olur. Zaten sünnetin asıl hedefi; “huzur-u İlahiyi temin etmek ve ömür sermayesini ibadete dönüştürmektir.”
Rüstem Garzanlı/Diyarbakır
www.NurNet.org
22.04.2014